|
August 08, 2022, 08:23:42 PM |
|
Hayır yok olmayacağım.
İnsan, beden ve ruhtan ibaret bir canlı. Bedenimiz dünyada var oldu ve buraya ait, ruhumuz ise bu dünyaya ait değil. Ruh bir kuş misali kafes içinde esir. Ölüm tenin yırtılması, ruhun sonsuzluğa uçmasıdır. İnanan insan için ölüm aslında yeniden doğuştur.
İnsan doğaya bakınca hayatın sarmal bir yapısı olduğunu fark ediyor. Öyle bir muhteşem döngü var ki. Doğanın yeniden dirilişi, canlanışı... Gecenin gündüzü kovalaması, yılların seyri, mevsimlerin birbiri ardınca gelişi, güneşin batışı ve doğuşu, gezegenlerin hareketleri. Muhteşem bir döngü içinde galaksilerin kendi etrrafındaki hareketleri. Kainaatın sonsuzluğu... Adına evrim dedikleri şey. Akıllı tasarım muhteşem bir yaradılış...
Kısacası insan doğumuyla bu döngünün bir parçası olur. Çünkü düşünmeye başlamıştır artık. Doğumu sonsuzluğun başlangıcıdır. Aklı onu diğer tüm canlılardan ayırır.
Hz. Mevlana, bedeni ruh için bir kafese, daracık eve, zindana, dar ayakkabıya benzetmiş ve şöyle demiş: "Topraktan yaratılan ve yine onun üzerinde yetişip büyüyen beden burada kendi vatanındadır, ruh ise gurbette."
Tam tersi inançsız insan için ölüm gübre olmaktır. Gübrede olsa aslında yok olmayacak. Toprakla bütünleşip başkalaşım geçirecek. Bu devir-dayım şeklinde devam edecek. Dünyada gübre olmakla, inançsız olduğu için cehennemde yanması da aynı sonucu doğuruyor. Her türlü gübre olacak kaçış yok. Gübre olacağını bilmesi onun için yeterli!
Hz. Mevlana'nın şu güzel şiiriyle bitireyim:
İnanç sahibiysen, tatlıysan ölümün de eminliktir, hoşluktur. Kâfirsen, acıysan ölüm de acıdır, kötüdür sana. Yusuf’san, güzelsen aynan da güzeldir. Çirkinsen ölüm de çaresiz çirkinliğini gösterir sana!
|