Bitcoin Forum
May 09, 2024, 03:29:41 AM *
News: Latest Bitcoin Core release: 27.0 [Torrent]
 
  Home Help Search Login Register More  
  Show Posts
Pages: « 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 [12] 13 14 15 16 17 18 19 20 21 »
221  Local / Ekonomi / Re: Venedik Taciri (Tefecilik & Bankacılığın Gelmişine Geçmişine Bir Yolculuk) on: July 10, 2018, 03:16:23 PM
Teşekkürler yorumlarınız için.Ben de Ankara Devlet Tiyatrosunda izlemiştim.Shylock'u Tamer Levent oynamıştı.Çok etkileyiciydi.Filmi de var gerçi ama asıl sahnede izlemek lazım Venedik Taciri'ni.
Bir dönem Ankara Devlet Tiyatrolarında da oynanıyordu hala var mıdır bilmiyorum, çok güzel bir eser Smiley
Yazınız hoşuma gitti, güzel bir çalışma olmuş. Emeğinize sağlık.
dostum çalışman için teşekkürler, bu tarz uygulamalar dönemsel olarak figüran anlamında değişikliğe uğrasa da düzen olarak yine aynı tezgah devam ediyor, uyanık olup araştıran insanlar da kendini bunlardan sıyıra biliyor.
222  Local / Ekonomi / Re: BTC/USD ve BTC/TRY Fiyat Takibi, Spekülasyon, Tartışma Alanı on: July 10, 2018, 02:52:47 PM
Yükselen üçgenler, tobo'lar, sıkışan fiyatlar....İnanalım mı?



223  Local / Bitcoin Haberleri / Re: Nobel Ödüllü Ekonomist’ten Bitcoin’e Ağır Eleştriler: 100 Dolar Olacak on: July 10, 2018, 01:09:11 PM
Arkadaşlar bilakis bu nobel ödülü almış,yani ununu elemiş eleğini asmış ekonomistlerin (Stiglitz,Krungman gibi) özellikle kripto piyasası ile ilgili felakat çığırtkanlığı dozunda yaptıkları yorumlara baktığınızda bildiğin saçmaladıklarını görürsünüz.

Az çok mikro ve makroekonominin yanında biraz da iktisak okulları derslerini giriş seviyesinde almış veya bu konuda yine az da olsa araştırma yapmış arkadaşlar iktisat ilminin -ki tıp alanından sonra en fazla bilimsel makale,yayın vb. yapılan alandır- onca saçma sapan kurulan ekonomik modeller ve teorilerle dolu olduğunu görmüşlerdir.

Örneğin Anlaşmasız Oligopollerde "Cournot Modeli" idi sanırım.Yanlışım varsa düzeltin.Yani adam öyle bir model kurmuş ki..Piyasada 2 firma olduğu varsayılıyor.Biri lider diğeri yancı firma.Firmalar birbirlerinden hem etkileniyor hem de bağımsız davranıyorlar ve günün sonunda mr=mc eşitliğinde kar maksimizasyonu sağlanıyor vs. derken literatürde bu modelin adı "Robinson Crusoe & Cuma Modeli" olarak geçiyor.Bu noktada adeta modelle literatürün kendisi bile dalga geçiyor.

Mesela yakında tarihten bir başka önrek...Chicago Ekolünden (Monetarist) bir başka nobel ödüllü ekonomist olan Milton Friedman'ın, “The Methodology of Positive Economics” (1966) adlı makalesini okuyanlar bireysel davranış modellemelerine ait metodolojik tartışmayı farklı bir boyutta ele alarak modelin gerçekle uygun varsayımlara sahip olması veya gerçeği açıklama oranına değil de(!) belirli bir olguyu tahmin edebilme noktasına eğildiğini görürler.Yani dıdısının dıdısını anlatıyor abimiz ve bundan dolayı da nobel ödülü veriyorlar kendisine.Haa Friedman'ın literatüre katkısı yadsınamaz  o ayrı.Özellikle 70'li yıllarda yaşanan Petrol Şoklarından sonra katkıları olmuştur.Onun kurduğu ekonomik modeller ile dünya ekonomisinin yol haritası çizilmiş ve krizlerden çıkılmıştır.

Velhasıl böyle dıdısının dıdısı, saçma sapan bir çok çalışmanın/modelleme ve teorinin yanında yine yukarıda bahsi geçen bir o kadar çok saçma sapan yorumlar da yapılmaktadır, hem de nobel ödüllü ekonomistler tarafından.Bence bunlara pek aldırış etmeyin arkadaşlar.Bu insanların da belli otoriteler tarafından yine kendi çıkarları doğrultusunda piyasayı manipüle etmediklerini nereden bilebiliriz?

Not: Şimdi bize yukarıda da örnekleri verilen model ve teorilerin bir çoğu saçma sapan geliyor fakat o çalışmaların bilimin gelişmesine kümülatif bir katkısı olduğu da unutulmamalıdır.Adam yanlış veya saçma bir model bulup ortaya atsa bile ondan sonraki gelecek bilim adamı aynı yanlış modellemeleri öğrenip doğrusunu veya daha iyisini bulmaya çalışacaktır.En şaçma şeyin bile bilime büyük katkısı olmuştur.Çünkü bilim üssel fonksiyonel şekilde ilerler.Şöyle ki:

Örnek: (2 üzeri 4) + (2 üzeri 4 üzeri 5) + (2 üzeri 4 üzeri 5 üzeri 7 ) ..... gibi.Her gelen saçma da olsa yeni bir şey katıp kümülatif bir şekilde bu zincirin artan bir halkasını oluşturacaktır.


Konuyla ilgili şu videoyu izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=jgj_4myLUNQ
224  Local / Ekonomi / Re: TRY/USD ve TRY/EUR Fiyat Takibi, Spekülasyon, Tartışma Alanı on: July 10, 2018, 06:51:59 AM
Evet beklenen damat pump'ı da geldiğine göre rahat bir nefes alabiliriz.Ne güzel memleket ohhhh.

Yazık vallaha çok yazık! Milli paramızın geldiği duruma bakın.Binance da balinaların elinde oyuncak olan koinlere benzedi resmen.

Sadece şu iki grafiği globalde TL'yi bilmeyen,görme yetisini kaybetmemiş birine gösterip "Böyle bir coin var ne düşünüyorsun?" diye sorsan sana direkt;
" this is another fakk.ng shitcoin dude" der geçer.



Doların geçmişten günümüze tl karşısında kazandığı değer



Damat pumpı

225  Local / Ekonomi / Re: Jacob Fugger (Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Zengin İnsanı) on: July 10, 2018, 05:43:33 AM
Kitabın orjinalini okumak biraz boyumu aşar ama çevirisini bulursam okumak istiyorum. Ayrıca nasıl başladığı bana göre daha önemli evlilik yoluyla mı servet sahibi oldu ya da başka işlerden mi?

Vallaha ben de kitabı okumadım fakat yabancı biyografi kaynaklarında (örn:Britannica biography'de) Jacob'un dedesi çiftçi diye geçiyor.Sonradan babası tekstil işine giriyor.Ondan sonra kuyumculuk işine giriyorlar.Aslında öyle köklü bir aileden filan gelmiyor.Fakat eşi Sibylle, Ausburg'da tanınmış bir ailenin mensubu.Jacob ise gençlik döneminde önce katiplik yapıyor sonra bankacılığa geçiyor.Özellikle hukuk alanı ile finans sektörüne çok hakim birisi ve sürekli kendini geliştiriyor.Kısaca böyle.Kitabın İngilizcesi pdf olarak mevcut fakat Türkçe çevirisi yok maalesef.
226  Local / Konu Dışı / Re: 10K ya kadar Twitter Audit Yardımı on: July 10, 2018, 04:02:30 AM
Selamlar;

Hocam bana da yapar mısınız? Çok teşekkür ederim;


https://twitter.com/IlkerAkvaryum
227  Local / Ekonomi / Re: BTC/USD ve BTC/TRY Fiyat Takibi, Spekülasyon, Tartışma Alanı on: July 09, 2018, 04:12:42 PM
Bu vb. sahneleri yaşayanlar olmuştur son zamanlarda.Onlara gelsin..  Grin





Not:
Bu fikirde olan arkadaşlara ben de katılıyorum.Sağlam bir yükseliş gelmeden önce 5k destek seviyesi yoklanabilir.Ondan sonra sağlam bir çıkış gelir mi?Umuyorum gelecektir fakat sabırla piyasası izleyip ona göre önlem almaktan (stop-loss etc.) başka şansımız yok.

kaplumbağa hızıyla yükseliş olmaz, gerçek bir yükseliş olsaydı hacimli ve sert bir şekilde yükselirdi bir anda büyük dump yerse hiç şaşırmam.

dump başlar başlamaz hiç düşünmeden usdye geçerim. 6800$ üstünün gelmemesi demek yeni dip noktasına yolculuk demek. ayıda öncelik usd miktarınız boğada btc olmalı. kırılma noktası geldi, bu saatten sonraki zararın telafisi zor ve zaman alır, eldeki bulgurdan olmayın dikkat edin.
228  Local / Konu Dışı / Re: Merit Bağış Alanı - Unofficial on: July 09, 2018, 02:14:14 PM
Yaz sıcaklarında yazdığım bu konu umarım biraz ilgi uyandırıp merit almayı başarır:
   
Venedik Taciri (Tefecilik & Bankacılığın Gelmişine Geçmişine Bir Yolculuk)
https://bitcointalk.org/index.php?topic=4630085.new#new


Diğerleri için:

https://bitcointalk.org/index.php?topic=2820637.msg41733529#msg41733529


Herkese iyi forumlar ve güzel paylaşımlar diliyorum.
229  Local / Ekonomi / Venedik Taciri (Tefeciliğin Gelmişine Geçmişine Bir Yolculuk) on: July 09, 2018, 02:10:38 PM

Bundan 600 yıl önce bu günkü Floransa’da Giovanni Fiorentino adında bir noter yaşardı.Giovanni yaşlanınca emekli oldu ve kent yaşamını bırakıp kuzeydeki köyüne giderek meslek hayatında görüp geçirdiklerini 1378 yılında kağıda,kaleme dökmeye başladı.Kitabı bitince kıtabın adına
Il Pecorone yani "Sersem" ismini koydu.

(Bakınız/Araştırınız:Yine Floransalı meşhur, siyaset biliminin kurucusu,devlet adamı Niccolo Machiavelli'de Il Prince adlı kıtabında,aynı Giovanni gibi emekli olup köyüne döndükten sonra meslek hayatında görüp geçirdiklerini kaleme almıştır.)

Il Pecorone kitabı yerel tacirlerin hayat tecrübelerini içeren yaşanmış hikayeler içeriyordu.Kitap yazıldıktan 200 yıl sonra İngiltere'den biri gelip kitabı araklayarak bugün dünyada herkesin okuduğu ve hatta tiyatro oyununa gittiği kendine has o meşhur traji komedi uyarlamasını:
Venedik Taciri ve yazarı meşhur William Shakespeare abimiz.

Eserde,Yahudi tefeci Shylock, aşık bir genç Bassanio’nun sevgilisine ulaşmak amacıyla Belmonte’ye yapması gereken seyahati karşılamak için 3.000düka
borç verir.Elbette karşılığında bir şey ister; Venedik’in en zengin taciri Antonio’nun eti.Bu teminat aslında tefeci yahudi Shylock’un aldığı riskin karşılığıdır,yani faizidir.Aslında bu noktada 14. yüzyılda rönesansın İtalya'da başlaması ve Venedik’in bir dünya kenti olmasının arkasında ticarete olanak tanıyan finansörlerin aldıkları risk karşılığında faiz ile telafi/kompanse edilmeleri yatar.


Al Pacino'nun başrölde oynadığı Venedik Taciri filmi

İyi de tefeci Shylock niye faizi para olarak değil de adamın eti olarak istedi? Çünkü ondan nefret ediyordu. Antonio bir Yahudi düşmanıydı. Burada hem Shylock’un Yahudi olması hem de Antonio’nun Yahudi düşmanı olması bir tesadüf değildir. Shakespeare, Venedik Taciri’ni yazdığında Yahudiler kenti halihazırda 100 yıldır finanse ediyor,yani bir bakıma ekonomisini himaye ediyorlardı.Venedik’in kenar mahallelerinden birinde, Banco Rosso denilen bir binanın önünde, masaların arkasında, bancilerin (bankların) üzerinde oturup işlerini görüyorlardı ki banka lafı da tam olarak buradan gelmiştir.

Venedik’li tacirlerin borç almak için neden bu şehre geldiklerinin bariz bir nedeni de vardı.Kilise faizi aforoz etmiş ve hristiyanlar bu işi yapamıyorlardı. Bugün Floransa katedrali Duomo’nun içinde Domenico di Michelino’nun bir freskosu var. Canto 17’de cehennemin yedinci katında.Burada Dante’nin İlahi Komedya’sında ki faizcileri anlatmaktadır.

Dante'nin İlahi Komedya'sındaki Yedi Katlı Cehennem

Aslında faiz Yahudiler için de yasaktı ama sadece kendi aralarında faiz veremiyorlardı, yabancılara(hristiyanlara,müslümanlara) verebiliyorlardı.
1492 yılına geldiğimizde Yahudiler İspanya’dan sürülmüşlerdi.Osmanlı’ya sığındılar.Sultan Bayezid'in talimatıyla Sefarad'lar (İspanya Yahudileri) Türkiye'ye getirtildi.Bu Yahudiler İstanbul ve İzmir gibi önemli limanlardan Venedik ile ticaret yapmaya başladılar.Oraya gidip geliyorlar ve kendilerine yaşam alanları bulmaya çalışıyorlardı.Cambrai Birliği savaşından kaçmak için Venedik’ten sığınma istediler. Kent ilk önce isteksizdi ama Yahudilerin hem finansman hem de vergi geliri kaynağı olabilecekleri görülünce onlar için özel bir alan ayrıldı.Bu mülteciler orada 2 haftadan fazla kalırlarsa arkalarına kocaman sarı bir "O"harfi giymeleri gerekiyordu.(2.Dünya Savaşın'da nazi Almanyasın'da yaşayan Yahudilerin giysilerindeki sarı yıldızlı logoyu/armayı hatırlayınız.O buradan geliyor işte.) Venedik tüzüğüne göre bunlar 5 yıldan fazla ikâmet edemezlerdi.Fakat ticaret varsa paraya da ihtiyaç vardı ve parayı da onlar sağlıyordu.Şehir hızla büyüdü ve yedi-sekiz katlı evler (o zamanın gökdelenleri) yapıldı.

Beyazıt Akman'ın "Son Sefarad" Adlı Kitabı

Ne var ki, 16. yüzyıl boyunca Venedik’li Yahudilerin hayatı hep pamuk ipliğine bağlıydı.Çünkü onların mal ve can varlığını özellikle Kıta Avrupası'nda yüzde yüz koruyan,kollayan bir yasa veya düzenleme yoktu.Mesela 1537 yılında Venedik, Osmanlı ile savaşa girdiğinde Venedik Hükümeti mallarına haciz koymuştu. Daha sonraki savaşlarda da aynı şeyler oldu. Evlerini kaybettiler, tutuklandılar. Bu durumun hep tekrarlanmaması için Venedik hükümetine dilekçe verdiler. Aralarından akıllı bir temsilci,eski bir İspanyol Yahudisi tüccar olan Daniel Rodriga mükemmel bir arabulucuk ile istediğini kopardı.Yahudiler nihayet 1589 yılında özgürce ibadet etmeye, Venedik vatandaşlığına ve Levante ile (yâni Doğu Akdeniz ülkeleri) ile ticaret yapma ayrıcalığına hak kazandılar.

Tarih boyunca finans ve finansörlere karşı düşmanlık hiç dinmemiştir.Hele ki borç veren azınlıklara Batı medeniyetince bir parazit,virüs gözüyle bakılmıştır.
Peki bunun nedeni nedir?Borçluların sayısı her zaman için kreditörlerden/borç verenlerden çok çok daha fazla olmuştur.Bizi yönetenlerin (hükümetler,devlet adamları vs.) beceriksizlikleri yüzünden belli periyotlarda başımıza çöken krizler yüzünden finansa ve finansörlere öcü gözüyle bakılıyor ve yer yer cadı avına bile çıkılıyor Venedik Taciri hikayesinde olduğu gibi. Bunun yanında yüzyıllar boyunca finansal hizmetler orantısız bir şekilde, vatandaşlık ve mülkiyet haklarından mahrum edilen ve kendi sıkı akrabalık ve güven ağları sayesinde başarıya ulaşan dini ve etnik azınlıklara bırakılmış.

Peki şimdi burada tek suçlu Yahudiler de mi?Bilakis kendi dinine mensup çoğunluk cemaatini bu finansal sistemin dışına iterek -aforoz ederek- dengesizlik ve akabinde adaletsizlik ortamı inşaa eden Kilise'nin hiç suçu yok mudur?


Başrol Shylock rolünde yine Al Pacino'nun olduğu, Venedik Taciri adlı tiyatral gösteriden bir sahne:
“Bir Yahudinin elleri, ayakları, duyguları, sevgileri, tutkuları yok mu? Bir Yahudi, bir Hıristiyanın yakalandığı aynı hastalıklara yakalanmıyor mu? Aynı ilaçlarla iyileşmiyor mu?Yazın sıcağını, kışın soğuğunu bir Hıristiyan gibi hissetmiyor mu? Bizi gıdıkladığınızda gülmüyor muyuz? Bizi bıçakladığınızda kanımız akmıyor mu?Her şeyimizle birbirimize benzediğimize göre, şu anda da birbirimize benziyoruz: bize hakaret ettiğinizde, bize ‘köpek’ diye küfrettiğinizde, intikamımızı almamız gerekmiyor mu?Aynı bir Hıristiyanın bir Yahudi kendisine hakaret ettiğinde intikam alması gibi.Bana öğrettiğiniz kötülüğü size uygulamak istiyorum.Bunun sonuçları kötü olsa bile.”

Her ne kadar bir hayal ürünü olsa da Venedik Taciri aslında bir dünya gerçeğine parmak basar.Evet, Shakespeare’in oyunu mahkemede mutlu sonla biter. Herkes istediğini alır.Sadece Yahudi tefeci Shylock zararlı çıkar.Bu da bize günümüz finans dünyasının gerçekliklerini bütün çıplaklığıyla anlatır.Şöyle ki:

1.Finans piyasalar gelişmediyse,kanunlar ve düzenlemeler adilane bir temelde oluşturulmadıysa tefecilerin fahiş faizler uygulama gücü olur.

2.Finans dünyasında hukukun önemi çok büyüktür.

3.Azınlık kreditörler hep toplumun tepkisine maruz kalmıştır ve kalacaktır da, Venedik Taciri gibi.



GÜNÜMÜZ...

Malum Venedik Taciri zamanın anti-semitizm (Yahudi düşmanlığı) dalgası kadar günümüz finans ilmini de sorgulamaktadır.Toplum ve hukuk haklıysa neden borçlular kreditörlere borçlarını ödemeye devam ederler? Neden üstüne yatmazlar?Aradan 500 yıl geçti. Neden dünyada hala sürüsüyle tefeci var? Ve bu adamlar sadece Afrika’da değil, New York’ta, Glasgow’da, Tokyo’da, İstanbul’da, Mersin’de, Konya’da her yerdeler.Milyar dolarlık merdiven  altı piyasalar var bütün dünyada.Bildiğin gazetelere ilan bile veriyorlar.

Bugün İngiltere’de 200.000 hane halkı tefecilerden aldığı borçla yaşıyor. Yılda 100 milyon Sterlin borç alınıyor. Japonya’da Sarakin’ler var. Bankalarla birlikte çalışan yasal tefeciler. Japon nüfusunun %10’u onlardan kredi kullanıyor. 30 yıl önce sayıları 30.000 idi. Bugün 10.000 Sarakin var. Krediler 120 milyar doları aşmış.Türkiye’de tefecilikten vergi rekortmenleri çıkıyor. POS tefecileri günde 1 milyon liranın üzerinde ciro yapıyor.

Mesela dünyanın öbür tarafında bir yatırım bankası oloan Goldman Sachs 20 milyar dolar jestiyon/prim/ikramiye dağıtıyor.Bu parayı 32.500 çalışanına eşit dağıtsa adam başı 500.000$ eder. Afrika’da insanlar günde 1.5 dolara yaşıyorlar.Dünya hiçbir zaman adil bir yer olmamıştır. Zenginler ve fakirler.Sömürenler ve sömürülenler..

Bütün dünyada tefecilik faizleri fahiş seviyelerde.Öyleyse borçlular borçlarını ödemek için neden kıvranıyorlar. Neden “ödemiyorum ulan!” diyemiyorlar.

Bunun iki temel nedeni vardır:

1.Bu paraya ihtiyaçları var.
2.Bu küçük insanların ve işletmelerin ona göre teşkilâtlanmış tefecilerle cebelleşecek güçleri yok.(Dernek,Sendika gibi.)


Böyle diyerek tefecileri toplumun kanını emen asalaklar olarak isimlendirmek kolay ama bu olgunun arkasındaki ekonomik gerekçeyi de anlamak zorundayız. Tefeci var, çünkü kimsenin kredi vermediği bir pazarda kendisine bir niş(çok karlı bir alan) yaratmış. Tefeci var, çünkü kredibilitesi az olan bir zümreye riski yüksek bir finansman sağlıyor.

Kredi kelimesinin kökünün Latince "credo" olması bir tesadüf değildir.Credo, “sana inanıyorum,sana güveniyorum” demektir. Ama tefeci kritik bir ikilemle karşı karşıya. Eğer çok cömert olup az faiz isterse para kazanamaz ve üstlendiği riskin karşılığını alamaz. Eğer fahiş faiz isterse temerrüt/direnim riski büyür. Öyleyse yanıt ne?


Galileo Galilei'ye yardım etmiş, rönesansın öncü ailelerinden: Mediciler

Yanıt çok basit. Büyümesi, güçlenmesi gerek. Shylock kreditör olmanın zaaflarını keşfeden ilk kişi değil.Hem temerrüt riski var hem azınlık. 14. yüzyıl Floransa’sında finans sektörünü 3 aile domine ediyordu. Bardi, Peruzzi ve Acciaiuoli. Hepsi de battılar. Çünkü büyük borçluları battı. İngiltere Kralı 3. Edward ve Napoli Kralı Roberto. Bu 3 ailede kreditör olmanın zaaflarını görüyorsak, Mediciler'de de bunun ulaştığı gücü görüyoruz.Aslında Medici’ler bir döviz bürosuydu.Aynı Venedik Yahudileri gibi banklarda döviz bozuyorlardı.Sonra onlara banker denmeye başlandı.Çünkü ampülü görüp tefecilikten bankacılığa terfi ettiler ve daha legal versiyonu olan Bankayı kurdular.

Finans dünyası Mediciler sayesinde daha da legalleşerek kurumsallaşmıştır.Aslında burada hukuk da devreye girdi.Bununla birlikte,borç alma ve verme temelleri olmasa ve bu alış-veriş sistemi geliştirilmeseydi, dünyanın ekonomik tarihi ayağa kalkamayacaktı.Eğer borç verenlerle borçlular arasında bu gelişen ve büyüyen ilişkiler ağı olmasaydı bugünün global ekonomisi de dahil belki de insanlık tarihi bu noktaya gelmeyecekti.Örneğin insan uzaya gidemeyecekti.Cep telefonu, internet olmayacaktı.Dünyanın gelmiş geçmiş en zengin adamı olarak anılan Jacop Fugger  Kristof Kolomb ile Macellan'ı finanse etmeseydi ne Amerika Kıtası bulunacaktı ne de Coğrafi Keşifler başlayacaktı.



1966 yılından beri Broadway tiyatrolarında Cabaret müzikali sahneleniyor. Liza Minelli söylüyor. “Money, money, money… Money makes the world go around, world go around”. Evet belki dünyayı döndüren para değil ama insanları, ürünleri ve hizmetleri dünyanın etrafında döndüren paradır.

Finansörlere borçlu insanların kanını emen vampirler olarak bakmak yerine,yine bu insanları ve idare ettikleri kurumları hukukun temel normları doğrultusundan şaşmadan adilane bir şekilde sisteme entegre etmek gerekir.Tabii burada hükümetlere/devleti yönetenlere büyük görevler düşüyor.Şayet bankalar ile gelişmiş,derin kredi ve borç piyasaları olmazsa tefeciler o boşluğu bir şekilde sistemde açık bularak yine dolduracaklardır. Diğer finansal bu durum mal ve hizmet girdilerinde de farklı değildir.Demem o kibBir ülkenin finans piyasaları ne kadar gelişip kurumsallaşırsa; tüccarlar, üreticiler, yatırımcılar ne kadar farklı ve çağdaş finansal enstrümanlar kullanabilirlerse, Jet Fadıllar, Turcoinci'ler, Çiftlikbank'ın Tosunları bu sistemde kolay kolay yer bulamayacaklardır.

Ülkemizdeki ünlü dolandırıcılar (Bir "Jet Fadıl" eksik)


Kaynaklar

Ali Perşembe hocamızın Ntvmsnbc'de 2011 yılında yaptığı "Perşembenin Gelişi" adlı programlardan ilham alınmıştır.
230  Local / Konu Dışı / Re: İnsan Haklarının Gelişim Sürecine Dair Bir Yazı (Kuşaklara Göre İnsan Hakları) on: July 09, 2018, 07:47:14 AM
İlginize teşekkürler.

Genel olarak konuyu biliyorduk fakat detaylar çok güzel olmuş hoşuma gitti yazın eline sağlık
yazı çok güzel ve özet olmuş emeğinize sağlık.
231  Local / Ekonomi / Jacob Fugger (Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Zengin İnsanı) on: July 09, 2018, 05:47:34 AM
Jacob Fugger (1459-1525)


Bundan tam 500 yıl önce yaşamış Alman bankacı ve tüccar, sahip olduğu servetinin günümüzdeki değeri göz önünde bulundurulduğunda tüm insanlık tarihinin en zengini adamı.1459 yılında Almanya Augsburg'da dünyaya geldi.Ardından 1498'de Augsburg'un kurucu ailelerinden birinin mensubu Sybille Arzt ile evlenmişti.Çiftin çocuğu olmadı ve aile işletmesini yeğenleri Anton ve Raymund'a bırakacaktı.


J.Fugger şayet bugün yaşasaydı; serveti Bill Gates, Warren Buffet, Carlos Slim ve Mark Zuckerberg'inkilerin toplamından daha fazla olacaktı.
(Tamı tamına 400 milyar dolardan bahsediliyor.)


Fugger’in servet/gayri safi milli hasıla oranına en çok yaklaşan kişi dünyanın ilk dolar milyarderi John D. Rockefeller olmuştur.

Jacob Fugger öyküsünü yazmak için kendi hayatını adayan yukarıdaki kitabın yazarı Greg Steinmetz'e göre, "Zengin" lakaplı Fugger'in serveti günümüzün parasıyla tamı tamına 400 milyar doları aşmıştı.

Amerikan Wall Street Journal gazetesinin eski editörlerinden Steinmetz, Fugger'i "tarihin en zengin insanı" olarak görüyor.

Greg Steinmetz göre, Jakob Fugger gelmiş geçmiş en güçlü bankacıydı.Onun döneminde Rönesans yaşanıyor ve dünyayı iki kişi kontrol ediyordu; Roma Germen İmparatoru ve Papa. Her ikisini de Fugger finanse ediyordu" diyor.



(Örneğin George R.R. Martin'in yazdığı ve daha sonra diziye uyarlanıp rekorlar kıran Game of Thrones dizisinde önemli bir konumda bulunan
Braavos Demir Bankası (Iron Bank of Braavos) zamanının Jacob Fugger'in, Mediciler'in ve  Rothschild ailesinin kudretinden esinlenildiği düşünülmektedir.
)

Jacob Fugger hakkında tarihi kaynaklar kısıtlıdır.Bunun sebepleri kendisinin bir Alman olması ve İngiliz metinlerde pek yer almaması, renkli bir karakter olmaması, namını yaşatacak heykeller,katedraller yaptırmaması,siyasete bulaşmayıp mütevazi bir hayat sürmesidir.Ayrıca rönesans dönemi itibariyle şöhretli hiç bir sanatçı veya sanatçı gurubuna abartı finansal ödenek ayırmamıştır.

Steinmetz kitabında "bankacılar perde arkasında çalışmaya alışkındır" diyor.

Peki bu adamın gelmiş geçmiş en zengin adam olması tarihin akışını nasıl etkilemiştir?

Steinmetz'e göre Jakob döneminin en güçlü bankacıymış ve tarihte hiçbir bankacı onun kadar güç ve etkiye sahip olmamış.

Öyle ki Jakob İspanya kralı 1. Carlos'un 5. Şarlken olarak Kutsal Roma Germen imparatoru seçilmesi için rüşvet verdiği rivayet edilir.Carlos 5.Şarklen seçildikten sonra yeni dünyayı sömürgeleştirerek Jakob Fugger ve onun izinden gelenlerin yeni bir niş alan olarak rahatça at koşturabilecekleri bir yer haline getirtmiştir.Yani düşünün Fugger bir alman Carlos ise bir İspanyol. Fakat Fugger bu taht oyunlarında kendi soydaşını değil de menfaatini gözettiği bir İspanyol kralını destekliyor.Günümüzde de bu hemen hemen tablo aynıdır,değişen sadece aktörlerin ve kurumların isimleridir.


JACOB FUGGER'İN ÖNEMLİ İCRAATLARI

-Verdiği krediler karşılığında maden çıkarma hakları elde etti ve bakır ile gümüş ticaretini tamamen eline geçirdi.

-Baharat ticaretine de girişti. bir nevi kapitalizmin kurucusu oldu.

-Bilginin önemini keşfetmiş ve bilgiye rakiplerinden önce erişmek istemiştir.Bundan dolayı farklı şehirlerdeki siyasi ve ticari faaliyetler hakkında bilgi getiren ulaklara para ödemiş. böylece bir güncel haber bülteni kurmuştur. Bazı kaynaklarda bu durum dünyanın en eski gazetesi olarak kabul görüyormuş.

(Örneğin Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere teknik analizin babası Charles Dow'da daha sonradan adına Wall Street Journal dediğimiz dünyanın en prestijli finans bültenini ortaklarıyla beraber kurmuştu.)

-Orta Çağ döneminde Katolik kilisesi faizi tefecilik adı altında günah olarak gördüğü için izin hristiyanlara faizle kredi vermeye izin vermiyordu.Ancak Fugger aynı zamanda önemli bir müşterisi olan papa X. Leo başta olmak üzere bankasına para yatıran müşterilerine %5 faiz ödemeye başlayarak kurduğu bu finansal sistemi gayet güzel işletiyor ve zenginliğine zenginlik katıyordu.Buna ek olarak Yahudi cematinin -ki Fugger'in bu cemaatin mensubu olduğu rivayet edilir- nasıl bu yolla (faiz,tefecilik) zenginleşip ülkelerin önemli finans kaynaklarını ellerine geçirdikleri kanısına varmışsınızdır.

-Vatikan'la ortaklaşa günahların affı ve cennetten yer vaadiyle senet (enüljans vb. senetler) satıyorlarmış.Bunu st.Pietro Katedrali'nin inşa masraflarını karşılamanın bir yolu olarak papa X.Leo'ya önermiş.Akabinde reformist Martin Luther bu uygulamaya karşı çıkarak büyük bir isyanı tetiklemiştir.
(Araştırıp bakınız: Avrupa'da Reform Hareketleri)

-Macellan'ın dünyanın etrafında dolaştığı yolculuğun masraflarının önemli kısmını karşılamıştır.

-Kristof Kolomb'un Hindistan'a niyet edip (India) kazara Amerika'yı keşfetmesine ve hazin son ile karşılaşmasına sebep olan seyahatine fon sağlamıştır.


JAKOB FUGGER'DEN ÖNEMLİ YATIRIM TAVSİYELERİ

Marketwacth dünyanın en zengin insanı Jacob Fugger’in yatırım tavsiyelerini derledi.İşte Fugger’in el yazmalarından derlenilen o tavsiler:

Başkaları korkarken siz yatırım yapın
Fugger servetini katlayan iki büyük risk aldı. Bunlardan ilki Tyrol Arşidük’ü Sigmund’u Venedik’i işgal etmesi için finanse etmesi oldu. Ardşidük Venedik’i fethetti. Karşılığında yaşadığı bölgenin en büyük gümüş madenini işletme hakkı aldı.

Fugger başkaları korkarken Macaristan’ın güneyindeki bir bakır madenini de işletti. Diğer yatırımcılar Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi fethedeceği endişesiyle bakır madeni işletmeye sıcak bakmıyorlardı. Fugger madeni devraldı ve oldukça iyi paralar kazandı. Fugger’in ölümünden sonra Osmanlı bölgeyi ele geçirmiştir.

Vazgeçilmez olun
Başarısız olamayacak kadar büyüyün. Müşterileriniz istedikleri paranın sadece sizde olduğunu bilsinler. Böylece onlara istediğiniz şartı koşabilirsiniz.

Gerçeklerden haberdar olun ve en doğru bilgiye ulaşın
Fugger bilginin güç olduğunun farkına varmıştı. Avrupa’nın dört bir yanında muhbirler çalıştırıyordu. Muhbirler etrafta olup biteni sürekli Fugger’e haber veriyorlardı. Kimilerine göre Fugger dünyanın ilk haber ajansını kurmuştu.

İyi bir eğitim alarak kendinizi geliştirin
Bankacılığı keşfeden İtalyanlar hesap defteri tutma ve bilanço hazırlamada ustaydı. Fakat Alp dağlarının kuzeyinde bu sistemi ilk uygulayan kişi Fugger’di. Aynı zamanda şirketlerini sık sık denetlettiren Fugger hesap tutumunda oldukça titizdi.


Faydalınılan Kaynaklar

The Richest Man Who Ever Lived,Greg Steinmetz,August 2015
(https://www.goodreads.com/book/show/23492778-the-richest-man-who-ever-lived)

https://www.nytimes.com/2015/07/31/business/dealbook/jacob-fugger-and-the-renaissance-superrich.html

http://www.webtekno.com/devasa-servetiyle-tum-zamanlarin-en-zengin-insani-jakob-fugger-ile-tanisin-h31435.html


İlber Ortaylı ve Celal Şengör'ün konuyla ilgili Teke Tek Özel programı:

https://www.youtube.com/watch?v=itQ3to9mgbc
(48. dakikadan sonra...)






232  Local / Ekonomi / Re: Türkiye & Dünya Ekonomisine Bir Bakış/2017-2018 (Analiz) on: July 08, 2018, 05:32:31 PM
Birincisi sn. @mhanbostanci, başka bir başlıkta verdiğiniz bu cevabın burayla ne alakası var onu anlayamadım.Fakat yine de yorumunuz için teşekkür ederim.

İkincisi "büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde" diyerek savunduğunuz tezinize karşı ilgili konu başlığında gereken cevabı vermiştim gerçi.O cevabı burada da paylaşayım konu havada kalmasın.Buyrunuz:

Hocam siz yine bu konuda "bu hıyarlar" dediklerinizi savunmaya devam etmekte özgürsünüz fakat ekonomik tablo ortadadır ki bu noktada (herkesi tenzih ederek) mevcut ekonomik durumu kimileri eleştirmekten kaçınabilir ama kaçınmanın sonuçlarından kaçamayacağımız gerçeği açık ve nettir.

Keza "büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde" söyleminde bulunarak savunduğunuz bu inşaat sektörü maalesef yaşanacak büyük krizin de en öncü sektörü olacaktır kanısındayım ve ben size bu konuda kesinlikle katılmıyorum, katılamıyorum.2008'de dünya çapında yaşanan mortage krizi -ki balance payment crisis diye geçer.Lehmann Brothers adlı bankanın verdiği borç kredilerinin ödenmemesi ve hükümetin buna göz yumması suretiyle krizin fitili ateşlenmişti..Neyse ileride bununla detaylı bir yazı yazıp paylaşırız- ve ardından Avrupa'da İspanya ve İrlanda'da yaşanan mortgage virali emlak krizleri de bir bakıma son zamanlarda ekonomimizin ısınmasına örnek teşkil etmektedir.Yani gidişat aynıdır ve yolun sonu bellidir.

Daha öz ve anlaşılır bir ifadeyle...Bir ülkeyi inşaat sektörü,türizm vb. türev sektörler değil, dünyadaki örneklerine de baktığınız zaman,genel itibariyle emek yoğun yerine,sermaye yoğun  (katma değeri yüksek) ürünlerin üretildiği bir sanayi ekonomisi kalkındırır.(Tarımla kalkınan ülke sayısı bir elin beş parmağını geçmez;Kanada,Avusturya,Hollanda gibi ki Hollanda malum Konya ovasından hallice birazcık büyük bir ülke fakat bütün müslüman ülkelerden daha fazla tarımsal ürün üretiyor ve daha fazla katma değer yaratıyor.)

Tarım ve sanayi demişken...Mesela Türkiye dünya fındık üretiminin %70'ni gerçekleştirmekte,kayısı üretimininse %60 bizde.Fakat yurtdışından ithal ettiğiniz son model lüks bir araba için 10 kamyon fındık, bir yolcu uçağı içinse 700 tır kayısı satmanız lazım ki toplam kuru kayısı ihracatımızla sadece 7 adet boeing 747 tipi uçak alabiliyoruz.Kaldı ki inşaat sektörünü öncü sektör olarak baz alır,ona göre yol haritası çizer ve yine ona göre iktisadi politikalar uygulamaya kalkarsanız bu gün ki tablo ile karşı karşıya kalırsınız.(Kaldı ki şunu da belirtemekte fayda var; öncü sektörün inşaat olduğu bir ekonomik model ile kalkınmış müreffeh bir toplum/ülke örneği henüz insanlık tarihinde görülmemiştir.)

Bunun birlikte nitelikli beşeri(insan) sermaye de çok hatta bence en önemli unsurdur ki bu da malum eğitim seviyesiyle alakalıdır; bir başka deyişle sizin dünyadaki öncü sektörlerde,global markalarda istihdam edilmek üzere ne kadar mühendis,doktor,tekniker;yani o ilgili alanda yetiştirdiğiniz uzman sayısıyla yakından alakalıdır, milyonlarca üniversite mezunu işsiz gençle değil.

Neyse fazla uzatmadan...Konuyla alakalı bir başka inceleme yazım mevcut.Buyrunuz:

https://bitcointalk.org/index.php?topic=4576653.new#new







Bu hususta Özgür Demirtaş hocamın bir twitini paylaşmak istiyorum:

"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Uzun vadede yüksek kar getirmeyecek yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"

bende bu paylaşıma cevaben bir başka konuda yazdığım cevabımı paylaşma gereği duydum.

Gün gelip bu hıyarları savunacağım aklıma gelmezdi ama,

ben bu konuda yazılanlara katılmıyorum. İnşaat sektörü Türkiye'de her zaman lokomotif sektör olmuştur. sen o 600 lirayı betona yatırmadın aslında. İnşaat sektörüne harcadın, bunun içinde çimento fabrikaları, demir fabrikaları, işçiler, müteahhitler, bu sektöre hizmet ve malzeme veren yan sektörler hepsine para pompalamış oldun.

Dolayısı ile kağıt hesabında sen 1 liralık adam olmuş olabilirsin ama aslında 600 liralık hayat verdin ekonomiye.  Üstelik bu sirkülasyon sırasında dolaylı vergiler ile o 600 liranın %20 sini geri topladın vatandaştan.

Kamu ekonomisi bakkal hesabı ile yönetilmez arkadaşlar. Bu kadar da ön yargılı olmayalım.

Her ülke kendi iç dinamiklerine bağlı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye de ihracata dayalı veya üretime dayalı bir büyüme modeli yürütmek neredeyse imkansız.
Çünkü doğru düzgün üretmiyoruz. Ürettiklerimiz de dünya pazarında rekabet edecek özellikte ve güzellikte değil.
İhraç edebileceğimiz 3 - 5 kalem şey var. Onlarda da alıcı ülkelerin kotaları ile karşı karşıyayız. Bu nedenle büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde.
233  Local / Konu Dışı / Newton & Güney Deniz Şirketi (Yaşanmış Bir Borsa Hikayesi) on: July 08, 2018, 04:20:55 AM


Sir Isaac Newton...Fizikçi, Matematikçi, Astronom, Mucit, Filozof ve Simyacı.Yer çekimini matematiksel olarak ispatlayan/bulan,modern fiziğin kurucusu; bilim insanları içinde çok farklı bir yere sahip bir karakter.Bulduğu "Genel Çekim Yasaları" ekonomi ilmi dahil bir çok ana bilim dalını etkilemiştir.Bu başarılarından ötürü İngiltere Kraliçesi tarafından 1699'da Darphane Müdürlüğü'ne atanır. Newton, o dönemde Borsaya da ilgi duymaya başlar. Fakat, 1721 yılında başlayan Borsa çöküşünde(market crush) çok büyük paralar kaybeder ve kendisine bu sorulduğunda şu meşhur sözünü dile getirir:

“Gök cisimlerinin hareketlerini kolaylıkla hesaplayabiliyorum ama insanların (Borsanın) çılgınlıklarını asla."


O dönemlerin tarihsel gelişimine kısaca değinecek olursak...İspanya kralı II. Philip'in amiral Santa Cruz komutasında İngiltere'nin istilası için 1580'de oluşturmaya başladığı namı diğer "Yenilmez Armada" filosuyla 8 yıl sonra yani 1588'de (30.000 askeri taşıyan 130 gemilik bir filo) kendisinden hem sayıca hem de teknolojik bakımdan üstün İngiliz donanması tarafından yok edilmiştir.İngiliz donanması küçük gemilerden oluşsa da etkinlik açısından çok önemli bir avantajı vardı.İspanyolların deniz savaşı yöntemleri hala bordalayarak/yanaşarak düşman gemiye atlamak ve göğüs göğüse mücadele etmekten ibaretti.Oysa İngilizler küçük ama hızlı gemilerinin her iki yanında dizili iki sıralı toplarla salvo atışları yaparak aralarından ani manevralarla geçtikleri kalyonları biçmek gibi bir üstün savaş stratejisi kullanıyorlardı.

Özellikle İngiliz Amirali Sir Francis Drake'in kabiliyeti , İspanyol donanması amirali Santa Cruz 'un zamansız ölümü ile kral tarafından yerine seçilmiş aslında bir denizci bile olmayan Medina Dükü Sidonia'nın yanlış kararları, Atlantik fırtınaları,açlık ve hastalıkların da yenilgide büyük payı olmuş ve Yenilmez Armada en nihayetinde yenilmiştir.

Şimdi neden Newton'dan tam 2 asır önce gelişen bu tarihi olaylara değindik?Çünkü dünya hakimiyeti mefkuresi bu dönemde özellikle deniz savaşlarıyla yenilgiye uğrayan İspanya'dan galip gelen İngiltere'ye yavaş yavaş geçmeye başlamıştı.

Bu duruma ek olarak 1701-1714 yılları arasında süren İspanyol Hanedan Savaşları ve artan iç karışıklıklar sonunda İngiltere, 1713 Utrecth Anlaşmasıyla Güney Amerika’daki İspanyol sömürgeleri ile ticaret hakkını elde etmiş ve bu anlaşma döneminin "Güneşi Batmayan Ülke" olarak anılacak İngiltere’nin yükselişinin önemli bir dönüm noktası olmuştu.

GÜNEY DENİZ ŞİRKETİ (SOUTH SEA COMPANY)

İşte bu noktada tarihin akışını değiştirecek olan Güney Deniz Şirketi,yaklaşık 3 asır önce İngiliz devletinin yardımlarıyla, Güney Denizi’nde, devlet teşekkülü bir tekel yaratma niyeti güdülerek 1711 senesinde İngiltere’de kurulmuştu.Böylece bu şirket sayesinde, Güney Amerika kolonileri arasında yapılacak ticaret tekelde tutulmuş olacak ve sömürge faaliyetleri hızlı bir şekilde devam edecekti ki böyle de oldu.

Güney Amerika’da olduğu varsayılan yüksek miktardaki altın gibi değerli madenlere dair söylentiler halk arasında sıklıkla konuşuldukça(hype) pek çok insanın da şirket hisselerine olan ilgisi artmaktaydı.Üstelik bunun yanı sıra dönemin İngiliz hükümeti de halkı Güney Denizi Şirketi’nin hisselerini almaya teşvik ediyordu.

Tüm bu gelişmelerin ardından Güney Denizi Şirketi’nin hisse fiyatı 1720 senesinin Ocak ayında 128 pound’dan, aynı senenin Ağustos ayına kadar katlanarak 1000 pound’a kadar yükselmişti.Bu spekülatif yükseliş; İngiltere devleti, spekülatörler ve Güney Denizi Şirketi’nin manipülatif oyunları üçgeninde ortaya çıkmıştı.Hükümet, insanları şirketin hisselerini almaya teşvik ederken, şirket de kendi hisselerini alıp satmak gibi bir nevi pump-dump oyunları çeviriyordu.

Yeni yatırımcı ve daha fazla para kazanma dürtüsüyle yola çıkan İngiliz yatırımcı,Güney Amerika’daki yerlilere yünden elbise satarız ve onlar da bize bulyon bulyon altın verirler diye düşünüyordu.Akabinde şirketin hisseleri deli gibi satıldı.Şirketin hisseleri öyle pump yemiş ki 1720’nin Ocak ayında 128 pounda satılan şirket hisseleri haziran sonunda 1050 pounda çıkarak Bitcoin'in Ekim 2017 çıkışını aratmamıştır.

Yalnız şirketin hisselerinin gerçek değeri bu değildi ve balon yavaş yavaş patlama noktasına geliyordu.Bu durumu ilk fark edenler ise şirketin yöneticileri oluyor ve tabii ki bu tarihi fırsatı değerlendirip hisseleri açığa satmaya başlıyorlardı.

(1718-1721 yılları arasındaki Güney Deniz Şirketi hisse senetlerinin fiyat grafiği)

Keza şirketin hisseleri 31 Ağustos 1720’de 775 pound, Ekim’de 290 pound, Kasım ayında ise 150 pound’a kadar gerilemişti.Güney Denizi Balonu, ilk hisse senedi balonu olarak tarihe geçmişti.Yaşanan spekülasyon çılgınlığı sadece Güney Denizi Şirketi’ni değil, tahmin edebileceğiniz gibi şirketin yatırımcılarını da önemli ölçüde zarara uğrattı. Çok para kazanmak umuduyla borçlanarak hisse alan pek çok kişi tabiri caizse mahvoldu. Aynı zamanda İngiliz ekonomisi de büyük darbe aldı.

İşin ilginç tarafıysa şirket bu krizden sağ çıkmayı başardı ve 1850 yılına kadar varlığını sürdürmeye devam ettirmişti.
Bu farazi şişirilen balon patlamış ve İngiltere finans sistemini toptan tehdit etmişti.Hatta önlem olarak hükümet, çıkarılan yasa ile halka arzları bile yasaklamıştı.

Newton'a gelecek olursak...Dünyanın gelmiş geçmiş en zeki insanları arasında yer alan ünlü fizik bilimci,Genel Çekim Yasalarını bulan, Kalkülüs‘ü icat eden bir dahi bile kalabalık yığınların ardından gidip sürü psikolojisinin etkisinde kalarak bu şirketin önemli hissedarları arasında yer almıştı.



Özellikle balonun şişmeye başlamasından bir süre önce şirkete ilk yatırımını yapan Newton, ilk yatırımından kâr elde edince daha yüksek miktarlarda hisse almaya devam etti. Balon patlayınca da o zamanın değeriyle 20.000 pound (Bu günün parasıyla yaklaşık 3.000.000$) , yani yaklaşık olarak yatırımının neredeyse tamamını kaybetti. Newton’ın kaybının bu denli büyük olmasının sebebi de balonun patlama seviyesine yaklaştığı noktalarda alımlarını artırmasıydı.Bu büyük kayıptan sonra Newton "South Sea" sözcüklerinin yanında telaffuz edilmesini yasaklıyor.

Warren Buffet'ın hocası Benjamin Graham’ın ifade ettiği gibi: "Yatırımcının en büyük sorunu hatta en kötü düşmanı kendisidir."

Ne kadar Kripto Para Borsası (Crypto Market)  Güney Denizi Balonu ve Lale Balonu olaylarından farklı olsa da, Güney Deniz şirketi faciasından sonra son 300 yılda yaşananlara baktığımızda insan psikolojisine dair pek bir şey değişmemiş gibi geliyor bana.Çünkü insanların hırsı, korkusu, aç gözlülüğü ve sürü psikolojisi hala geçerliliğini korumakta.



Faydalanılan Kaynaklar:

Akıllı Yatırımcı - Benjamin Graham,Epsilon Yayınları,2016

https://www.investopedia.com/features/crashes/crashes3.asp

http://www.openculture.com/2018/01/how-isaac-newton-lost-3-million-dollars-in-the-south-sea-bubble-of-1720-even-geniuses-cant-prevail-against-the-machinations-of-the-markets.html

234  Local / Ekonomi / Re: Teknik Analizin Babası: Charles Dow & Dow Kuramı (Detaylı bir yazı) on: July 07, 2018, 12:50:48 PM
Hocam anlatımınız için teşekkürler, her ne kadar gündelik yaşamdaki ekonmi teorileri şu an için kripto paralarda çok fazla işlemiyor da olsa gelecekte bu tarz analizleri daha doğru yapabileceğimizi düşünüyorum.

Rica ederim,faydası dokunduysa ne mutlu.Bence hala geçerliliğini koruyan bir kuram/teori ve her teori gibi sonuçta Dow Kuramı' da yüzde yüz kesin diye bir durum söz konusu değil.

Yalnız bu kuramın literatüre en önemli katkısı nasıl J.Maynard Keynes (Cambridge'den Mikro İktisadın babası Alfred Marshall'ın öğrencisidir aynı zamanda) makro iktisadın babası olarak iktisat literatürüne insan psikolojisini (örneğin animal spirits/haybansal içgüdüler gibi) monte etmişse aynı işlevi ekonomist olmayan ve bu işe sıradan birisi olarak başlayan Charles Dow'da borsada aleminde aynı işlevi görmüştür.
235  Local / Ekonomi / Türkiye & Dünya Ekonomisine Bir Bakış/2017-2018 (Analiz) on: July 07, 2018, 11:45:42 AM

2008'de yaşanan Küresel Kriz'den bu yana oldukça yavaş büyüyen dünya ekonomisi yeniden canlanma eğiliminde.Bilakis Amerika’dan sonra Avrupa’da da ekonomik büyüme arttı ve işsizlik oranları 2008'den bu yana en düşük seviyelerine indi. Gelişmekte olan ülkeler de bu döngüden artan ticaret ile olumlu etkileniyorlar. Petrol fiyatlarının $70’a kadar yükselmiş olması hem artan talebin göstergesi hem de petrol ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyümeyi destekliyor. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin büyümesinin hızlandığı bu dönemde dünya ekonomisinde adeta bir bahar havası yaşanıyor.Fakat bilinmelidir ki her bahar gibi bu bahar gelip geçici ve kış maalesef ülkemize şu sıcak temmuz aylarında bile erken gelmiş durumda.

OECD verilerine göre 2017'de %3,6 civarında gerçekleşen küresel büyüme hızının önümüzdeki yıl %3,75’e çıkması bekleniyor. IMF ise 2017 büyümesini %3,6 olarak tahmin ediyor ve önümüzdeki dönemde bu büyümenin %3,7’ye çıkmasını bekliyor. Bu oranlar kriz öncesi %4-4,5 civarında olan büyümenin hala altında ancak Amerika ve Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde büyümenin hızlanması büyüme beklentilerini olumlu etkiliyor.

Çin ekonomisinin ise 2017 yılında ivme kazanmasıyla beraber orta vadede yavaşlamaya devam etmesi bekleniyor. Dengeli büyüme için tüketime daha fazla ağırlık vermek isteyen Çin’de hizmet sektörüne doğru yönelme de devam ediyor. Küresel ticaretin hızlanması Çin’in kısa vadede büyüme oranlarını tekrar yukarıya çekebilir.Kaldı ki kripto madenciliğiyle kripto piyasasının öncü ülkelerinden olan önümüzdeki günlerde de adından sıklıkla bahsettireceğe benziyor.



Bahsini ettiğimiz bu bahar havasının kalıcı olmadığını vurgulamıştık.Keza Amerikan Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB)’nin sıkılaştırıcı politikaları ve bunların küresel sermaye akımları üzerindeki etkisi Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkiliyorz.Yine Türkiye gibi döviz cinsinden (usd/tll) borçlu ülkelerde tedirginlik yaratan Fed’in faiz artış süreci 2018 yılında olduğu gibi 2019'da da devam edeceğe benziyor.Trump ile beraber iç politikaya ağırlık veren Pentagon Fed’in bilanço küçültmek çıkarılacak yasa tasarılarını senatodan bir bir geçirilme programı hızlanarak devam edecektir.Bu durum haliyle gelişmekte olan piyasaların kırılganlığını arttıracaktır.Para politikasının olağan dışı seviyede bol olduğu dönemlerde dünyada pek çok ülkenin borçluluk oranları arttı. Bu borçların faizlerin giderek yükseldiği bir ortamda nasıl bir performans göstereceği tam olarak bilinmezliğini koruyor. Hızlanan büyümeye rağmen toplam faktör verimliliğinin hala oldukça yavaş artıyor olması bu endişeleri kuvvetlendiriyor. Önde gelen uluslararası kuruluşlar verimlilik artırıcı reformların, bol ve ucuz para döneminde fazlaca ertelendiğini ve bunun maliyetinin ülkeler tarafından tam olarak anlaşılamadığını belirtiyorlar.Aslında bu noktada tam da kendimizden bahsediyoruz.İç tasarruflar çok az,ithalata dayalı tüketim giderek artmakta ve bu durumda küresel ticaret hacmi ve büyüme oranımızı da olumsuz etkilemekte.Unutmadan, 2008 Krizi görüldüğü üzere bizi öyle sanıldığı gibi teğet geçmemiştir. 2009 ticaret hacmi ve büyüme rakamlarına bakıldığında bu net bir şekilde görülmektedir:


2016 yılında yaşadığımız darbe girişimi ve terör olaylarının etkisiyle ekonomi %3,2 oranında büyümüştü.2017’de de çok olumlu bir vaziyet yoktu. Büyüme tahminleri %2,5-3 civarındaydı ve Türk Lirası dolar karşısında önemli değer kayıpları yaşıyordu.Oldukça sıkışık piyasa koşullarında, önce piyasalardaki risk algısının gerilemesi, sonrasında ise hükümetin iç talebi artırmaya yönelik aldığı tedbirler büyüme üzerinde oldukça etkili oldu. İlk 9 ayda ekonomi %7,4 oranında büyüdü. Ancak bu büyüme finansal kırılganlıklarda artışı da beraberinde getirince enflasyon, dış borç, kredi/mevduat oranları ve bütçe açığı da arttı ve malumunuz akabinde erken seçime gidildi.

Şimdi büyümeye katkı sağlayan kalemlere baktığımızda bilhassa 2017 son 3 çeyrek verilerinin içeren tablo bize 2018'in  1 ve 2. çeyreği için de bir projektör tutmakta şöyle ki:


Şimdi Tuik'in bahsettiği üzere hata payı da içeren yukarıdaki tabloya baktığınızda ne görüyorsunuz sorusunu lütfen kendinize sorunuz.Ben %7.4 oranında yapay bir büyüme görüyorum arkadaşlar.Özellikle özel tüketim ile devletin nihai tüketim kalemleri başı çekmekte gördüğünüz üzere.Peki asıl soru şu olmalı o zaman; tükettiğimizin karşılığında acaba ne ürettik? Artık ona da başka yazımız da detaylı değiniriz.

Konumuza dönecek olursak...Peki üretmedik diyelim.E nasıl bu kadar büyüdük?E tabiki krediyle yani borçla.

Özellikle ülkemizde kredi/GSYH oranı pek çok gelişmiş ülkenin hala altında seyretse de bu kredilerin finansmanının önemli bir kısmının dış borç ile yapılıyor olması ayrı bir kırılganlık yaratmakta.Kredilerin mevduata oranı 2017 yılı üçüncü çeyreğinde %120 seviyesinde. TL cinsinden kredi mevduat oranı ise %140’a çıkmış durumda. 2011-2017 döneminde Türkiye’nin dış borç oranı %35’den %52’ye yükseldi. Kredi Garanti Fonu’nun kullanımı da bu oranı önemli miktarda artırdı. 2016 sonunda dış borç %47 iken sadece 6 ay sonra Haziran 2017’de %52’ye yükseldi:

Bu hususta Özgür Demirtaş hocamın bir twitini paylaşmak istiyorum:

"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Uzun vadede yüksek kar getirmeyecek yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"

Bahsi geçen rakamlar büyümenin finansmanında önümüzdeki dönemde sermaye piyasalarının daha fazla rol oynaması gerektiğine işaret ekmektedir.Zira Türkiye gerek halka açıklık oranı gerekse reel sektör piyasası derinliği açısından hala arzulanan seviyelere ulaşabilmiş değil. Buradaki potansiyelin verimli sektörlerin finansmanında (beton yani inşaat dışında da) kullanılması hem bankacılık sektörü üzerindeki yükü azaltacak hem de büyümeyi olumlu yönde artırıcı etki yapacaktır kanısındayım.Aksi takdirde bizim gibi enerjide dışa bağımlı bir ülkenin cebindeki paradan daha fazlasını borç olarak atacağı her adım bize misliyle pahalıya patlayacaktır ki seçimlerden sonraki ekonomik tablo malumunuzdur.



Yine Yukarıdaki grafikte görüldüğü üzere Kırılgan Beşli denilen ülkelerin (BRIC ülkeleri - Brezilya,India,Rusya,China) yerel paraları, Türk Lirasına göre daha istikrarlı bir seyir izlemiş.Bizim paramız yine görüldüğü üzere döviz karşısında çok dalgalı bir seyir izlemiş.Enflasyon ise almış başını gitmiş.Aslında anlatmaya gerek yok,görüyorsunuz.Döviz kuru baskısı her geçen gün artacağa benziyor.Olası 1$=6-7tl senaryoları sene sonu itibariyle gerçekleşebilir.

Sonuç olarak...

Türkiye ekonomisi son yıllarda kamu ve özel tüketim harcamaları odaklı büyümüştür/büyümektedir.Aslında 2017 yılında iç talebin yanında ihracattaki artış ile net ihracatın katkısı pozitif olmuş ama bu durum onca negatif verinin yanında pek göze batmıyor.Özellikle artan bütçe açığı hükümetin tasarruf tedbirlerine gitmesine ve vergi oranlarını artırmasına neden olmaktadır Kurumlar vergisinin puan artışı, motorlu taşıt vergisi ve bazı tüketim ürünlerine getirilen yeni ÖTV  Güncellemeleri(!) kamu harcamalarının büyümeye verdiği katkıyı azaltacaktır.Yükselen enflasyon ise eğer hedef gerçekten tutturulmak isteniyorsa ki  -kısa ve orta vadede %5-6-7 enflasyon hedefleri imkansız!- Merkez Bankası’nın para politikasında daha sıkı bir duruş izlemesine neden olacaktır.Kemer sıkmaya hazırlıklı olun sinyali verilmekte.

Peki daha iyi ekonomik tablolar görmek için ne yapmamız gerekir?Ne kadar bu soru başka bir yazı konusu olsa da, öncelikle hukuk sistemi ve temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi ekonomiyi hiç şüphesiz olumlu etkileyecek ve Türkiye’nin yurt dışındaki algısının iyileştirilmesinde yardımcı olacaktır.Sorumluluklarımızdan kaçınabiliriz, ama kaçınmanın sonuçlarından kaçamayız.Bu yüzden herkese birey olarak görev/görevler düşüyor.Ufak yaştan çocuklarımıza tüketim değil, tasarruf ve üretim ekonomisini iyi öğretmemiz lazım.

Velhasıl bu işin aslında çözümü kaliteli beşeri(insani) sermaye üretmekten yani eğitimden geçiyor.Aklıma çok şey geliyor.Mesela kripto alemindeyiz ve kendimizi bu piyasaya kanalize etmeye çalışıyoruz.Açıkçası şimdiki aklım olsa üniversite bile okumazdım diyorum.C, C++, Java,Pyhton dillerinin yanında ileri derece bir kaç tane yabancı dil öğrenmeye yönelirdim sanırım.Hele ki şu aşamada acilen her yıl 10.000 blockchain developper yetiştirmeliyiz.Üniversiteler de kriptoloji(Cryptology 101) veya kripto piyasasına giriş (Introduction Crypto Market 101) vb. dersler bir an önce eklenmelidir.Farklı fikirleri olan arkadaşlar fikirlerini paylaşırlarsa sevinirm.

Herkese iyi forumlar ve güzel paylaşımlar.



236  Local / Ekonomi / Re: ANALİZ : Ekonominin yüksek oranda büyümesi iyi midir? on: July 07, 2018, 05:36:44 AM
Gün gelip bu hıyarları savunacağım aklıma gelmezdi ama,

ben bu konuda yazılanlara katılmıyorum. İnşaat sektörü Türkiye'de her zaman lokomotif sektör olmuştur. sen o 600 lirayı betona yatırmadın aslında. İnşaat sektörüne harcadın, bunun içinde çimento fabrikaları, demir fabrikaları, işçiler, müteahhitler, bu sektöre hizmet ve malzeme veren yan sektörler hepsine para pompalamış oldun.

Dolayısı ile kağıt hesabında sen 1 liralık adam olmuş olabilirsin ama aslında 600 liralık hayat verdin ekonomiye.  Üstelik bu sirkülasyon sırasında dolaylı vergiler ile o 600 liranın %20 sini geri topladın vatandaştan.

Kamu ekonomisi bakkal hesabı ile yönetilmez arkadaşlar. Bu kadar da ön yargılı olmayalım.

Her ülke kendi iç dinamiklerine bağlı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye de ihracata dayalı veya üretime dayalı bir büyüme modeli yürütmek neredeyse imkansız.
Çünkü doğru düzgün üretmiyoruz. Ürettiklerimiz de dünya pazarında rekabet edecek özellikte ve güzellikte değil.
İhraç edebileceğimiz 3 - 5 kalem şey var. Onlarda da alıcı ülkelerin kotaları ile karşı karşıyayız. Bu nedenle büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde.

Hocam siz yine bu konuda "bu hıyarlar" dediklerinizi savunmaya devam etmekte özgürsünüz fakat ekonomik tablo ortadadır ki bu noktada (herkesi tenzih ederek) mevcut ekonomik durumu kimileri eleştirmekten kaçınabilir ama kaçınmanın sonuçlarından kaçamayacağımız gerçeği açık ve nettir.Keza "büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde" söyleminde bulunarak savunduğunuz
bu inşaat sektörü maalesef yaşanacak büyük krizin de en öncü sektörü olacaktır kanısındayım ve ben size bu konuda kesinlikle katılmıyorum, katılamıyorum.2008'de dünyada çapında yaşanan mortage krizi -ki balance payment crisis diye geçer.Lehmann Brothers adlı bankanın verdiği borç kredilerinin ödenmemesi ve hükümetin buna göz yumması suretiyle krizin fitili ateşlenmişti..Neyse ileride bununla detaylı bir yazı yazıp paylaşırız- ve ardından Avrupa'da İspanya ve İrlanda'da yaşanan mortgage virali emlak krizleri de bir bakıma son zamanlarda ekonomimizin ısınmasına örnek teşkil etmektedir.Yani gidişat aynıdır ve yolun sonu bellidir.

Daha öz ve anlaşılır bir ifadeyle...Bir ülkeyi inşaat sektörü,türizm vb. türev sektörler değil, dünyadaki örneklerine de baktığınız zaman,genel itibariyle emek yoğun yerine,sermaye yoğun  (katma değeri yüksek) ürünlerin üretildiği bir sanayi ekonomisi kalkındırır.(Tarımla kalkınan ülke sayısı bir elin beş parmağını geçmez;Kanada,Avusturya,Hollanda gibi ki Hollanda malum Konya ovasından hallice birazcık büyük bir ülke fakat bütün müslüman ülkelerden daha fazla tarımsal ürün üretiyor ve daha fazla katma değer yaratıyor.)

Tarım ve sanayi demişken...Mesela Türkiye dünya fındık üretiminin %70'ni gerçekleştirmekte,kayısı üretimininse %60 bizde.Fakat yurtdışından ithal ettiğiniz son model lüks bir araba için 10 kamyon fındık, bir yolcu uçağı içinse 700 tır kayısı satmanız lazım ki toplam kuru kayısı ihracatımızla sadece 7 adet boeing 747 tipi uçak alabiliyoruz.Kaldı ki inşaat sektörünü öncü sektör olarak baz alır,ona göre yol haritası çizer ve yine ona göre iktisadi politikalar uygulamaya kalkarsanız bu gün ki tablo ile karşı karşıya kalırsınız.(Kaldı ki şunu da belirtemekte fayda var; öncü sektörün inşaat olduğu bir ekonomik model ile kalkınmış müreffeh bir toplum/ülke örneği henüz insanlık tarihinde görülmemiştir.)

Bunun birlikte nitelikli beşeri(insan) sermaye de çok hatta bence en önemli unsurdur ki bu da malum eğitim seviyesiyle alakalıdır; bir başka deyişle sizin dünyadaki öncü sektörlerde,global markalarda istihdam edilmek üzere ne kadar mühendis,doktor,tekniker;yani o ilgili alanda yetiştirdiğiniz uzman sayısıyla yakından alakalıdır, milyonlarca üniversite mezunu işsiz gençle değil.

Neyse fazla uzatmadan...Konuyla alakalı bir başka inceleme yazım mevcut.Buyrunuz:

https://bitcointalk.org/index.php?topic=4576653.new#new
237  Local / Ekonomi / Re: Ekonomi çok mu iyi? Hadi canım sende! (İnceleme yazısı) on: July 07, 2018, 05:16:00 AM
Arkadaşlar dediklerinize katılıyorum.Fakat son dönemde sıkça vurgulandığı üzere %7.4 büyüdüğümüzü de unutmayalım(!)  Wink

Peki bir ülkenin yüksek bir oranda büyümesi (%7.4 gibi) iyi midir?Konuyla ilgili bir başka inceleme yazım,buyrunuz:
https://bitcointalk.org/index.php?topic=4469284.msg40086685#msg40086685
238  Local / Ekonomi / Re: 3 temmuz 2018 ÖTV ZAMMI!!! on: July 06, 2018, 09:05:53 AM
Ne kadar isteniyorsa o kadar vermeliyiz bence sevaptır. İhtiyaç olmasa istemezler diye düşünmeli bu mevzuda. Hem veren el, alan elden üstündür, keyfini çıkaralım.

Şaka yapıyorsunuz sanırım!? Yok gerçekse komik değil diyecektim de!  Undecided
239  Local / Alternatif Kripto-Paralar / Re: Toprağa Gömülmeye Değer - Evladiyelik Coinler on: July 06, 2018, 05:39:40 AM
Nedense Binance Coin (Bnb) es geçiliyor bu evladiyelik coinler seçimlerinde.

Bence sepette Bnb kesinlikle olmalı.Hatta ileriye yönelik Kcs(KuCoinShares) bile bu sepette olmalıdır diye düşünüyorum.Tabii karar sizin.(dyor/ytd)
240  Local / Servisler / Re: BINANCE ve KUCOIN Borsa Karşılaştırması on: July 05, 2018, 01:33:52 PM
İki borsayı da kullanan biri olarak...Bu versusun açık ara kazananı Binance'dır kanısındayım.Hem işlem hacmi olsun hem müşteri hizmetleri olsun ve kolay arayüz kullanımıyla bir tık öndedir diyebilirim..He Kucoin kötü demiyorum fakat Binance ile mukayese ediyorsak Binance'ı tercih ederim.

Gerçi en son yaşanan Syscoin api hack olayından sonra 7.000 btc borsa dışına çıksa da Binance yönetimi mevzuya olabildiğince hızlı bir şekilde müdahale edip müşterisine olumlu geri dönüşler yaparak kamuoyundaki güvenlerini korudular.Bu tip olaylar hemen hemen her borsanın başına gelebiliyor maalesef.Yarın öbür gün kucoin veya başka bir borsanın da başına gelebileceği gibi.

Mesela aradaki ufak farklara değinirsek...Binance'da az miktardaki koinlerinizi bnb'ye dönüştürebiliyorsunuz(converted).Kucoin'de yok sanırım bu özellik.Yakın zamanda gelir belki.

Kucoin'de trade bölümünde alış-satış emri girebilmeniz için yeniden authenticator kodunu girmeniz gerekiyor.Ufak bir ayrıntı gibi gözükebilir ama ekstra bir güvenlik önlemi sonuçta.
Pages: « 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 [12] 13 14 15 16 17 18 19 20 21 »
Powered by MySQL Powered by PHP Powered by SMF 1.1.19 | SMF © 2006-2009, Simple Machines Valid XHTML 1.0! Valid CSS!