İlk paradoks önermesini bana göre özetleyecek olursak sürüdeki kara koyunla bağdaştırabiliriz. Yani bulunulan ortamda bir kara koyun olmaz ve çıkıp hayır ulen siz yanlış biliyorsunuz o öyle olmaz ya da ben bunu istemiyorum demezse o ortamdaki herkes sonuçtan payını alacak oluyor. Sonuç kötü olabilir ya da bireyler aslında bu olayı bile istemiyor olabilirler ama toplum tarafından dışlanma ve benzeri tepkilerden ötürü yusuf yusuf edip birşey diyemiyorlar. Ha birisi sonda ulan deli mi sikti bizi niye böyle yaptık gibi bir feryatta bulunursa da herkes bir bir dökülecektir.
Bu paradoksu ülkemizde yaşamak gerçektende çok muktedir ya da varyasyonlarını en azından hemen hemen hepimiz bir kere yaşamışızdır. Bunun altında yatan sebepleri birkaç atasözüyle kanıtlayabilirim.
-Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın: Aslında benim götüm yemiyor tek yapmaya ya da yanıma birisi olsun abi diyerek olayı bireyselden topluluğa çevirme çabası.
-Eski köye yeni adet getirme: Olurda bir karakoyun çıkarsa hemen onu etkisizleştirme saldırı kartı keza bu jenerasyon farkı durumlarında sıkça görülür.
-İlk elin günahı olmaz/ Bi kereden birşey olmaz: Toplu bir şekilde eyleme atılmanın önündeki özgüvensizlik duygusunu yenmek için anlık cesaret patlaması verilir.
-Hep böyle yapıyorsun hiç bizimle birşey yapmıyorsun: O gruptaki kara koyunsunuzdur içinizden de aklınızı sikiyim bu nasıl fikir diyorsunuzdur ama karşı çıkmanıza demagojik saldırılarla geri püskürtmeye çalışmaktır.
Bu bahsettiklerim kişisel çevredeki örneklerdi. Birde kurumsal kısım vardır ki burada kurumsallık yoksa üstleriniz tarafından zamanla bu paradoksu yaşar hale gelirsiniz. Niye mi onların neredeyse yaşınız kadar tecrübesi vardır ve güvenli limandan ayrılmak istemezler. Siz akılcı fikirler öne sürmekten ve onlarla saçta münakaşalara girmekten yorulmuşsunuzdur ve artık onu dinlemekten yorulacağıma istediği şeyi yapıp yorulayım dersiniz hatta sonucu zarar yazacak bile olsa birşey demezsiniz. Kurumsallıkta bu paradoksa tam olarak girmeyen bir durum vardır. O da kurum içi abilene bidesenkoy paradoksudur (marka patent hakkı bendedir
) eski köye yeni adet meselesi burada çok etkilidir. Nitekim kurumlarda kökleşmiş kalıplar vardır bunun dışına çıkan kişi sivrilmeye çalışıyor düşüncesiyle yeşilçam entrikalarını aratmayan olaylar silsilesi gelir başınıza
Mandela Etkisi:
https://www.medicalnewstoday.com/articles/mandela-effect#:~:text=The%20Mandela%20effect%20is%20a,in%20prison%20in%20the%201980s.
Toplumun bazı kesimlerinin, önemli kronolojik olayları tamamen farklı hatırlamasını inceleyen bir fenomen ve bugün sebepleri ciddi tartışmalara yol açıyor, olayı paralel evrenlerle ve uzay zamansallığın kırılmasıyla ilişkilendirenler bile var.
Bu kavrama adını veren olay, birbirinden bağımsız bazı grupların Güney Afrikalı lider Nelson Mandela'nın 1980'li yıllarda hapishanede vefat ettiğini zannetmesi, hatta buna dair basın yayın açıklamalarını ve haberleri net olarak hatırladığını iddia etmesi...
Genel geçer görüşe göre ise bilindiği üzere Mandela hapishaneden çıktı, Güney Afrika devlet başkanı oldu ve 2013 yılına kadar hayattaydı, o halde nasıl oluyor da bir grup insan bu liderin 80'li yıllarda hapishanede vefat ettiğine dair net hatıralara sahipler gibi bir soru ortaya çıkıyor.
Tabii bu tek örnek değil, böyle birçok çelişkili "toplumsal hatıralar" tespit edilmiş...
Bunun ülkemizde de çok güzel bir örneği var. Tolga abiye Hugo oynamak için çevirmeli telefonuyla bağlanan bir çocuk zıplayamıyor gibi birşeyler oluyor en sonunda -Hugoyu da sikeyim seni de sikeyim diye yardırıyor. Bunu yaşı 20'nin üstündekilerden çok hatırlayan oluyor. Ama Tolga abi bir programda çıkıp diyor ki böyle bir olay yok kanıtlayan olursa para ödülü vereceğim diyerek bu efsaneye bir son veriyor