Arkadaşlar konulara bakarken aslında bende merak uyandıran bir konuyu araştırayım dedim. Çok ilginç şeyler çıktı. Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce ilk aşı çalışmaları 2. Abdülhamit zamanında başlamış. Hatta Pasteur o zaman tüm devletlere aşı çalışması için yardım isteme mektubu yollamış. Abdülhamit ülkeye davet etmiş ve çalışmalarını burada sürdür diye İstanbul’u adres göstermiş. Pasteur bu teklifi reddedince Abdülhamit o zamanın parası ile İstanbul’da 180-200 ev parası göndermiş ve 3 kişilik heyeti onun yanına göndermiş. Heyet eğitimini alıp çalışmaları devam ettirmek için kuduz enjekte edilmiş bir kemikle yurda dönmüş. Bundan sonra klinikler kurulmuş, aşılar üretilmiş.
1931 yılından itibaren 1996 yılına kadar tetanoz ve difteri aşıları üretilmiştir.
1937’de kuduz serumu üretilmeye başlanmıştır.
1940 yılında kolera salgını için Çin’e aşı gönderilmiştir.
1942 yılında tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi başladı.
1947`de Biyolojik Kontrol Laboratuarı kuruldu.
1950`de İnfluenza laboratuarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza (grip) Merkezi olarak tanındı ve influenza aşısı üretimine geçildi.
1976`da Kuru BCG aşısının deneysel üretimi başladı. 1983`te kuru BCG aşısı üretimine geçildi.
Bu da Aşı konusunda ülkemizin gelişmeleriydi. İşin en acı kısmı ise şu
Ülke de hastalıkların yok olması ile 1971’de tifüs, 1980’de çiçek aşısı üretimi sonlanmıştır.
Ülkemizde aşı üretimi 1996’da DBT ve kuduz aşısı, 1997’de BCG aşı üretiminin kesilmesi ile
sona ermiştir. Osmanlı İmparatorluğunda ilk aşı üretimi ve uygulanmasının başından beri aşı lojistiği, uygulanması ile hastalıkların önlenmesi ücretsiz olarak Devlet eliyle yürütülmektedir.
Aşı üretiminin sona ermesi ile aşılar satın alınarak temin edilmektedir.
Detaylı incelemek isteyenler için kaynak :
https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/33-asinin-tarihcesi