ülkece birçok farklı amaç için korsan kullanmak durumunda kalıyoruz. bazılarını tercih ederek, bazılarını da zorunda kalarak olabiliyor. bugün korsan kullanmanın mantıklı ve mantıksız yanlarını incelemek istedim.
2010'lu yıllarda korsan zirve yapmıştı. dünya artık fiziksel ürünlerden çok dijitale yönelmeye başladığında, müziğinizi, oyunlarınızı, dizi ve filmlerinizi gidip bir dükkandan almanıza gerek yoktu. bu, insanların dijital ürünleri doğrudan satın almak yerine sınırsız, engelsiz ve en önemlisi ücretsiz şekilde satın alabilmesine yarayacak bir yöntem bulmalarına sebep oldu. zirvesinde tüm müzik indirmelerinin %95'i korsandı. insanlar bunlara çok hızlı ve kolay şekilde erişebiliyor, ayrıca onların gerçekten sahipleri oluyorlardı.
korsanlık yıllarca hırsızlık, suç ve tehlikeli olarak lanse edildi. şirketler her yıl korsancılık yüzünden milyonlarca dolar kaybettiklerini, bununla kalmayıp korsanın içerik üreticileri için bir tehlike olduğunu söylediler. genel anlamda korsanlıkla ilgili her şey "kötü" olarak gözümüze çarpıyordu. şirketleri iflas ettiren, virüslerin yayılması sebep olan global bir tehlike. ve engellenmeye çalışıldı.
sonra bir anda azalmaya başladı, çünkü insanlar çok da pahalı olmayan yayın platformlarını kullanmaya başladı. kullanıcılara daha cazip seçenekler sunuluyordu ve artık kimse bir şeyi izlemeden veya dinlemeden önce cihazına indirmekle uğraşmak istemiyordu belki de. netflix, spotify gibi platformlar bunlara örnek verilebilir.
buraya kadar her şey güzel, görünüşte kötü bir olaya kullanıcı dostu güzel bir çözüm bulunmuştu ve artık korsan kullanımı önemli derecede azalmıştı. ve benim düşüncem pandemiyle beraber bu güzel sistemi yaratanlar biraz fazla açgözlü oluverdi.
dizi izlemek için, oyun oynamak için onlarca farklı platform, hepsi için ayrı abonelik ücretleri ortaya çıktı. bu başta çok büyük bir sorun değil gibiydi çünkü insanlar zaten mesela netflix'i amazon prime yerine alırken "daha kolay arayüz" veya "daha güzel platform" diyerek almıyordu. sevdiğiniz bir dizi/film varsa, veya takip ettiğiniz bir spor, nerede yayınlanıyorsa gidip onun üyeliğini satın alıyordunuz. bu çoğumuz için böyle olmuştur muhtemelen.
sonra işler iyice abartıldı, ve korsanın çoktan kapanan etik tartışmalarını yeniden alevlendiren şeyler fark edilmeye başlandı.
bir oyun oynuyorsunuz, para verip satın aldıysanız korsandan daha kötü performans alıyorsunuz.
bir dizi izliyorsunuz, para verip satın aldıysanız korsana göre daha düşük çözünürlüğe sahipsiniz.
bunun ana sebebi kullanıcı takip sistemleri, sizi analiz eden yazılımlar ve arka planda çalışan diğer şeyler oluyor. ya da şirket bunu bilerek yapıyor. mesela bilgisayardan veya telefondan dizi izlemenizi istemeyen bir platform orada kaliteyi düşürüyor, televizyonda daha iyi performans gösteriyor. satın aldığınız şeyler sizin olmamaya başladı. siz sadece erişime sahipsiniz. ve para verip daha kötü bir hizmet alacaksak bunun anlamı ne?
artık korsan marketten ekmek çalmak gibi bir hırsızlık değil. çünkü market ekmeği para verenlere satmıyor, gelip onu yiyebilme hakkı veriyor. hala karşı çıkabilirsiniz, ama durum o kadar siyah-beyaz değil. tartışmaya açık olduğunu düşünüyorum.
"eğer satın almak sahiplenmek demek değilse, korsan da çalmak değildir."kaynak: I Pirate and You Should Too