Haftada 60-70 saatlik ağır bir çalışma temposu, 0 iş tatmini, dandik maaş, geleceğimin iyi maaşlı fakat çok sıkıcı olması, ortamın genel ortalamasından farklı bir kişiliğimin olması sebebiyle iş yerindekilerle ortak çok muhabbetimin olmaması vb. derken her gün "allahım nolur bugün son olsun" diye diye, ayaklarımı sürüye sürüye -tamam karşıladıkları için taksiyle gittiğim de oluyordu- işe giderken buldum kendimi. pazar gecesi ofisten çıkmak işten bile değildi, spor yapmayı seven bir insan da değilim, herkes mcfit üyeliklerini, yedikleri salataları, pahalı avrupa seyahatlerini konuşurken öğle yemeklerinde intihar edesim geliyordu. verimim düştü, anlama kapasitemin sınırlandığını farketmeye başladım, ofiste işim bittikten sonra histeri krizlerine girip sabaha karşı mecidiyeköy meydanda ağlayarak taksi beklediğim günlerin sayısı artmaya başlamıştı.
çözüm- işten ayrıldım, evimi değiştirdim, kendi doğum günümde bile beni dışarı çıkartmayı başaramayan yakın arkadaşlarımla tekrar kontak kurdum, kısacası hayata geri döndüm.
tabi ki de herkesin hikayesi farklı ama %100 eminim ki tükenmişlik sendromundan şikayet eden herkes belirli bir "loop"ta kısılıp kalıyor, ve kendi düşünceleri içinde boğulurken o "loop"tan çıkmayı kendi kendine imkansız hale getiriyor. daha doğrusu imkansızmış gibi düşünmeye başlıyor. ama öyle değil.
klişe değil, bu konuda gerçekten herşey "kafada" bitiyor, ama şartlar seni kendi kafanın içini anlayamayacak hale getiriyor dolayısı ile kendin bitiyorsun, tükeniyorsun.
benim çözümüm iş değiştirmekti, ama içine düştüğün o "loop"tan çıkmanı sağlayacak şey belki, artık ilgi göstermediğin eski bir hobin olabilir, asosyale bağladığın için unuttuğun ama hala senin için orada olan arkadaşların olabilir vb.
loop'u kır, tükenmişliğine son ver