Birleşmiş Milletlerin 1992 yılında kabul ettiği Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi'ne göre kadına yönelik şiddet; cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona acı veren fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanan veya sonuçlanma olasılığı bulunan, kamusal yaşamda veya özel alanda ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış olarak tanımlanmaktadır.
"Kadına yönelik şiddet, coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve kültürlerde son derece yaygın görülen bir olgudur." Günümüzde kitle iletişim araçları, özellikle de televizyon reklamlarındaki kadına yönelik cinsiyetçi bakış açısı, kadını genel olarak bir rol bir işlev içinde belirlemiştir. Bu reklamlarda Kadınlar doğaları gereği itaatkar,edilgen,bağımlı ,güçsüz varlıklar olarak gösterilmektedirler. Reklamlarda kadın seyirlik bir nesne konumuna da indirgendiği için bu anlamda da genel olarak, kendisine dolaylı şiddet uygulanır.
Şiddete uğramış kadınlarda şiddet içeren ilişkiyi sürdürüp sürdürmemek depresyona uğramak gibi sonuçlar görülmektedir.Buna göre şiddete uğrayan kadın, şiddet uygulayan eşle birlikte yaşamayı sürdürürse kendini suçlayacağı ayrı yaşamayı tercih edenlerin ise eşini suçladığı görülmektedir.Ayrıca şiddet içeren ilişkisi olan kadınlarda depresyon oluşabildiği de belirtilmektedir.
Aile içi şiddet ile ilgili oranların buzdağının üstünü gösterdiği, konunun hassasiyeti sebebiyle kadınların yaşadıkları şiddeti ifade etmedikleri ileri sürülmektedir. Bu nedenle cinsiyet temelli şiddetin anlaşılması ve mevcut veya geçmişte şiddet hikayesi olan kadınlara ilişkin vakaların doğru bir şekilde yönlendirilmesi, sağlık çalışanları için temel işlevlerden olmaktadır. Kadına yönelik şiddet (KYŞ) kadın sağlığını olumsuz etkilemekte, bütün sağlık sistemleri üzerinde yük oluşturmaktadır.