Şu anda Kripto dünyası için önemi sonradan anlaşılacak bir varoluş savaşı söz konusu aslında ve olayların merkezinde bu hacking / hırsızlık saldırıları yer alıyor.

Hem kendim, hem de tanıdığım tecrübeli ve başarılı diyebileceğim kripto aktörlerinin çoğunluğu en az 1 kez hacklerden doğrudan mağdur olmuş durumda,

rugpull'ları da eklersek herhalde bu oran 100%'e yaklaşır, bazı devletler ve istihbarat servisleri aktif olarak hacker ekipleri çalıştırıyor ve bu adamlar bugüne kadar benzeri görülmemiş derece profesyonel ve koordineli çalışıyorlar, bazı hacking tool'ları sosyal medyada bedavaya veya kar paylaşımı üzerinden dağıtılıyor...

Kriptolara olan güveni sarsmak için özellikle kurgulanan bir senaryo olduğunu düşünüyorum bunun ve özellikle merkeziyetsiz finans girişimlerinin uzun vadede yükselmek istiyorlarsa topluluklarını koruyucu hatta sigortalayıcı önlemler alması gerekiyor.

People will definitely want to compare the items on your shop with fiat vendors, there are many other participants to online markets besides the end user, like dropshippers, resellers, producers, all of which add value to your commerce activity,

so I think it's essential that you make a fiat representation of your prices at all times, especially when BTC price is volatile, people will expect to know how fast you are updating your quotes in crypto as well...

Bu yazının orjinalini bulamadım ama Türkçesinde ciddi çeviri hataları var gibi görünüyor,

öncelikle analist USD'nin 35 TL olması gerektiğinden bahsetmiş ki bu doğru bir yaklaşım çünkü TL bazında bazı ürünlerin fiyatı aşırı arttı ve rekabetçi bir ekonomi için ucuzlaması ve TL'nin daha da değer kaybetmesi gerekiyor, bu durumda da TL hala pahalı sonucu çıkması lazım.

Diğer yorumda tahvil getirilerinden bahsedilmiş 28% tahvil getirisi yeterli değil 35% ve üzeri olursa tahvillerin ucuzluğundan bahsedebiliriz denmiş, ki 35% de kesinlikle yeterli diil bana göre ama bu yorum doğru çeviri bile kabul edilse yine TL ucuz sonucu çıkmıyor...


orjinal analizi bulamadığımız için ben de bu kaynağı kullandım: https://www.bloomberght.com/jpmorgan-turk-lirasi-ucuz-2339700

It can be argued that being a better saver or more careful with money is commensurate with how hard one has worked to obtain it.

Most female billionaires and women at the top of the world's richest lists have inherited their wealth or gotten it through divorce (12 out of 12 on the top 100 list according to this source: https://timesofindia.indiatimes.com/world/most-female-billionaires-inherited-wealth/articleshow/75531985.cms?frmapp=yes&from=mdr).

Furthermore the vast majority of most dangerous and physically demanding jobs in the world are still occupied by men; these trends usually lead to more generous spending habits for women, who might statistically not have worked as hard to earn their fortunes...

Bu kadar düşük lot, başarılı şirket, güçlü sektör ve mütevazı market cap birleştiğinde bence uzun vadeli de düşünülebilir,

tabii ki herkes kendi değerlendirmesini yapsın ama 125 TL yatırım yaptığınız şirketi senelerce bile elinizde tutabilirsiniz, ben de fırsat olursa ilk haftalarda üzerine ekleme yapmayı düşünüyorum...

Çok önemli bir nokta, bir ayrıntı gibi görünüyor ama ÖTV ve bileşik vergiler sistemi ülkenin cumhuriyetten krallık rejimine gerilemesinin en önemli dayanağı, omurgası bile olabilir, bu sayede söz konusu hükümet inanılmaz derece rant sağladı ve kendi yandaş zenginlerinden "yeni Türkiye"'yi inşa etti...

Elon Musk'a sordular dünyanın en zengini kim gerçekten diye "Benden daha zengin bazı devlet başkanları var" dedi, Elon Musk'ın yakın ilişki içinde olduğu devlet başkanları kim incelerseniz kimleri kastettiğini de net olarak çıkarabilirsiniz...

https://time.com/magazine/us/6133140/december-27th-2021-vol-198-no-23-u-s/

Şenol Güneş istifasını verdi ama yeterli değil, kulübü şahsi anadolu şirketi gibi yönetmeye çalışan geri kafalı Trabzon lobisinin komple gitmesi gerekiyor.

Şenol Güneş için de belki teknik direktörlük kariyerini bitiren bir hamle oldu, sen devletin atadığı öğretmen değilsin "Ben transfere karışmam, transferi yönetim yapar, gelen oyuncularla oynarım, aldığım maaşa bakarım yönetimin elemanı gibi konuşurum" bu memur zihniyetini modern futbol kaldırmıyor, futbolculardan 1. derece sorumlu uzman yetkide biri "transfere karışmıyorum" derse sonuç Beşiktaş'ın bu sezonki hali gibi oluyor...

Türkiye'de çalışıp TL üzerinden maaş alan birisi için tartışmasız iyi bir fırsat, ABD bütün problemlerine rağmen kendi işinize bakarsanız kısa zamanda hatırı sayılır bir servet oluşturabileceğiniz bir yer,

bu kararı en zor verenler zaten uluslararası bir iş yapıp USD veya EUR üzerinden kazanıp uzaktan çalışanlar, bu arkadaşlar için örneğin bahçeli ve havuzlu bir villada lüks kabul edilebilecek bir yaşama kavuşma ABD'de tabii daha maliyetli olabiliyor, en azından 1 milyon USD birikime ulaşana kadar görece daha zor şartlarda yaşayabiliyorlar...

Örnek: New York'ta ortalama kiralar 4000 USD'a geldi, o yüzden gidilen şehrin de çok iyi seçilmesi gerekiyor, 10,000 USD kazanıp 3-4k eve verirseniz üzülebilirsiniz, ama biraz şehir dışında takılıp downtown'a UBER, DOORDASH vs için gelmek iyi bir başlangıç olabilir...

Yani bu kıyasla ilgili burada göz önüne almamız gereken 2 faktör var. Basketball doğası gereği fiziğin ve atletizmin çok ön planda olduğu bir spor,

Wilt Chamberlain diye bir pivot vardı mesela 100 sayı atıyodu maçlarda, hangi döneme koyarsan koy bu adamı domine eder, Shaq keza 2 kişi 3 kişi adamın beline sarılıyodu, onların arasında smaçları basıyordu... Michael Jordan'ı dövüyorlardı maçlarda, ağırlık çalışıp gelip yediği dayaklara cevap verip 50-60 sayı bırakıyordu, bunlar gerçek savaşçılar.

Şimdi potaya drive edene ufak bir temas varsa adam yere düşerse fln hop kasti faul, 3'lük çizgisinde adamın beline elini yaslarsan hop faul, böyle durumlarda maçlar 130-140 sayılara gelmeye başladı, bu kadar çok üçlüğün atılması kuralların çok katılaşmasından kaynaklanıyor, seyirci çeksin diye buna izin veriyorlar, bir de Amerikan kültürünün aşırı kuralcı ve "politically correct" hale gelmesiyle ilişkili bir konu...

Bütün dünya ABD "Turkish Drone"'u vurdu diye bu haberi geçti, böyle bir konsensus olduğu için ya gerçekten öyle ya da Türkiye'nin sattığı Türk üretimi drone...

https://www.theguardian.com/world/2023/oct/05/us-shoots-down-turkish-drone-syria

İşin gerçeği ABD kendi Ortadoğu projeleri için uzun süredir kürt teröristleri eğitip, ağır silahlandırıp kullanıyor bu Türkiye Cumhuriyeti için akıl almaz bir güvenlik zaafiyeti, bu kuvvetlerin Türkiye sınırında konuşlanması falan terörizm sorununun yeniden depreşmesinin en büyük sebeplerinden biri,

güçlü bir devletin çoktan Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'yi işgal edip misak'ı milli'yi güvenli hale getirmesi gerekirdi, geri kalan herşey bana göre yetersiz çözümdür, Ortadoğu herkesin güç projekte etmeye çalıştığı stratejik ve çok karışık bir yer, bu coğrafyada ABD ile yapılan "stratejik ortaklık" 50 yıldır Türkiye'ye büyük zararlar vermiştir ve vermeye devam etmektedir, tam bağımsız Türkiye için ilk iş ABD güdümünden çıkmak olmalıdır.

Bütün önemli göstergelerde serbest piyasada yıllık enflasyon 100%'ün üzerinde, bu koşullarda 38-40%'lık vadeli mevduata yatırım yapan biri bile her sene alım gücünü en az 30% kaybetmiş olur.

Dünyada faizleri 100%'ün üzerinde tutup da başarılı olmuş bir ekonomi modeli olmadığına göre de şu anki reel enflasyon Türkiye'yi hızla iflasa sürükleyen bir tablodur...

Beşiktaş ANÇ başkanlığında "loser" kimlikli bir takıma dönüştü, her geçen gün daha kötüye gidiyor, bu yönetim bir an evvel istifa etmezse bu sezon tarihinin en karanlık sonuçlarından bazılarını alabilir takım moral ve sinerji olarak dibe doğru gidiyor...

Şenol Güneş futboldan başka herşeyle alakalı futbolun içinde yok, zaten en zayıf noktası buydu, onun da biraz dinlenmesi gerek, Beşiktaş'ta Trabzonlular'dan saçma sapan bir lobi oluştu Şenol Güneş takımdan çok bu lobiyi korumakla ilgileniyor, kendi hesabının peşinde bu tutum da Beşiktaş teknik direktörüne yakışmıyor.

Bir de Mehmet Büyükekşi diye bir şaklaban var Beşiktaş başkanına parmak falan sallıyor sonra o stattan elini kolunu sallayarak çıkabiliyor çok enteresan olaylar bunlar, öyle bir hareket yapan soytarıyı o anda indirmek (en azından güvenliğe teslim etmek) gerekir, şu anki Beşiktaş başkanı pasif ve tutuk bir isim olabilir ama etrafında en azından birkaç tane delikanlı arkadaşın olmasını beklerdim, bu yönetimin komple çekip gitmesinin en doğru hareket olacağının başka bir göstergesi oldu bu olay da...

Royse is one of the most transparent and professional campaign managers I've ever interacted with.

On Sinbad mixer, I see him introducing innovative features that boost both the reward structure for the participants and the overall appeal of Sinbad, it's easy to conclude any enterprise that hires him for Bitcointalk will have made a wise business decision.

Turizm bakanı Mehmet Nuri Ersoy ETS'nin sahibi, fıkra bu kadar,

Çin Halk Cumhuriyeti bu uygulamaları örnek alabilir, bütün apartman sakinlerinden izin almak falan onların bile aklına gelmeyen mahalle baskısı uygulamaları, aslında etik bir yaklaşımla kısıtlı düzenlemeler olabilirdi ama bu teklifteki maksadın bir rant kapısı yaratmaya çalıştığı çok açık...

Artık zaten aklı başında insanlar Türkiye'de tatil yapmıyor, yurt dışı tatilleri hem daha hesaplı hem daha kaliteli, yabancı turist de buna yavaş yavaş uyanmaya başladı diye düşünüyorum...

Normal deneyimin üzerine extra bazı faydalar sağlıyorsa bu kabul edilebilir olabilir ama sadece reklamları engellemek için premium servise ödeme yapmayı etik bulmuyorum, reklamları engellemek özgür internet ortamında kullanıcının insiyatifinde olmalı,

youtube'a özel seriler de olması tasarlanıyordu premium'da ama bunlar diğer servislerle rekabet edebilecek düzeyde değil çok basit seviyede sanırım...

1967'deki İngiliz felsefeci Philippa Foot'un önerdiği orjinal versiyonda bunlardan biraz farklı 2 senaryo var,

daha sonra çok çeşitlendirilen versiyonların en popülerleri de bu bahsedilen 2 varyasyon: 5 kişiyi kurtarmak için raylara bağlı 1 kişiyi feda etme, veya ikinci örnekteki köprüdeki şişman adamı atma, buradaki temel fark da daha büyük iyilik için 1 kişinin ölümüne izin vermek mi, yoksa aktif olarak 1 kişiyi öldürmek mi...

https://theconversation.com/the-trolley-dilemma-would-you-kill-one-person-to-save-five-57111


Aslında çok daha eskilerden gelen faydacılık (utilitarianism) ve ahlaki yargılar üzerine çok temel bir felsefi problem.

Bu konularla ilgili bana göre en çarpıcı örnek Suç ve Ceza romanında işlenmiştir, onu da belki başka bir başlıkta inceleriz...

Mesajının son bölümü çok ilginç bir noktaya değiniyor ve gerçekten başarılı bir gözlem,

bu biraz siyaset biliminde "nationalist sentiment" denilen ulusalcı hissiyatla ilgili bir konu, eğer şu an bu ülkede yaşayan halk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan biraz olsun mutlu ve kültürel olarak da hakim medeniyet konumunda olsaydı, böyle olaylara arkadaşlarımız çok daha rahat tepki gösterebilirlerdi...

Ancak gelinen noktada zaten ülkenin kendini yetiştirmiş büyük çoğunluğu bu dünyaya Türkiye'de geldiği için küskünleri oynuyor, 195 ülkeden nasıl oldu da sondan ilk 10'a girebilecek iflas etmiş bir toplumda kendimi buldum diye kara kara düşünüp bir an evvel kaçmanın hesaplarını yapıyor,

üstüne, devletle karşı karşıya geldiği bütün noktalarda ağır vergiler ve insan haklarına aykırı çeşitli uygulamalar sebebiyle kendini enayi gibi hissediyor, böyle bir ortamda beklediğin ulusalcı hissiyatın gelişmesi tabii oldukça zor oluyor...

Bu ekip biraz dalga geçiyor gibi,

zaten profesyonellik pek aranmadığı için son zamanlardaki meme projelerde araya kaynıyorlar,

35 ETH'nın gerçekten rastgele birine gönderilmiş olma ihtimali çok ama çok zayıf (0'ın altında bile olabilir )...

Michael Jordan'ı canlı izlemiş insanların herhalde 99.9%'u tüm zamanların en büyük basketbolcusu olarak tereddütsüz onun ismini yazarlar,

sadece baskette değil, döneminin en büyük sporcusu kabul edilmiştir ve "birşeyin Jordan'ı olmak" deyimi, o konunun tartışmasız en iyisi olmak olarak litaratüre girmiştir, muhtemelen başka hiçbir dalda hem bu kadar domine edip hem de bu kadar spektaküler hareketler yapan bir sporcu daha gelmemiştir...

Günümüz basketboluyla kıyaslarken bir de şunu belirtmek isterim, 80'li 90'lı yıllardaki fiziksel oynanan adeta savaş gibi geçen NBA ile bugünkü en ufak temasın faul olduğu, en ufak bir itişmenin teknik faulle cezalandırıldığı, hakeme yan bakanın bile teknik faul aldığı mecburen bütün oyuncuların süt dökmüş kedi gibi takılıp smaçlara üçlüklere izin verdiği şov NBA'i arasında dağlar kadar fark vardır,

Steph Curry'ler Lebron'lar falan o sert NBA'de oynasalardı halleri ne olurdu ona göre değerlendirmek gerekir...

Galatasaray deplasmanda 2 kez geriden gelerek önemli bir iş başardı, tebrikleri hak ediyorlar.

Manchester United'da Hojlund'u ben de çok beğendim çok soğuk kanlı ve komple bir forvet olmuş ama diğer oyuncular inanılmaz bonkördü, takım dağılmış ve teknik adamın da herhalde suyu ısındı en üst seviye futbolla kimyasının tutmadığını düşünüyorum, Ajax kültürüyle Premier league'deki rekabet çok farklı...

Man Utd maçı domine edebileceğini düşündü ama Zaha, Sacha Boey gibi oyuncular fiziksel olarak cevap verdi Manchester'ın sertliğine ve Manchester yorulup kırmızı kartla beraber dağıldı, Davinson Sanchez de müthiş bir oyuncuymuş uzun toplar duvar gibi sekti o adamdan, GS bu sene iyi transferler yapmış...