Bitcoin Forum

Local => Konu Dışı => Topic started by: Myrina on January 15, 2021, 08:19:12 PM



Title: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Myrina on January 15, 2021, 08:19:12 PM
‘Dingonun ahırı’


Osmanlı Devleti döneminde bütün ulaşım atlar sayesinde yapılırdır. Atlı tramvayın olduğu zamanlarda, tramvaylar iki atla çekilirdi. Ancak Şişhane’de bulunan dik yokuş hem atlar hem de sahipleri için zorlayıcı oluyordu.Şişhane’deki yokuşu çıkabilmek için Azapkapı’da takviye at alınarak yokuş devam edilirdi. Tramvay bu haliyle Taksim’e kadar gelebiliyordu. Yokuşu çıkan atlar günümüzde Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi yerleşkesi ile Fransız Konsolosluğu arasındaki ahırda bir süre dinlendirilirdi. Tramvaya bağlamandan önce boş olan Azapkapı’ya götürüldü.

Taksim’deki bu ahırı Dingo adında bir Rum vatandaşı işletiyordu. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimize “Burası Dingo’nun ahırı mı giren çıkan belli değil” sözü yerleşmiştir. Dingonun ahırı deyiminin de buradan geldiği söylenir.


kaynak:https://www.mynet.com/deyimlerin-ortaya-cikis-hikayesini-hic-merak-ettiniz-mi-dingonun-ahiri-nerede-dingonun-ahiri-deyiminin-gercek-hikayesi-190101253025


Birçok defa nereden geldiğini bilmeden kullandığım deyim.Nereden geldiğini bilip kullanmak daha anlamlı artık.



Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: verbakalim on January 16, 2021, 09:11:51 AM
Aslında çok sinirlendiğimiz zaman etrafımızda bulunanlara genel durumu anlatmak için kullandığımız bir sinir nidası." Öfff yeter be dingonun ahırına çevirdiniz burayı" diyince orada bulunanlar kendilerine biraz çekidüzen verirler az bir sakinlik olur ama, kısa sürede eski halini geri alır.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: ajanwalker on January 16, 2021, 09:16:06 AM
İki dirhem bir çekirdek kitabi var İskender Pala'nın ben de o kitabı okumuştum. Çok sürükleyici bir kitap ama belli bir süre sonra unutuyor insan. Mesela Ali Cengiz Oyunu epey ilginç gelmişti bana.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: RaltcoinsB on January 16, 2021, 02:39:54 PM
Atasözlerinin bazılarının çok ilginç ve güzel hikayeleri var bir ara ben bir kitapta bazı atasözü ve deyimlerin hikayelerini okumuştum bu dingonun ahırı deyimi de güzel bir hikayeye sahipmiş


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Muhtaixa on January 16, 2021, 03:54:46 PM
‘Dingonun ahırı’


Osmanlı Devleti döneminde bütün ulaşım atlar sayesinde yapılırdır. Atlı tramvayın olduğu zamanlarda, tramvaylar iki atla çekilirdi. Ancak Şişhane’de bulunan dik yokuş hem atlar hem de sahipleri için zorlayıcı oluyordu.Şişhane’deki yokuşu çıkabilmek için Azapkapı’da takviye at alınarak yokuş devam edilirdi. Tramvay bu haliyle Taksim’e kadar gelebiliyordu. Yokuşu çıkan atlar günümüzde Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi yerleşkesi ile Fransız Konsolosluğu arasındaki ahırda bir süre dinlendirilirdi. Tramvaya bağlamandan önce boş olan Azapkapı’ya götürüldü.

Taksim’deki bu ahırı Dingo adında bir Rum vatandaşı işletiyordu. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimize “Burası Dingo’nun ahırı mı giren çıkan belli değil” sözü yerleşmiştir. Dingonun ahırı deyiminin de buradan geldiği söylenir.


kaynak:https://www.mynet.com/deyimlerin-ortaya-cikis-hikayesini-hic-merak-ettiniz-mi-dingonun-ahiri-nerede-dingonun-ahiri-deyiminin-gercek-hikayesi-190101253025


Birçok defa nereden geldiğini bilmeden kullandığım deyim.Nereden geldiğini bilip kullanmak daha anlamlı artık.


Hiç bilmiyordum.Gerçketen güzel bir hikayeymiş. Ailemle yaşarken kendi odama giren çıkan belli olmadığı için sık sık kullanırdım bu deyimi. Neyse ki kendi evimde habersiz kapıya geleni bile canım istemezse haber vermediği için geri gönderebilirim. Kimseye habersiz gitmem .Kimse de gelmesin kardeşim


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Distraction on January 16, 2021, 04:42:39 PM
Eskiden yeni çeriler suçluları zindana atarken "hooop güüm " derlermiş. Bunların arasında suçsuz olanlar için halk "adamcağız güme gitti" derlermiş. Güme gitmek deyimi de burdan geliyor.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Lewan on January 16, 2021, 05:20:01 PM
Avucunu yala;  beklediğini umduğunu bulamayacaksın. Kış uykusuna yatan ayıların bu süre zarfında karınlarını doyuruyormuş hissi uyanması için ayak tabanlarını yalamalarından geliyormuş.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Kusman on January 16, 2021, 06:23:16 PM
Hikayesini bir çoğumuz biliyor. Çıkış noktası pek uzak olmasa da deyim gibi kullanıyoruz. Bilal'e anlatır gibi anlatmak. Tane tane herkesin anlayabileceği şekilde anlatmak.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: furylmz on January 16, 2021, 06:28:30 PM
Bir deyim ve hikayesini de ben paylaşayım ahilikte etik dışılığın yaptırımı olarak kurallara uymayan esnafın pabucu törenle dama atılır pabucu dama atılan şahıs bir daha o mesleği yapamazdı tarihin ilk sendikal hareketi olan ahiliğin bu kadim geleneği sonradan türkçenin en güzel deyimlerinden birine dönüşmüş


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Lewan on January 16, 2021, 07:07:37 PM
Denize düşen yılana sarılır. Zorda kalan düşmanından bile medet bekler. Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanında Osmanlı ordusunun durumunun Anadolu'ya yönelen Kavalalı ordusunu durduramayacağını düşünen 2. Mahmut Ruslardan yardım ister buna taaccüp eden vezirlerine e yapalım Denize düştük yılana sarıldık der.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: emrecemsan on January 16, 2021, 07:20:19 PM
Bir deyim ve hikayesini de ben paylaşayım ahilikte etik dışılığın yaptırımı olarak kurallara uymayan esnafın pabucu törenle dama atılır pabucu dama atılan şahıs bir daha o mesleği yapamazdı tarihin ilk sendikal hareketi olan ahiliğin bu kadim geleneği sonradan türkçenin en güzel deyimlerinden birine dönüşmüş
Baya iyiymiş bu. Küçükken her duyduğumda sorgulardım bunu. Baya saçma gelmişti o yaşlarda. Bugün sayenizde öğrendim.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Muhtaixa on January 17, 2021, 02:00:33 PM
Bir deyim ve hikayesini de ben paylaşayım ahilikte etik dışılığın yaptırımı olarak kurallara uymayan esnafın pabucu törenle dama atılır pabucu dama atılan şahıs bir daha o mesleği yapamazdı tarihin ilk sendikal hareketi olan ahiliğin bu kadim geleneği sonradan türkçenin en güzel deyimlerinden birine dönüşmüş
gerçekten ilginçmiş bu. hem de törenle dama atılıyor ve meslekten men cezası alıyor.
şimdilerde kurallara uymayanlara ödül veriyorlar ah güzel ülkem. teşekkürler bu deyim anlamı için


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Myrina on January 17, 2021, 03:22:24 PM
İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK
Giyim kuşamına özen göstermiş şık ve süslü kıyafetleriyle dikkat çeken insanlar için kullanılır. Bu yakıştırma ağırlık ölçüsü olarak okkanın kullanıldığı eski devirlerden kalmadır.Bir okka bugünkü ölçülerle 1283 gramdir.Okkanın dört yüzde birine dirhem adı verilir. Dirhem hassas teraziler için kullanılan bir ölçüdür.Ancak sarraflar dirhemden daha hassas ölçümler için Çekirdek adini verdikleri baska bir ölçü birimi kullanirlar buda toplam 5 santigram karşılığıdır.

Eski devirlerin en kıymetli parası olan bir Osmanlı altını toplam iki dirhem bir çekirdek ağırlığa sahiptir. Bu durumda süslenmiş kimselere iki dirhem bir çekirdek yakıştırmasında bulunanlar mecaz yoluyla onlara altın demiş olurlar.

Hiç akla gelmeyecek çok guzel bir anlam degilmi sizcede


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Muhtaixa on January 17, 2021, 03:46:13 PM
bi tane de benden gelsin

foyası meydana çıkmak

kuyumcular yaptıkları yüzük,küpe, gerdanlık gibi ziynet eşyalarının üzerine mücevherin ışığı daha iyi yansıtması ve parlaklığının artması için FOYA adı verilen bir madde sürerlermiş. zamanla sürülen bu foya dökülürmüş haliyle. bu duruma foyası çıkmış denilir. halk arasında yalan söyleyen, sahtekarlık yapan kişilerin yalanları ortaya çıktığında “foyası meydana çıktı” şeklinde benzetme yapılır.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Myrina on January 17, 2021, 07:04:33 PM
bi tane de benden gelsin

foyası meydana çıkmak

kuyumcular yaptıkları yüzük,küpe, gerdanlık gibi ziynet eşyalarının üzerine mücevherin ışığı daha iyi yansıtması ve parlaklığının artması için FOYA adı verilen bir madde sürerlermiş. zamanla sürülen bu foya dökülürmüş haliyle. bu duruma foyası çıkmış denilir. halk arasında yalan söyleyen, sahtekarlık yapan kişilerin yalanları ortaya çıktığında “foyası meydana çıktı” şeklinde benzetme yapılır.

Hocam cok guzelmis bu ilk defa duyuyorum sasirdim foyanin bir madde oluşuna.Çokta kullanirim halbuki bu deyimi.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: 2run on January 17, 2021, 08:16:47 PM
''Ateş almaya mı geldin?''

''kibritin olmadığı dönemlerde evdeki ateş sönünce, kürek ile komşuya gidilip bir parça ateş alınır. kürekteki bir parça ateş sönmesin diye komşu ile muhabbet uzatılmaz acele ile eve geri dönülür. ateş almaya mı geldin deyimi burdan türemiştir.''

Kaynak : https://eksisozluk.com/entry/83599287


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Lewan on January 18, 2021, 08:06:13 PM

Saçını süpürge etmek. Pek çok fedakarlık yapmak anlamındaki bu deyimin hikayesi. Eskiden kadınlar saçlarını topuklarına kadar uzatırmış. En uzun saçlı kadın en güzel kabul edilir miş. kadın evi süpürmek için yere eğildiğinde çift örgülü saçları yere dökülür ve süpürge gibi her yeri öpermiş.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: mandown on January 18, 2021, 08:54:54 PM
Güzel bir konu bizde bize düşeni yapalım konuyu devam ettirelim.


Kozunu paylaşmak.

Koz, ceviz manasına gelir.Eskiden Kastamonu’nun iki köyü arasında ortak olarak kullanılan bir cevizlik vardı. Ceviz toplama mevsimi gelince bir gün belirlenir ve iki köy halkı cevizlikte buluşur cevizleri paylaşırlardı. Ancak her seferinde haksızlık olduğu ileri sürülerek kavga çıkardı.Hatta olay öyle bir seviyeye geldi ki,köylerde kavgaya müsait eli sopa tutan delikanlılar koz paylaşma gününden önce günlerce hazırlık yaparlardı. Bir ana oğlunun büyüdüğünü anlatmak için ”Benim oğlan kozunu paylaşacak çağa geldi” derdi…

Kaynak :https://onedio.com/haber/deyimler-ve-hikayeleri-428200


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: chemist35 on January 19, 2021, 10:43:04 AM
Güzel bir konu bizde bize düşeni yapalım konuyu devam ettirelim.


Kozunu paylaşmak.

Koz, ceviz manasına gelir.Eskiden Kastamonu’nun iki köyü arasında ortak olarak kullanılan bir cevizlik vardı. Ceviz toplama mevsimi gelince bir gün belirlenir ve iki köy halkı cevizlikte buluşur cevizleri paylaşırlardı. Ancak her seferinde haksızlık olduğu ileri sürülerek kavga çıkardı.Hatta olay öyle bir seviyeye geldi ki,köylerde kavgaya müsait eli sopa tutan delikanlılar koz paylaşma gününden önce günlerce hazırlık yaparlardı. Bir ana oğlunun büyüdüğünü anlatmak için ”Benim oğlan kozunu paylaşacak çağa geldi” derdi…

Kaynak :https://onedio.com/haber/deyimler-ve-hikayeleri-428200

Ilgınc bı deyımmıs daha once duymamıstım kozun cevız oldugunuda bılmıodum tum yonuyle bana yenı seyler ogreten bı deyım oldu  ;D


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: execijutiere on January 19, 2021, 04:50:41 PM
Deyimlerimizin anlamları ne garip ve güzel.Bazılarını bilmiyoruz bazılarını yanlış biliyormuşuz çok ilginç.Zamanında yanlış öğrenmişiz bazılarını.Konu güzel olmuş takibimi sürdüreceğim.Daha neler neler çıkacak bakalım :D
Atasözlerini ve özlü sözleri de ekleyebiliriz aslında bu konuya gidişata göre.

Bir tane de benden gelsin ozaman gün içinde duruma göre çok kullandığım bir deyim.Aslında deyim olduğunu bilmiyordum sonradan öğrendim araştırınca.Saçma sapan konuşma da derim abuk sabuk gelmezse aklıma :D

Abuk sabuk konuşmak: Akla, mantığa uymayan, düşünmeden, birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız, saçma sapan sözler söylemek.

kaynak : https://www.derszamani.net/abuk-sabuk-konusmak-deyiminin-anlami-ve-hikayesi-kisaca.html



Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Lewan on January 19, 2021, 07:49:42 PM
Çil yavrusu gibi dağılmak. İnsan ve hayvanlar için birlerinden uzaklaşmak ortadan kaybolmak. Keklik kuşunun  bir ismi de çildir. Dişi keklik yavru yaptığında  yaylımda keklik yavruları korkutulduğunda her birisi bir tarafa dağılır bu deyim burdan çıkmıştır.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: verbakalim on January 31, 2021, 01:30:27 PM
40 Yıl Hatırı var Kahvenin Hatırı Nereden Geliyor?

İstanbul Üsküdar’da o dönemler hem kahve yapan hem de insanlara sohbetiyle keyif veren bir zatı muhterem varmış. İnsanlar kahvelerini buradan almaya çok uzun yollardan gelir ve gelmişken de zatın sohbetlerinden istifade ederlermiş. Amaç ise alınacak nasihatlermiş. Kısacası insanların asıl derdi zatla konuşarak rahatlamak ve dertlerini ona anlatmakmış...

Bir gün bir yeniçeri buraya gelmiş ve içerideki herkese kahve ikram ettiğini ancak Rum bir gemi kaptanına ikram etmediğini söylemiş. Zat herkese bir kahve yapmış ve verdikten sonra eline aldığı iki kahveyle birlikte Rum gemicinin yanına oturmuş. Durumu gören yeniçeri sinirlenmiş ve ben sana o Rum’ a vermeyeceksin demedim mi demiş. Zat ise yeniçeriye dönerek bu senin değil benim ikramım demiş.  Sonrasında ise aradan tam 40 yıl geçmiş ve Sisam adasında bir isyan baş göstermiş. Rumlar burada ayaklanmışlar ve o zat Rumların eline esir düşmüş. O zaman esirler pazarda satılırmış ve Zatı yaşlı bir adam satın almış. Zatı ıssız bir yere götürmüş Zat başına geleceklerden habersiz korkuyormuş ve yaşlı adam Zat’a gelerek demiş ki sen bana 40 yıl önce bir fincan kahve vermiştin hatırladın mı işte ben o Rum gemiciyim demiş ve Zatı serbest bırakmış.

 İşte yukarıda bahsetmiş olduğumuz olay kahveye 40 yıl hatırını vermiş.


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Granxis on February 08, 2021, 11:22:08 AM
Dut yemis bulbule donmek.
   Gunumuzde bu deyim susmaktan ziyade, sanilanin aksine susmak, ya da surekli konusan birinin tuhaf bir sekilde sessizlige gomulmesi sirasinda kullaniliyor.
   Bulbuller herkesin bildigi uzere sesi ile unlenmis hayvanlardir, sesleri ile buyuleyen bulbuller sarki soylemekten hoslanirlar, ayrica bir zaaflari vardir ki, dut meyvesine asiktirlar, cokca severler, dut meyvesi bulbullere yaramaz, onlarin mide ve sindirim takimini bozar, boylece hayvan sindirim sorunu ceker ve sessizlige gomulur.
   Neseli otmeyi sonlandirir ve sessizlige gomulur


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Myrina on February 09, 2021, 09:12:52 PM
Mangalda kül bırakmamak’ deyiminin ilginç öyküsü

Mangalda kül bırakmamak deyimi en genel anlamıyla yapamayacak şeyleri yapabiliyormuş gibi görünen insanlar için kullanılır. Ancak Osmanlı Devleti döneminde bu söz öbeği tamamen gerçek anlamıyla kullanılıyordu. Bu deyim yeniçerilere yapılan bir sınavla ortaya çıktı. Yeniçeri ocağına alınacak askerler pek çok sınavdan geçiyordu. Bunlardan biri de “mangal”dı. Ocağa alınacak gençler bir heyetin önüne çıkarılıyor ve külle dolu olan mangala doğru gaz çıkarmaları isteniyordu. Eğer yeniçeri adayı çıkardığı gazla mangaldaki külün küçük bir kısmını kaldırıyorsa ocağa alınıyordu. Eğer bu sınavda başarısız olup mangalda kül bırakıyorsa ocak için uygun bir aday olmadığına karar veriliyordu.

Kaynak: https://www.mynet.com/osmanli-doneminden-gunumuze-tasinan-bir-hikaye-mangalda-kul-birakmamak-deyiminin-ilginc-oykusu-190101253863

Bu deyimin gercek hikayesi bende hayal kirikliği yaşatti . Ecdadin sinav sistemine bakin hele 🤔😀


Title: Re: Deyimler ve hikayeleri
Post by: Myrina on March 16, 2021, 06:27:57 PM
“Günah keçisi” deyiminin oldukça eski bir ritüle dayanan ilginç hikayesi

Suçsuz olduğu halde başkalarının suçlarını yüklenen kişiye söylenen ‘günah keçisi’ tabiri, eski bir Yahudi ayinine dayanıyor.

Rivayete göre, Eski Ahit’te bahsedilen Kefaret Günü ayinlerinde Yahudiler, simgesel olarak günahlarını bir hayvana yüklüyorlardı. Scapegoat adı verilen ve dilimize günah keçisi olarak çevrilen ritüel, tarih boyunca birçok farklı kültürde kendisini göstermeyi başardı. Genellikle bir belayı defetmek ya da günahlardan arınmak için yapılan dini ritüel, günah keçisi tabirini de dilimize sokmuş bulundu.

Kura ile seçilen iki keçiden biri Tanrı’ya diğeri ise Azazel’e sunulurdu. Keçi sürüsü içinden seçilen iki erkek keçi, biri Tanrı’ya, diğeri de şeytanın diğer bir ismi olduğu söylenilen Azazel’e gönderilirdi. Keçilerden biri kesiliyor, diğeri ise çöle bırakılıyor ya da bir tepeden aşağı atılıyordu.

Bu inanışın Antik Yunan medeniyetlerinde de karşılık bulduğu söyleniyor. Tek farkı ise günahları yüklenenlerin insan olmasıdır. Antik Yunan’da yaşanan doğal afetlerden ya da salgın hastalıklardan sonra beladan kurtulmak için günah keçisi belirlendiği ve bir tür ayin yapıldığı rivayet ediliyor. Apollon için düzenlenen Thargelia adı verilen festivalde, kurayla bir kadın ve bir erkek seçilerek dövülüyor, şehrin dışına kadar sürüklenip taşlanıyordu.

İncil’de de bahsedilen günah keçisi ayini, baş rahibin duasıyla başlar ve her yıl tekrar edilirdi. İncil’de bahsedildiği şekliyle, baş rahip keçinin başını tutarak halkın günahlarını itiraf ederdi ve devamında günah keçisi kesilirdi. Diğer keçi ise gökten düşmüş melek olarak tarif edilen, şeytanın bir ismi olduğu söylenen, Azazel’e gönderilirdi. Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak için gönderilen bu keçi ise bir tepeden aşağı atılır.
 ya da çöle bırakılırdı.

Kaynak : https://www.mynet.com/gunah-kecisi-deyiminin-oldukca-eski-bir-ritule-dayanan-ilginc-hikayesi-190101255050

Bugün okudum paylaşmak istedim