Benzerlik ve farklılıklarını yazarken aşağı yukarı aynı şeyden bahsetmişiz zaten, sadece sen daha güçlü vurguluyorsun, yani farklı düşünmüyorum. Ama Digibyteın pump gruplarına ve operasyonlarına konu olmadığı görüşüne katılmıyorum (en azından geçmişte), çok iyi hatırlıyorum, bu piyasanın dinamiklerini yeni yeni öğrenmeye başladığım zamanlardı ve pump olayını yakalayarak bir anda paranın nasıl katlandığını hayretle deneyimlediğim ilk emtia Digibyte olmuştu. Tekrarlamak isterim, bu dediğim yaklaşık 3 yıl önceydi, epeydir takip etmiyorum ve bu deneyimimi yazarken Digibyte dump/pump aracıdır demek istemiyorum, polemik için veya muhalefet olsun diye yazmadım yani, binlerce çöpün yanında Digibyte kesinlikle saygıyı hak ediyor..

Konu aklıma Dogecoini getirdi birden, çünkü bana göre Digibyte Dogecoinin bir anlamda benzeri, elbette Dogecoinin çıkış şekli belli, durumu, fonksiyonelliği belli, alınıp/satıllan ve tutulan bir değer aracı sadece, oysa Digibyte'ın çalışan/planlanan fonksiyonları olması gibi küçük(!) bir farkı var, ama her şeye rağmen şöyle bir ortak noktaları mevcut. Her ikisi de belirli bir kesim tarafından sürekli küçümsenir, aşağı görülür ama kim, nasıl sataşırsa sataşsın, her ikisi de ciddi bir topluluk desteği ve pazar payına sahip, boklayanların çoğu tarih oldu ama onlar varlıklarını aynen sürdürüyorlar.

- Neden bu kadar gecikti, halbuki Türklerin kripto paralarla en ilgililerden birisi olduğu bilinen bir gerçek.
- Çünkü Türkler geleneksel olarak belirleyici değil, takipçi. Ne üçkağıt olmayan veya başarıyla yürütülen bir projeleri var, ne de olaya küresel bakıyorlar, ilginin tek sebebi biri yüz yapmak.

Olamaz mıydı yani, herhangi bir projenin geliştirici ayağında bir Türk görmeye alışmış olamaz mıydık? Gayet mümkündü, ne zeka olarak eksiğimiz var, ne de bilgi/birikim (bu eksikse de tamamlanabilir), olay şu, bizim coğrafyanın genlerinde disiplinli takım çalışması parçacığı sorunlu malesef.

Yol (bitcoin) oynak, zemin kaygan, ne zaman çukur, ne zaman tepe belli değil, mis gibi dümdüz asfaltken bir anda balçığa dönüveriyor. Arabalar (altcoinler) zaten Çin malı, ne olduğu belli değil, taş gibi çıkıp, sapasağlam gideni de var, 50.metrede motoru düşen de var ve dıştan kontrol etmenin yolu yok. İşte hepimiz bu şartlarda yolculuk ediyoruz ama hedefle ilgili beklentilerimiz olduğu için inmiyoruz. İstediği noktaya erişen de var, başında/ortasında döt üstü oturan da var.

Aynen öyle Kalemder, artık kim, ne veriyorsa karşılığında iletişim izni istiyor, gerçekten değecek bir şey değilse uzak durmak gerekir.

Aelf çok yakından takip ettiğim bir coin değil ama gerçekten seni tebrik ediyorum, bu kadar istikrarlı ve ayrıntılı olarak projenin tanıtımını yapmak kesinlikle profesyonel bir iş çıkartmak anlamına geliyor. Konunun açılışından bu yana neredeyse birbuçuk yıl geçmiş ama motivasyon aynen devam ediyor.

N95 lerin de ciddi bir sakıncası var ve o nedenle (salgını yok farzederek konuşuyorum tabii ki) fazla bel bağlamamak gerekiyor, şöyle ki; maskede pasif bir valf sistemi ve maske ile ağız(burun arasında bir boşluk var, nefes verirken açığa çıkan karbondioksit tam olarak dışarı atılamayıp o boşlukta birikiyor ve yeniden o karbondioksiti soluyorsun, karbondioksit solumanın da çok sayıda tehlikesi mevcut. N95lerin kısa kullanımda (ortama da bağlı olarak) belki sakıncası yok ama saatlerce kullanıma kesinlikle uygun değiller.

Blok zinciri ile yönetişim yakın zamanda mümkün olmayacak çünkü kuralların/prosedürün net belirlendiği, gri bölge olmayan bir işleyiş asla egemenlerin işine gelmez.

Bunun kriterleri hakkında bilgisi olan var mı? Bütün dünyanın devasa destek fonlarını devreye soktuğu bir dönemde utanmadan, arlanmadan vatandaştan para isteyen hadsizlerden ne alınsa kardır bence.

Blacknavy kumaşın örgü boşluğu ve geçirgenliği belli, virüsün de boyutu belli, nefes alırken yarattığın vakum etkisiyle hepsini içine çekiyorsun. Maskenin salgında işe yaraması hasta olana taktırmakla mümkün oluyor, öksürüp tıksırırken havaya saçıntı yapmasını büyük oranda durduruyorsun.
Maskeli hasta/maskesiz sağlam koruma oranı yaklaşık %95,
Maskesiz hasta/maskeli sağlam koruma oranı yaklaşık %30
Maskeli hasta/maskeli sağlam koruma oranı yaklaşık %98.5
Şunu önemle tekrar belirteyim, bu rakamlar doğru normlarda üretilmiş cerrahi maskeler için geçerli, salgın nedeniyle uygun olmayan kumaştan yalapşap yapılan, küçük, telsiz, dandik maskeler için geçerli değil malesef.

Ekleme: Yalnız şu anlamda katılıyorum, kim hasta, kim sağlam belli değilken bas herkese maskeyi gitsin...

Ben de aldım ama kumaştan çok maske çıksın diye enden o kadar küçültmüşler ki, neredeyse ağız genişliğinde ve teli de yok, yani tırt ötesi. Zaten bu maskelerin koruyuculuğu olmadığını açtığım konuda yazmıştım, itirazlar gelmişti ama aynı noktadayım, cerrahi, bez vb maskelerle korunamazsınız, bilakis risk alırsınız. Koruyan maske sadece N95 ffp3 olandır (ffp2 bile zayıf kalır ama hiç yoktan iyidir).
Özetle, markete vb girerken mecbur tuttukları için takıyorum.

Şaka mı ya? Bütün ülkeler destek paketlerini devreye alırken bunlar sms ile para istiyorlar, hele devlet görevlileri aba altından sopayla göndermeye zorlanıyor.
Nedenini de söyleyeyim, her devletin kara gün parası vardır ve normal koşullarda kullanılmayan bir fondur, tüm dünyada geçerli karşılığı vardır (altın vb), bizdekinin adı "ihtiyat akçesi"dir ve geriye doğru kabaca 1 yıllık süreçte bu fonu didikleye didikleye bitmeye yakın hale getirdiler. Ve şimdi, belki de cumhuriyet tarihinde ilk defa lazım oldu ama yok!!!

Enteresan gerçekten

Hayret bir şey ya, muhabbet iyi burada, sen de gel diye niye çağırmıyorsunuz?

Klasik Hababam Sınıfı serilerini çok severim, 1000 kere izlemişimdir, 1000 kere daha izlerim ama temel kadro olanları kastediyorum, kızların, İlyas Salman'ın işin içine girdikleri ve yeniden çekimleri artık suyunun çıktığı halleridir bana göre.
Ancak ne acıdır ki, bütün bir ülkeye mal olmuş bu filmlerin emek anlamında Rıfat Ilgaz'a hiçbir faydası olmamıştır, üstelik yazdıklarının özü değiştiği için filmlere ciddi anlamda tepki göstermiştir, zaten kendisi hayatı boyunca düzene karşı çıkmış ve baskılardan yılmamış birisiydi.

Ustanın son şiirini de buraya bırakalım:

Elin elime değsin
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım

(19 kasim 1991)

Bir tavsiyem olacak, bir yorum yaptığın zaman "send" tuşuna tıklamadan önce tekrar oku, böylece ikinci bir süzgeçten geçirmiş olursun.
Hiç üşenmemişsin, benim imzamı kontrol etmişsin ve incelemenden elde ettiklerinle karşı argüman sunmuşsun (üstelik rahatsız edici bir üslupla) ama bu yazdıklarının konumuzla hiç alakası yok. Nedenini de söyleyeyim, benim imzam iyidir, kötüdür, patlaktır, şahanedir, hatta kazandırmayı bırak, üste para istiyordur, hiç önemli değil, çünkü ben taşıyorum, sadece beni ilgilendiren bir tercih ve kimseyi yönlendirmiyorum. Ama sen en ufak bir eleştiride bile üslup değiştirerek cevapladığın bu konuda bir kampanyayı tanıtıp, pazarlamasını yapıyorsun, dolayısıyla soru ve eleştirilere sakin, aydınlatıcı cevaplar vermek zorundasın.
Burada "Bitcoin en büyük kriptodur" diyen bile yatırım tavsiyesi vermediğini önemle belirtirken, sen bunu bir de tavsiye ediyorsun.

Bkz:

Yani ilk olumsuz yorumda posta koyamazsın, böyle bir dünya yok. Resimlerin içindeki yazılara kadar uğraşmışsın çevirmişsin, güzel bir iş çıkartmışsın, böyle anlamsız tavırlarla heba etme, emeğine yazık.

Yok, kişisel odaklı değil, gayet genel yazdım.

Liyakat gerekliliği konusuna sonuna kadar katılıyorum, özellikle ülkemizde liyakat bir yerlere gelebilmenin kriteri değil malesef ve kimi siyasi görüşte daha az, kiminde daha fazla olsa da (şimdilerde iyice suyu çıktı mesela), bu durum her zaman geçerli oldu. Ancak genel olarak bu tarz eleştiri veya serzenişlerde çok önemli bir husus göz ardı edilir ve gerçeklikten uzaklaşılır. Devlet veya o an direksiyonda olan hükümet toplumdan bağımsız, ayrı bir canlı değildir, bugün devlet kademelerinde yozlaşmanın var olmasının nedeni buna çanak tutan yöneticilerden çok, halkın da aynı şekilde yozlaşmış olmasıdır.
Eğer halk erdemli, dürüst, aydın ve çalışkan olsaydı devlet çarkları da kendiliğinden buna paralel yapılanırdı, ama sokaktaki adam da çakalın önde gideni olduğu için bütünlük bu şekilde.
Ve aynı sokaktaki adamın liyakatsizlikten, yolsuzluktan, hırsızlıktan şikayet etmesinin nedeni bunu ayıplaması, yanlış bulması falan değil, kendisinin bu fırsatları yakalayamamış olmasının yarattığı hayal kırıklığı.
Azınlığı oluşturan dürüst insanlar da doğal olarak denklemdeki etkisiz elemanlar.

O konuya hiç takılma çünkü alayı zaten OÇ, ben bu dezenfektanları yıllardır alırım, kullanırım (çok titiz, temizlik hastası olduğumdan falan değil ama bu ürünleri seviyorum), virüs olayından önce litresi el/yüzey amaçlı olması ve markasına vb göre 15-25 TL aralığında olan ürünler şu anda 40-80 TL aralığında, hele ilk günler 180TL fiyat gördüm, üstelik iddia edilenin aksine hammadde olan etil alkol fiyatları ciddi bir şekilde artmadı. Devlet seni beni öpeceğine işte bu pezevenkleri silkelemeli, ben olsam o 100mllik şişeleri tüm eczanelere yığar, 2 liradan satarım, batsın fırsatçı köpekler.