Açıkçası tatil hakkımı bunların hiçbirisinde değerlendirmek istemem buralar birazcıkta sosyal medyanın abartısıyla popülerleştirilmiş yerler ve fiyatlar gerçekten de gereğinden fazla hal almış bir durumda.

Tatili sadece yabancıların 3S / Sea-Sun-Sand diye tabir ettiği bizde de deniz kum güneş üçlüsü olarak sadeleştirmemek gerekir. Rekreasyon diye tabir edilen boş zaman değerlendirme çatısı altında "eğlenceye dayalı, Deneyime dayalı ve eğitime dayalı olarak sınıflandırmak daha doğru olacaktır". Sizin önerilerde bulunduğunuz yerlerde ağırlık eğlence dayalı bir boş zaman değerlendirmeye girecektir. Ancak deneyime dayalı olarak kamp, trekking, doğal hayat fotoğrafçılığı vb yapılabilecek aktiviteler; eğitime dayalı da ise dalış, ekoturizmsel kamplar, gastronomi turları vb'leri sayılabilir. Bunlardan kişisel tercihlere dayalı tercihler yapılabilir. En azından insanımız bir doğu ekspresi ya da van ekspresini deneyimlemelidir. Ayrıca kimlikle gidilebilecek yurtdışındaki yerleri de deneyimlemek gerekiyor. Daha iyi ve geniş bir dünya bakışına sahip olabilmek için özellikle gençlerin bunları yapması gerekmektedir. Nitekim gençlerin çok az bir masrafla AB projeleri kapsamında yurtdışındaki ülkelere gidebilmeleri için bir çok kaliteli konu ve mesaj bu forumda yer alıyor.

Ayrıca yukarı da dediğim gibi sadece 3S olarak değil kış mevsimi içinde çok güzel destinasyonlarımız mevcut. Ve son olarak Napolyon günümüz Türkiye'sine turistik amaçla gelseydi "Para,para,para" yerine "pazarlık pazarlık, pazarlık" derdi bu da kamu spotum olsun

O işin gırgırı şakası hocam. Hep beraber birşeyler yapabilmek o kadar güzel ki. Ama bunda en büyük sorun engel öncellikle siyasiler onlar işe burnunu sokunca işler tam tersi yöne gidebiliyor. 2. olarakta dil bariyeri üniversitedeyken AB projelerinde Yunan arkadaşımda oldu Bulgarda bunlarla sınır komşusu olmamıza rağmen en büyük yaşadığımız sıkıntı buydu. Ama aranda sevgi saygı olduktan sonra bir şekilde anlaşabiliyorsun. Ama önceki mesajda belirttiğim gibi bu aralar beraber birşey yapmakta sınıfta kalabiliriz ne yazık ki çünkü tahammül ve sabır sınırı biraz sekteye uğramış durumda insanımızın...

Di mi açardık sınır kapılarını falan salardık bizdeki mültecileri yok öyle sadece yoğurdu baklavayı falan dızlamak:D

Allahtan daha 9 sene var dediğim sevindirici olay 

Malum şuan ülkemizde egemen olan radikal bir tutuculuk var ve bunun sonucu olarak insanlarımızın çoğunluğunda tahammül ve saygı namına pek birşey olmadığını söyleyebilirim. Nitekim aksini savunacak olan varsa daha 6-7 yıl önce su dolabını biraz hızlı açıp su şişelerini devirdi diye bir İrlandalı'ya 15 kişi saldırmış hepsi de hacı abiden sağlam bir dayak yemişlerdi. Veya düşünün çeyrek final ya da yarı final karşılaşması burada ve güzel bir karşılaşma bitiyor adam stad yakınlarında bir yerden alkol almak istiyor o da ne saat 10'dan sonra yassaaah kardeşim Keza Uber'in önü zamanında öyle bir kestiler ki gelen yabancı millet taksiye güvenemez ve tam karşılanabilir mi o zamana ulaşım o da muamma. Yani şuan ki halimizle rezaletle sonuçlanacaktır ancak başta da dediğim gibi allahtan 9 sene var başta şu zihniyet ve radikal tutuculuğun değişeceği bir ortama merhaba der sonra da güzel bir hazırlanma sürecine gireriz.

Evet şuan için yönetimin başarılı olduğunu söyleyebilebilebilebiliriz. Ortadaki enflasyon durumuyla baktığın zaman dolara euroya karşı daha fazla değer kaybetmemek için son 2 senedeki politikalarından tam zıttı bir yol çizmeye başladılar. Aslında yapmak istediklerinin tam tersi olduğu için başarısızlık onların eseri ve o başarısızlığın gerçek değeri 35-40 liralar olması gerekirken 25-26 duruyor diye de başarılı diyemeyiz. Önemli olan kısım başka bir mesajda belirtilen TL ile yaşayanların bu ucuzluğu hissedebilmeleri. Şuan turizm sezonunun sonlarına giriyoruz ve önümüzdeki 4-5 ayda aynı noktada tutabilecekler mi ya da nereye kadar bu noktada baskılayabilecekler?

Yani kısaca şuan ki durum halının üstünü kirlettiler ve birileri görmesin diye halının altına süpürdüler şuan için sıkıntı yok belki ama o halının altındaki kirleri temizlemezlerse(daha yapıcı politikalarda üretimi,ihracatı desteklemezlerse) işte o zaman bu ucuzluğunu kaybedecek haşırtttt diye hissedeceğiz

Son 1 senedir aslında hodl modunda olarak boğaya hazırlanıyorum. Son 1 senede kısa süreli al satlarla ilgilenemeyecek derecede yoğunluğumdan %80 civarında güvenli limanlarda hodl modunda % 15'te sükse yapabilecek noktalarda yatırımdayım ve %5 ile de sürpriz yapabileceğini düşündüğüm yerlerde bekliyorum. Ama bundan sonraki süreçte biraz daha riskler alarak daha fazla vakit harcayarak durumumu arttırmayı düşünüyorum. Artık nakit para taşımıyor olabildiğince varlıklarımı yatırımda tutuyorum. TL olarak tuttuğum az bir miktarı bile Enpara'da günlük birikimde tutuyor günlük 3-5 lira artıp duruyor. Bu nokta da yatırıma ayrılan 1 lira bile çok etkili.

Bu savaş hakkında konuşulacak çok şey var. Hem savaşın içerisinde yer alan aktörler hem de savaşın dışında kalan aktörler açısından. Öncelikle @wolwoo hocamızın dikkat çekmeye çalıştığı gibi bu durumun asıl kazananı bence İsrail oldu. Neden mi? Filistin tarafından ortaya konulan eylemleri ister istemez bazı kesimler tarafından İsrail'e karşı empati beslettirdi(Sivil olduğu düşünülen birkaç kadına gösterdikleri yaklaşım ki bir tanesi ölüydü). Diğer bir taraftan siyasal islamcı olan hükümetimizde ise bu sefer din kardeşlerimiz diyerek Filistin'e karşı bir destek mesajı verilmedi. Tam tersi CHP ve tam zıt parti olan Hüdapar destek mesajı yayınladı. Diğer bir taraftan Taliban ise: "İsrail'e komşu Müslüman ülkeler bize geçiş hakkı verirse Kudüs'ü fethederiz". mesajı yayınladı ki bu bana haçlı savaşlarını hatırlattı. Haçlı savaşları kafilesi o zamanın konstantinapol'ine gelir ve onlara kapılar açılır ancak bu gelen kafile şehri yağmalar aynı durum böyle bir izini alırlarsa bu topraklarda yaşanır. İsrail yetkililerinden birisi çıkıp kutsal yahudi gününde böyle bir saldırıyı kabullenemeyiz diyor ve bazı gevur ülkelerde bu tarz söylemi destekliyor. Ama diğer taraftan kaç kere Filistin'e karşı bizler için kutsal olan günlerde İsrail böyle saldırılarda bulundu ama bu ülkeler bu durumda sesini çıkartmadı. Bu nokta da her iki ülkeninde haklıyken haksız; haksızken haklı oldukları durumlar var. Kazananı muallakta ama kaybedeni kesinlikle masumlar olan bir durum ne yazık ki...

Guys we have someone here who defines intelligence with punctuation so don't pay much attention to him otherwise he will try to take you on his IQ level

After this message I'm going to ignore you to save times

I think you started this thread to people know you better by explaining yourself. So nice meet you Mr. angry, arrogant, and quite evil

Yazmış olduklarımdan neden tepki göstermiyorsunuz gibi bir fikir oluşmasın lütfen. Bu konuda yazan hocalarımın neler düşünerek bu cevapları yazdığını geçirdiğim süreç zarfında rahatlıkla anlayabiliyorum Benim o konuda yazmış olduğum iki mesajda da belirtmek istediğim şey biraz agresifçe olsa da bir kültürde normal algılanabilecek birşeyin başka bir kültürde çok ağır olabileceğini göstermek.

Şey gibi düşünün bir siyahi diğerine rahatlıkla ni**a gibi seslenmesinde bir sıkıntı yokken bir beyaz böyle bir şekilde seslense orada kıyamet kopar. Bir beyazın böyle bir hitap kullanmaması gerektiğini bilir ve kullanırsa neler olabileceğini de peşinen bilir. Özelliklle milliyetçilik duygusu ağır basan ülkemize dair böyle söylemleri normalleştirmemek adına ben tepkimi koydum.

Daha fazla da birşey yazmam o arkadaşla ilgili çünkü gerisi klavye savaşlarına dönecektir ki boşuna vaktimi öldürecek.

 

Arz-talep arasında her daim bir ters orantı olmuştur. Bunu bir insan yaşantısının her anında görebiliriz. Gerek somut şeylerde olsun gerekse de soyut olan şeylerde. Bir kızı bin kişi isterse onun aklını çelecek olan erkeğin bile göstereceği efor artacaktır. Buna uç örneğe rağmen halvingin fiyata etki etmeyeceğini savunan varsa büyüklerini bi darlasın bebekken 3 kere havaya atıp 2 kere falan tutmuş olabilirler. Piyasa da talep gören istek sayısı artış göstermese bile yatırımcıların çoğunluğu halving nedeniyle fiyatların artacağından elinde tutacağından yine fiyat oynaması yapacaktır. Bu tarz keskin olaylarda matematiksel işlemlerini ya da borsa grafiklerini okuyanlar değil insan psikolojisinden anlayanlar kazanacaktır. Birçok defa alıntıladığım şu sözü yine bir kere daha bırakayım.

 “Yıldızların hareketlerini hesaplayabilirim, insanların çılgınlıklarını değil.” Isaac Newton ( Borsada bugünün 3 milyon dolar civarı bir miktarı piç ettikten sonraki söylemidir )

Bu benzetmesinde ne yazık ki ılımlı yaklaşacak bir nokta göremiyorum birçoğunuzun aksine. Eğer birisine aynı şunun gibisin bunun gibisin diyerek bir benzetme yaptığınızda nasıl ki bu yapılan benzetmeler o kişiye atfediliyorsa aynı durumu Türkiye diyerek yaptığı için farklı bir çıkışla kendisine tepkimi gösterdim. Farklı kültürler farklı anlayışlar diyerek bu tarz benzetmelere ya da ifadelere izin verilmemesini düşünüyorum. Hatırlarsanız birkaç sene öncesine kadar ülkemizin ismi yabancılar tarafından bazen küçük düşürme amacıyla kullanıyorlardı ve artık Turkey değil Turkiye diyerek bu durumun önüne geçtik. Bu tarz şeylere hoşgörü göstermemek gerek düşüncesindeyim.

I haven't seen his posts yet but I'll check it soon. I'll give you an advise for Turks be careful on your words. Even if you don't want to be mean but be careful on your comparisions. Some words might be troublesome for you. Maybe it's not a insult for you but it might be others.

If you had expressed the above analogy in Turkey, you would probably have opened your eyes in a hospital.   

I like your perspective, man. It's nice to call anyone who chooses what is more profitable for them a prostitute. So can I call you prostitute? Because as far as I can see, you are advertising sherbet.com instead of your OWN site, serveria.com. I can't blame you because you have chosen what is most profitable for you.

Just because you don't like someone's behavior does not give you the right to insult him or them!

Resime göre gidersem insanlar o raya bağlandıysa kesinlikle onları bağlayan insan oralardadır ben birşey yapmaya çalışırsam direk mermiyi yerim o yüzden görmezden gelirim Onun dışında daha mantıklı yaklaşacak olursak bu tarz sorular çok yetersizdir sadece insanların çoğunluk için azınlığı feda edebileceğini göstermeye çalıştırtmaktır (Kahramanlar birçok kişi için azınlığı, kötü adamlar ise bir kişi için tüm dünyayı yakar ). Durum, çevre vs şartlarından net bilgi verilmediği için doğru cevap yoktur sadece mazoşist bir sorudur. Her durumda aldığımız kararlar farklı bir geleceğe farklı bir olasılığa kapı açar. Domino taşı etkisi gibi düşünün. Örneğin rayların çaprazlandığı bölgeye koyabileceğiniz bir kaya parçası aracın gidişini yavaşlatarak belki de raydan çıkmasını sağlayıp adamlara çarpmasını engelleyebilir. Ya da 2. resimdeki üst geçitte kilit taşı mekanizması vardır ve bu taşı yerinden oynatarak taş kütlelerinin araca çarparak durmasını sağlatabilirsiniz. Bu yazdıklarım saçma gelebilir ama bu soruyu gerçek hayatta yaşayacak olursanız ilk önermeme öncelikle dikkat etmeli mermi yememek için daha sonrasında gözlem yeteneğinizi kullanmalı. Direk böyle sorulara saçma ya diyerek üstünde düşünmemeli

Ekstradan yukarıdaki gözleme dayalı olarak anlatmak istediğimi anlatan bir sahne:

https://www.youtube.com/watch?v=6HqQgHp1Urg&ab_channel=TCErayAvc%C4%B1

Ne yazık ki savaşla kaybetmediğimiz bu toprakları para ile kaybediyoruz. Ama topraklardan önce kaybettiğimiz birçok şey olduğu için artık bu durumu garipsemiyorum ve yadırgamıyorum. Artık bu ülkeye dair umutlarım kalmadığı için istedikleri gibi satsınlar har vurup harman savursunlar.

Birinci dereceden hiç yakınımı daha kaybetmedim allaha şükür ancak ikinci dereceden babanne, annenne, dede ve bir dayımı kaybettim. İçlerinde beni en çok babannemi kaybetmek etkilemişti. Diğerlerinde de ister istemez bir dünyadan soyutlanma oldu ama babannemde ayrı birşeydi. Köyümüzde defnedilecekti ve akşamdan gidip onun yaşadığı evde uyudum. Sabahta cenaze nakil aracı sabah erken saatlerde getirdi ve babam amcanlara gidiyorum uyandığında gelirsin diyerek gitti. Babam gittikten sonra tekrar uykuma daldığımda rüyamda görünce sevinçle ölmemişsin babanne diye haykırdığımı hatırlıyordum ama uyandığımda gerçek yüzüme çarptı.Herhangi birşey hissetmiyordum çünkü kabullenemiyordum öldüğünü ama çok nötrdüm herhangi bir tepki gelmiyordu içimden. Daha önceki birkaç konuda babannemin şehit annesi olduğundan bahsetmiştim. Toprağa verene kadar hiçbirşey yoktu bende hatta son kez görmek isteyenler varsa diyerek gasilhanede yüzünü açmışlardı. O an bile içimde birşeyler doluydu ama dışarıyı bırak içimde bile kendi kendime vuramıyordum.  Taki başsağlığına askerler gelene kadar. Onlar geldiğinde çay ikram ederken bana vefat eden teyzemiz sizin neyiniz oluyor diye sorduklarında ilk defa birisi bana yöneltmişti ve baba annem diye iki ayrı kelimede söylerken gözüm dolmuştu ve gidip bir köşede hüngür hüngür ağlamıştım. O an kabullenmiş olmuştum babannemi kaybettiğimi.

Misal bu kabulleniş dedemde de bu hızlı olmuştu. Defnederken mezarına girmiş kucağıma almıştım toprağa ben vermiştim. Dedem ben küçükken çok uzun boylu poslu birisiydi ama yaşlandıkça beli eğildi yani tabiri caizse boyunu posunu kaybetmişti. Ama o an kollarımda tuttuğum o koca adam dediğim an kendime kabullenmiştim. Evet unutulmuyor ya da acısı geçmiyor ama alışıyorsun zamanla bunun içinde kabullenmek gerekiyor. 2 Ay önce çok sevdiğim bir kız arkadaşım babasını kaybetti sürekli onunla konuşmak dertleşmek istedim ama kendini kapatma yoluna gitti. Babasını kaybettiği günden sonra sesini duyamadım bile yani. Bu tarz durumlarda bir eşik var ki o eşiği ne kadar hızlı atlatırsan o kadar iyi. O eşikte kabulleniş.  

Ve başınız sağolsun hocam 

Bende de şuanda Canon G2420 ve Epson L3210 var.

Epson'un Canon'dan @xzone hocamızın dediği gibi kalite olarak çok önde olduğunu söylemem gerekir. Daha öncesinde farklı bir Epson kullanıyordum onda temele sorun şuydu mürekkep yeri sök tak şeklindeydi taşımak istediğinde sorun çıkartıyordu ama yenisi direk yazıcının gövdeye takılı olması rahatlık veriyor. Bazı yazıcılarda bu durum devam ediyor buna dikkat edin. Ayrıca bu epson modelinde mürekkep yerleri özel olarak yapıldığından dışarıya dökülme yapmıyor bu da çok güzel bir artı. Daha önce mürekkep doldurma yaparken ne yazık ki yazıcı pert etmişliğim var. Yazdırma kalitesi olarak evet Canondan çok önde. Ama Epsonda yaşadığım şöyle bir sorun olmuştu ilk aldığımda. Kurulumu normal tak çalıştır değil yaklaşık 15 dakika falan sürüyor ve bu adımı yaparken mümkünse kurulum videosu var oraları izleyerek adım adım yapın. Ben dediğim gibi yapmama rağmen ne yazık ki kurulum hatalı olarak bitmişti. Sürekli boş kağıt yazdırıyor kafa başlığı mürekkep çekmiyordu içine. Baştan kurdum, kafa temizleme yaptım, güçlü kafa temizleme (Yazdırma başlığındaki pedi yıpratıyormuş ayrıca dipnot) yaptım ama sonuç aynıydı. Müşteri hizmetlerine bağlandığımda yetkili servisin görmesi gerektiğini ilettiler ve yetkili servisle görüştüğümde kargo ile kabul etmediklerini direk götürmemiz gerektiğini belirttiler çünkü içinde mürekkep vardı ve malum kargolar düzgün taşıma yapmadığından daha fazla hasar görebilir diye. 2 saat araba sürerek götürmek zorudna kaldım. Ve garanti bakımını karşıladı ama birazcık bu kısım muallakta yani götürdüğünüz servis bu konuda sizden kullanıcı hatası diyerek ücret talep edebilir. Ben bu tarz kurulumlarda veya kargo alımlarında kesinlikle video kaydettiğim için rahattım. Bu tarz durumlarda fiziksel marketlerden almak yerine internetten almakta ayrı bi iyi nokta çünkü bu tarz sıkıntılı durumlarda iade hakkı gerçektende can kurtarıyor.

Canon'dan bahsedecek olursam diğerine nazaran çok daha kolay bir kurulumu var. Diğer noktadan ise baskı kalitesi Epson'u aratmayacak kadar ama aradaki fark farkedilebilir düzeyde. Ama böyle arka arkaya 10 sayfa falan yazdırdığınızda özellikle renklide kalite kaybını çok net görebiliyorsunuz ve böyle renk püskürtmesi yapabiliyor ufak ufak. Onun dışında yazdırmaya geçme süresi Epson'a nazaran çok yavaş. Misal Epsonda bir belgeyi yazdır dediniz ve yazdırma devam ederken diğer bir belgeyi yazdır dediniz ve ikinci belgeye geçme hızı Canon'a göre daha hızlı.

Ha Hp'ninde şu siyah beyaz baskılı tonerli olanlarından kullanmıştım onlar gerçekten canavardı ama aynı kalitede renkli için ve tarayıcılısını Hp'de bulamamıştım seneler önce bir tane almıştım ama genel olarak işime yaramadığı için ikinci el olarak sattım daha da bakmadım.

Genel olarak Epson Canon'un önünde ama her ikisi de bireysel kullanıcıların işini görür. Ama eğer bir işletmede kullanacaksınız kesinlikle tercihiniz Epson'dan yana olmalı. Canon işletmelerde ne yazık ki çok vakit kaybına sebep olacaktır.

Düşünsenize aradan asırlar geçiyor ve birisi bizim bu aralar yaşadıklarımıza dair kayıt buluyor ve senaryo haline getiriyor. Millet ulan ne senaryo yazmış be der bu kadar da olmaz der inanamaz ama öyle güçlü öyle büyük bir ülkede yaşıyoruz ki(!) milletin tahayyül sınırının yetmeyeceği şeyleri her geçen gün canlı canlı yaşıyoruz...

Bu konu üzerinde akli selim insanlar olarak ortaya çok güzel teoremler koyarız ancak yetkisi olan insanların bilgisi olmaz bilgisi olan insanın yetkisi olmaz ya da hem bilgisi olup hem yetkisi olup işine gelmeyen insanlar olur ki biz böyle saçmalıklarla uğraşırız hocam. Örneğin turist yoğunluğunun olduğu şehirlerimize bakarsak ödemeler genel anlamda döviz cinsinde ilerliyor. Hatta geçtiğimiz gün eşlik ettiğim bitcoinexplorer'dan Rikki'nin yerel bir esnafın euro ile ödeme almasına dair bunun illegal olduğundan bahsetti. Hatta İzmir'de tanıştığı Yirmibir - Bitcoin Topluluğundan iki avukat arkadaşımızın gerek kripto ile gerekse de bu döviz kısmıyla ilgili yasaları ve mevzuatları incelemesine binaen kriptolarla ödeme almanın yasak olmaması ve tam tersi döviz ile ödeme almanın yasak olması gerektiğine dair verdiği bilgileri paylaştı. Evet ülkemizde işçi ve işveren statüsündeki ödemelerde döviz kullanılmaması gerektiğine dair bir mevzuat mevcut. Ama daha da beteri hanutçuluk  yani komisyonculuk bu turistik bölgelerde çok yaygın ve birçok ödemeyi cash olarak döviz birimiyle alıp yine bu hanutçu arkadaşlara döviz olarak vergi vb şeylere takılmadan verebiliyor esnaflar. Hani bitcoinin tükettiği enerji miktarıyla ilgili doğa severler tarafından veryansın bir karalama çalışmasında diyoruz ya bankalar cartlar curtlar daha çok tüketiyor hah aynı durum ülkemizde döviz-kriptolarda var. Kriptolarla ödemeleri yasaklayarak vergi kaçakçılığının, kara para aklamanın önüne geçmeye çalışılırken döviz bazında daha büyük paralar ülke içerisinde dönüyor. Yani velhasılı kelam saçmalıklarla uğraşıp duruyoruz yani. Düşünsenize paypal ve kripto paraların işleme açıldığını bu ekonomik durumda ciddi anlamda döviz girdisi olur ülkemize. Döviz getirebilecek girişimciler ne yazık ki paypal kullanabilmek için %30'lara varan komisyon ödüyor ya da neteller payoneer gibi yerlerde %15'e varan komisyonlar ödüyor. Zor azizim zor bu ülkede saçmalıklarla uğraşmak bak iki dakikada saçmalığı ortaya koyabiliyoruz ama çözmek için adam bulamıyoruz.