Merhaba arkadaşlar, genel bilgi olarak bu konuyu açmak istedim. İstanbul'da ikamet etmekteyim, İzmir'den müşterimin iade ettiği ürün 9 gündür adrese gelmedi. Bende işte büyük bir sorun olduğunu düşünüp, İstanbul Acıbadem Kargo Dağıtım Müdürlüğüne gittim. Neredeyse herkes kan ağlıyor, ve durum çok vahim. Üst üste birikmiş kargolar var, dağıtım amirine sorduğumda ise, ,çalışanlarımızın pek çoğu covid hastalığına yakalandığını ve yerine personel temin etmekte zorluk çektiklerini söylüyorlar. Bunu iyice vahim duruma getiren bir diğer etken ise, online alışveriş sitelerinin kampanyalarının aynı süre içerisinde yapılması. Evet çok can sıkıcı bir durum ama empati yapmanın gerektiğini düşünerek bilgilendirme yapmak istedim. Ben kendi ilçemin ürünlerinin orya gittim ve kargo görevlisi eğer bulabilirsen gönderini alıp gidebilirsin dediğinde hiç de gözüm yemedi o dağ yığınının içerisine dalmayı. Söz konusu sorun ile ilgili görseli attıyorum bu sadece bir mahallenin gönderileri.

https://ibb.co/t4m1zqF
https://ibb.co/XZ218wV
https://ibb.co/R6tTt8Z

Türkiye sosyo-ekonomik yapısını çok iyi sentezleyen, toplumsal yapılaşma ve dönüşümünde eğitimin büyük etkisini derinlemesine analiz eden, diploma=iş algısının nasıl bozulduğunu anlatan bir baş yapıt. Kesinlikle okunması gereken üstad Tanıl Bora ve değerli akademisyenlerin kaleminden ele alınan eser, pek çok anlamda şu anda mevcut genç işsiz sorunun temellerine değiniyor.

Merhaba arkadaşlar,

Altının yıl bazlı grafiklerine baktığımızda sürekli olarak bir artış görür ve yatırım aracı olarak da uzun vadeli değerlendirme olarak düşünülür. Bu algı 2020 yılının son çeyreğinde çok değişti. Ekim ayında 480 bandında işlem görmüş olan altın, Kasım ayında 530 ve şimdilerde 460 olarak işlem görüyor. Kısa vadeli olarak bu kadar büyük bir hareketi alışılagelmiş süreçte neredeyse çok az görmüştük. Bu da kısa vadeli olarak al-sat işlemlerine doğru yönelmeyi sağladı gibi. Gidişatın ne yönde olacağı büyük muamma ?

Pek çok arkadaşım ile sohbet içerisinde iken özellikle bilgisayar alacak veya toplayacak iken AMD işlemcilere karşı hep bir ön yargı görüyorum. Bu ön yargı da en çok olarak AMD işlemcilerin çok fazla ısındığı ve İntel'e kıyasla daha hantal kaldığı şeklinde oluyor.

İntel'in entegre ve portföy seçeneği AMD'ye göre çok fazla geniş, bu intelin tercih edilme nedenlerin başında geliyor. AMD işlemcileri desktoplarda grafiğe entegrasyon seçeneği sunmaz. Bunun yerine APU teknolojisi kullanır fakat Readon Grafiklerinin çekirdekleri ile Ryzen CPU çekirdeklerini birleştirerek çalışmayı sağlar. AMD'ye kıyasla İntel tümleşik GPU çekirdeklerini kullanarak daha keskin ve kararlı bir grafik seçeneği sunar. Öyle görünse de bu genel performansı düşürür. Buna tabiki de ICE LAKE ve IRIS+ teknolojilerini ayrı tutmak gerekiyor.

Dizüstü olarak daha öncesinde AMD A6 ve A8 serilerini uzun zaman kullanmış birisi olarak ısınmada çok fazla sorun yaşamadım, buna tabikide doğru termal macun ve laptop kasasının tasarımı etkili oluyor. Metal veya Alü kasadan oluşan makinalar daha serin çalışıyor.

Amd'nin bu güne kadar tercih edilme nedeni genellikle İntel'e kıyasla daha uygun fiyatta olmasıydı, ama malum dolar kurunun uçması ile bu kırıldı. Ayrıca Ryzen serileri ile İntel'e karşı büyük hamlelerde bulunan AMD'nin ileride nasıl bir konumda olacağını zamanla göreceğiz.

Çok doğru ve geç kalınmış bir karar olduğunu düşünüyorum. Kronik astım hastalığım var, pandemi olsun ya da olmasın, sigara dumanına çok fazla maruz kalıyordum. Kentleşmenin ve hava kirliliğinin yüksek olduğu kent nufusunun büyük çoğunluğunda üst solunum yolu hastalıkları mevcut ve pek çok insanı etkiliyor bu durum.

Merhaba arkadaşlar,

Pek çoğumuz günün büyük zaman dilimini bilgisayar başlarında geçiriyoruz. İşlerimizi, eğitim hayatımızı, ticari işlerimizi ve ihtiyaç alışverişlerimizi dahi bilgisayar üzerinden yapıyoruz. Zamanında endüstriyel üretim fabrikasında çalışan bir kardeşiniz olarak, bu yeni iş ve yaşam modeli avantaj ve dezavantajlara sahip olduğunu açıkça söyleyebilirim. Ağır makinelerin çıkarttığı homurtu ve arkadaşınızı dahi duyamadığınız bir ortamda çalışmaktan her anlamda daha avantajlı bir durumdayız pek çoğumuz.

Bilgisayar başında geçirilen süre zarfı boyunca fiziksel sağlığımıza dikkat ettiğimiz gibi mental olarak da dinç olmamız gerekir. Motivasyon için bazılarımız arka planda müzik, bazılarımız film, bazılarımız haber kanalı bazılarımız da sadece sessiz ortamda çalışmak ister.

Benim tercih ettiğim ve çok beğenerek dinlediğim bir podcast serisini sizlerle paylaşmak istedim bu yazımda. Belki de benim için çok ayrı bir yeri olduğu için duygusal bağlarımla bu konuyu açtım, kim bilir. Podcastin adı "Canlar Ölesi Değil" olan bu yayın, 2010 yılında TRT Radyoda yapılmış bir yayın olarak, diğer kaliteli podcastlerin de sitesini link olarak paylaşıyorum : https://mbirgin.com/?c=HTML&ID=391&t=canlarolesidegil

Kısaca tanıtacak olursam da, bir zamanlar edebiyatımızda, sanat dünyamıza, çocukluğumuza yön vermiş ve bilim dünyasına önemli katkılar yapmış fakat artık aramızda olmayan üstatlarımızın eserlerini tanıtmanın ötesine geçirip, yaşadığı dönemi, hayat hikayelerini, düşüncelerine yön veren önemli olayları anlatan güzel bir  podcast. Murat Örem yapımında yayımlanmış yaklaşık 100 tane, her biri 30 dakikalık bir içimlik olduğu kadar anlaması için büyük emeklerin gayretlerin gerektirdiği bir yayın serisi.

Umarım, Türk edebiyat ve sanat tarihine ve ruhuna ilgi duyan duymayan herkese ışık olur..

Sevgilerimle..

Öncelikle herkese merhabalar,

Bu güne de hep kablolu kulaklık kullanıp, ve sonunda bir şekilde kablosunu zedeleyip çöpe atmak zorunda kaldım. En kaliteli kablolu kulaklığı da almama rağmen bu sorun sadece süre zarfı olarak uzadı. Artık kablolu kulaklıkların miladı dolup, wireless kulaklıkların çeşit ve modeellerinin artmasıyla bu sefer de kafalarda ayrı sorular belirmeye başladı. Ben bu yazımda uygun bütçeli fiyat/performans olarak değerlendirebilecek Haylou markasının t15 modelini tanıtacağım.

Evet çok fazla marka ve model var ve gün geçtikçe yenisi çıkıyor. Ben kablolu kulaklıktan kablosuza geçerken aklımda sound kalitesinden ödün vereceğimi düşünüyordum. Ama hareket özgürlüğünü düşününce bundan ödün verebileceğime karar verdim ve modeller arasında karşılaştırma model tercihine varmaya çalıştım.

Öncelikle ürünü yaklaşık 4 aydır kullanıyorum. Şimdi sizlere 4 aylık süre zarfı boyunca pozitif ve negatif yönlerini aktaracağım.

Olumlulardan başlayalım ve ilk olarak ses kaliitesini anlatmaya çalışayım. Bu güne kadar Pionner, Sony, Logitech, Samsung gibi markaların kablolu kulaklıklarını kullandım ve bu ürün JBL kalitesine yakın bir ses bass ve tiz dengesini sağlıyor. Hatta biraz bass sevenler için nokta atışı bir ürün diyebilirim. Dışardan içeri asla ses almıyor, tabikide çok gürültülü bir şeyi duyarsınız. Ama metroda yanınızda hararetli bir konuşma yapan kişinin bir kelimesini bile duyamazsınız. En büyük endişemin buydu ve gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim. Mikrofon olayı eğer kapalı ortamda ve harici ikinci bir ses(müzik, konuşma gibi) sizin ses desibelinizi aşmıyorsa rahatıkla konuşabilirsiniz.
Bluetooth mesafe ve bağlantı kalitesi oldukça iyi, bazı kulaklıkların bağlantı sorunu şu şekilde oluyor, telefonu arka cebinize ya da çantanıza koyunca kopmalar yaşanıyor, ama bu ürünle yan odadan bile rahatlıkla konuşursunuz. En can alıcı olumlu yönü ürününün kutusu adeta bir akü gibi, aldığımdan beridir bir kere şarj ettim çünkü 2200mah kapasitede. Ürünü kullanırken dokunmatik yüzeyi oldukça iyi tasarlanmış parmağınız yanlışlıkla değip sizi çıldırtacak derecede pause/next gibi sorunlara maruz kalmıyorsunuz.

Olumsuz yönlerinden bahsedecek olursak, ürünle araç geçmeyen, gürültüsüz bir sokakta karşıdaki kişi ile konuşurken sizi iyi bir şekilde duyabiliryor ama ana caddeye çıktığınızda artık gürültüler konuşmaya dahil oluyor. Fakat bu bir olumsuz özellik değil çünkü bu fiyat bandında alacağınız diğer ürünlerde de bu sorun olacaktır. Hatta bu ürün muadillerine göre bu konuda daha başarılı. Çünkü ürünün mikrofon çıkıntısı mevcut. Bir diğer olumsuz özellik ise ürün kutusu üzerinde Şarj için usb girişi var ve aynı şekilde bu ürün telefon ya da cihaz şarj etmek için enerji çıkışına da sahip. Ama S7 Edge telefonumu kutu üzerinden şarja taktığımda 10 dakikada ancak yüzde 2 doldurabildi. Yani bu çok sorun değil. Asıl önemli olan zaten kulaklıkların uzun süre şarj etmeden kullanabilmek kutusunu. Bu konuda başarısı çok açık. Ama markanın bu modelin reklamında bunu slogan olarak kullanması biraz aldatıcı olmuş diyelim.
Bir kaç kullanıcı ürünün kapağının dandik olduğunu söylemiş, ben yere düşürmeme rağmen bir sorun yaşamadım.

Kısacası ürünün reklamını yapmamakla beraber, ürünü çok beğendim. Başlangıç olarak fiyatı çok aşırtmadan alınabilecek en iyi ürünlerden. Kutu içerisinden farklı kulak ölçüleri için silikonları mevcut ve doğru ölçüyü kullanırsanız hiç kulağınızdan düşmez. Ben bisiklet kullanırken yazın terlememe rağmen düşmediyse kimsede düşmez diye umuyorum:) Sonuç olarak 1.000-3.000 fiyat bandındaki ürünlerle kıyaslanamaz ama uygun fiyatı ile ömürlük bir ürün olduğunu söyleyebilirim. Zaten amacınız kablonun vermiş olduğu kısıtlılıktan kurtulmak ve biraz da şık modern bir ürün arıyorsanız fiyatta çok cömert olmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Ürün ile ilgili sorularınız için her zaman yorum ve yanıta açığım. Umarım biraz olsun akıllardaki sorulara cevap olabilmişimdir.

İyi günler..

Merhaba Arkadaşlar , Mevcut pandemi koşullarından dolayı pek çok insan hatta kitleler temas ve bulaş riskini en aza indirmek amacıyla bireysel ulaşım aracı olarak Motorsiklet veya Bisiklet allımına doğru yöneldi diyebiliriz.

İlk önce bisiklet alırken aramaya başlamadan önce bazı kriteleri belirlemeniz gerekiyor. Birinci ve en temel soru şu olmalıdır , ben ağırlıklı olarak nerede, hangi yollarda bisiklete bineceğim ? sorusu olacaktır.

Sonrasında bütçe, marka ve kompenent seçimi şeklinde ilerleyecektir.

Ben ise bugün sizlere pek çok kişinin gıpta ile baktığı iç geçirdiği yol bisikleti alırken nelere dikkat etmemiz gerekir sorusunu kısaca açıklayacağım.

Bisiklet kadrosundan başlayacak olursak, 3 ana materyal kullanılıyor bisiklet kadro üretiminde. Bunlardan birincisi ve en eskisi Çelik!
Evet yıllar önce bisikletlerin üretilmeye başlanmasıyla Çelik en sağlam, ulaşılabilir ve işlenebilir materyal olması nedeniyle tercih edildi. Fakat her çelik aynı mı ? Tabiki de aynı olmuyor. Çelik boruların inceliği, esnemezliği, hafifliği gibi unsurlar işin içine giriyor. Marka olarak Reynolds, Columbus gibi markaların çeliğin inceliği ve kalitesine göre özel damgaları var. Bunlar kadronun üzerinde damga ya da etiket iler belirtilir. Çelik bisikletler Alimünyum ile bisiklet endüstrisinin tanışması ile  bir süre rafa kaldırılmış olsa da, son zamanlarda tekrar çeliğe dönüşün olduğunu sıklıkla görürsünüz. Türkiye'de ise kişiye özel bisiklet üretiminde kalite ve başarıyı yakalamış olan Soulrider namı diğer Yasin Bingöl'ün çalışmalarına bakabilirsiniz. Kullandığı Columbus borular, Karbon Maşa ve kompenenler ile bisiklet üretiminde ayrı bir soluk açmıştır. Kısacası uzun yıllar binmek istiyorsanız kadroyu asla kafanıza takmak istemiyorsanız, üzerine yük bindirip bikepacking yapmak istiyorsanız Çelik olmalı. Tabiki de çeliğinde hafiflik ve kaynak kalitesine göre serileri var. Reynolds, Columbus boruların damgalarından bile anlarsınız ve fiyata yansır. İyi bir çelik kadro fiyatı 5k dan başlar 15k ya kadar gider.

Alüminyumu anlatacak olursak, sektöre girmesi ile neredeyse çelik bisikletleri rafa kaldıracak kadar sektörde büyük etki yaratsa da çelik için geçerli olan durumlar neredeyse Alüminyum için de geçerli diyebiliriz. Alüminyumda da hafiflik ve rigitlik gibi unsurlara etki eden materyal kodları vardır. Bunlardan bazıları 7005, 6061 gibi kodlardır. Özetleyecek olursam amacınız daha çok antrenmanlara giriş yapmak ve bunu uzun vadeye yaymak istiyorsanız Alüminyum daha doğru bir tercih olacaktır. Çünkü aynı fiyat bandında alacağınız çelik bisiklete kıyasla daha hafif bir kadro almış olursunuz.

Şimdilik bilinen son materyal olan Karbon ise hafiflik, esnemezlik, güç aktarımı ile ön planda olan ve bu nedenle fiyat bakımıdan çelik ve alüminyumdan daha tuzlu olan bir matertal olarak bilinir. ama karbon biraz daha fazla risk taşıdığın unutmamak gerekir. Alü ve çelik kadro ile bir kazaya karışırsanız yamulur, karbon ise kırılır. Bu nedenle özen gerekir. Bu nedenle Alü ile başlanır karbon ile devam edilir. Karbon için eğer TimeTrial ve Podyumda ilk basamakları zorlamayacaksanız piyasadaki karbon kadroların %80 'i iş görür. Tabiki de karbon reçine ile yüksek basınç altında fırınlanarak şekil alan bir malzeme olarak kullanılıyor bisiklet sektöründe. Tabiki de uzakdoğuda üretilse de pek çoğu, yine de üreticiye dikkat etmekte fayda var. Yoksa Karbonun kırıldığı haberlere daha sık denk geliriz. Güvenilir bir markadan aldığımızda aslında karbonun test standartlarına da bir şekilde güvenmiş oluyoruz.

Kadro önemli mi evet, neden, Çünkü yarın bir gün kadro kulağınız kırılırsa, ya da kadro ile ilgli bir sıkıntı yaşamanız halinde tedarikçinizden yardım alma olasılığınız artar. Bunun gibi pek çok artı ve eksiler fiyatlara direkt olarak yansır.

Asıl önemli olan orta karar bir kadro ama iyi kompenentler olarak tanımlarım ben. İşin büyük kısmını ve upgrade dediğimiz bisikletin performansını yukarı çeken etkenler , Grupset ve Jant seti ve son olarak lastik bu işin temeli, eğer hız ve rijitlik istiyorsanız. Bir Campy Scirocco ya da Zonda Jant Seti iyi bir hızlanma kazandırır. Aynı şekilde lastik de önemli bir unsur. Çünkü yuvarlanma direnci ve viraj almada güven ile işin olayını çözer.

Grupset peki ? Grupset ise 105'ten yukarısı biraz işin fantazisi. 105 ile Ultegra arasında yanılmıyorsam 300 gram gibi bir fark var. Bir suluk 600ml ? Tiagra ve 105 idealdir, Sram'da ise Apex Rival Force olabilir.

Ben şu anda Focus Cayo EVO 5,0 Ultegra set ve DT Swiss 1800 P Conti 4 season kullanıyorum ama eskisi kadar binmiyorum bu sene ancak 3 k binmişim. Ama yıllar önce Sedona 611 Alü kadro Tiagra 4500 set 9v + R500 jant seti ve Lugano Lastik ile 15k devirdim ve pek çok komum vardı. Bunlardan birisi de Bolu Dağı İniş Komu max hız 83 km/h.

Özet olarak bisiklet sizi yarı yolda bırakmayacak güveneceğiniz ve görsel olarak dahoşunuza gitmesi gereken bir araç. Gerisi sizin bacak ve kafanızda bitiyor.

Bisiklet ile ilgili herhangi bir sorunuz olması durumuda, her zaman yardıma açığım.
Saygılarımla.

Merhaba arkadaşlar, şimdi sizlere bir efsane olarak DSLR piyasasına 2014 yılında girmiş olan ve halen efsane olarak kalmayı başarmış Nikon D90 modelinden deneyimlerim doğrultusunda bahsetmek istiyorum.

Çok eski bir makine olarak görünebilir fakat halen büyük işler çıkartmaya yarıyor. Tabiki de makineden ne beklediğinize onunla ne işler yapacağınıza göre değişir bu durum. Ben şahsen portre ve ürün çekimi yapıyorum. Sağlıklı bir Nikon d90 şu anda ikinci el olarak 1500-2000 lira arasında satılıyor. Zaten sıfırını bulmanız çok zor çünkü 2015/2014 üretimi bir makine. Kasa olarak üzerinde AF motoru olan bir teknolojiye sahip, D3000 ve D5000 serisinden yine avantajlı çünkü AF motoru ile Prime ya da manuel lens takabiliyorsunuz. Ben Portre çekimlerimde 50mm 1.8F Nikon lens kullanıyorum. 50 mm değeri gözünüzün gördüğü odak uzaklığı ile neredeyse %80 aynı. D90 stock olarak üzerinde 18-105 mm VR lens ile geliyordu ve halen satılırken bu opsiyonla satıldığını görürsünüz. VR olması titremeden kaynaklanan görüntü kaybını önlüyor. yine 18-55 VR lens tercih edebilirsiniz ki hem taşıması hem ağırlık bakımından avantaj sağlar.

Başlangıç olarak oldukça iyi bir makine olduğunu düşünüyorum. Ben ikinci el olarak almıştım ve shutter 290.000 civarıydı üzerine de ben halen çekiyorum ve 350.000 devirdik. Halen saat gibi işliyor makina. Sıfır bir DSLR almak istediğinizde 3.500-5.000 TL ayırmak gerektiğini düşünürsek ikinci el bir makine alıp üzerinde çalışılıp sonrasında tekrar en fazla -200 liraya satılıp daha iyi bir makina alınabilir. Tek sıkıntının video çekimi olduğunu söyleyebilirim 720p 25fps şu anda neredeyse hiç tercih edilmeyen bir değer. ama zaten bu bir fotoğraf makinası. Zaten makine 5 dk fazla çekim yapmanızı sağlamıyor. Çünkü uzun süre sensörün açık kalması ısınmaya yol açar ve makinaya zarar verir. S7Edge videosu bile d90'dan 3 kat daha kaliteli.

Sektöre dalmak isteyen kişilere yardımcı olmak için böyle bir paylaşımda bulunmak istedim.

Hepinize iyi günler.

Merhaba arkadaşlar, öncesinde benim size naçizane bir tavsiyem eğer bisikletinizi çaldırmak istemiyorsanız, evinizde gözünüzün önünde muhafaza edin. İşe mi gidip geliyorsunuz ofisinize koyun, ya da fabrika içine alın. Arkadaşlarınız ile bir mekanda mı buluşacaksınız bisikletinizi gördüğünüz bir yere kitleyin ve sürekli gözünüz ile temas kurun. Ne kadar pahalı bir kilit alırsanız alın isterseniz alarm ve gps taktırın farketmez sadece hırsızı 2 dk daha oyalayacaktır.

Sonrasında ister sıfır ister ikinci el almış olun, en kısa zamanda bisikleti ters çevirin ve kadronun orta göbeğinin altında olur büyük çoğunlukla- bir kod var o kodun fotoğrafını kimliğiniz veya ehliyetiniz ile yan yana koyup fotoğrafını çekip ve silmemek üzere muhafaza edin.

Son zamanlarda bisiklet hırsızlığı olayları çok çoğaldığı için forumdaki arkadaşlardan da kullanıcıların mağdur olmamaları adına paylaşmak istedim. Çünkü mevcut pandemi durumundan dolayı artık kitleler, kişiler sağlıklı yaşamı tercih etmek, temas riskini ortadan kaldırmak amacıyla bireysel ulaşım olan bisikleti tercih etmeye başladı. Bu nedenle piyasanın seyrinin ötesinde bir talep artışı oldu ve fiyatları da yükseldi. Hırsız nitelikli insanlarda bunun farkında olduğu için bu sektöre dadanabiliyorlar.

Sağlıklı günler hepinize.

Çok doğru bir adım, aslında pek çok avrupa ülkelerin ortak/çok fazla kullanım alanlarında airport vs kullanılıyordu. Türkiye'de de çok işlem yapılan noktalarda kullanım kolaylığı sağlamasından dolayı kullanıcağı öngörülüyor.

Emeğinize sağlık, böyle videoların devamını bekliyoruz.