Değerli forum üyeleri,
2009 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesinde Bilgisayar programcılığı okurken, Genel Ekonomi dersinde bir dönem ödevi verilmişti.
Bir kaç gündür forumda Ekonomi başlığı altında okuduğum yazılar bu ödevi aklıma getirdi. olduğu gibi aşağıda paylaşıyorum.
ÖDEV KONUSU :“Türkiye’nin 2000 yılından bu yana kamu borçlarındaki gelişmeleri ve borç yapısındaki değişmeleri analiz ediniz”
ÖNSÖZ VE KAYNAKÇASayın Hocam,
Ödev konusu okuduğumda önce bu konuda Internet üzerinden ulaşabileceğim kaynakları toparlamaya karar verdim.
http://www.hazine.gov.tr adresinde Hazine Müsteşarlığı tarafından her ay süreli yayın olarak yayınlanan Kamu Borç Yönetimi raporlarını indirerek işe başladım. Her bir rapor ortalama 50 sayfa olup pdf formatındadır. Sistemde kayıtlı en eski Rapor 2003 Nisan ayına aittir. Yaklaşık 72 adet doküman bulunmakta. 50 şer sayfadan, 3600 sayfanın okunup irdelenip tabloların aylara ve yıllara göre karşılaştırılması gerekmekte.
Bir diğer bilgi kaynağı ise, Devlet Planlama Teşkilatının Elektronik Kütüphanesi (
http://ekitap.dpt.gov.tr) dir.
Bir kaç farklı başlık altında analiz edilebilir verilere ulaşmak mümkün.
DPT nin süreli yayın arşivinde,
2001 – 2009 Temel Ekonomik Göstergeler yayınları,
1999 – 2009 Mali Piyasalarda Gelişmeler yayınları,
1998 – 2009 Ekonomik gelişmeler yayınları,
Aylık yayınlar halinde bulunmakta, arşivde yaklaşık 240 pdf doküman bulunmakta her biri ortalama 25 sayfa olmak üzere, 6000 sayfanın okunup irdelenip tabloların aylara ve yıllara göre karşılaştırılması gerekmekte.
Diğer bilgi kaynakları ise Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (
http://evds.tcmb.gov.tr/) ve Türkiye İstatistik Kurumu (
www.tuik.gov.tr) çevrimiçi arşivleri ve süreli yayınlarıdır. Bu adreslerde detay bilgisini verdiğim ilk iki kaynaktan çok daha fazla veri bulunmaktadır.
Bunların dışında çeşitli üniversitelerdeki master tezleri, işletme finans dergisi gibi birçok dergide yayınlanmış makaleler mevcut. Bunların da özet ve derlenmiş bilgiler olmaları açısından kısa yoldan özet bilgiye ulaşmak adına incelemek gerekmektedir.
İncelenip derlenmesi gereken veri miktarı 10.000 sayfanın üzerindedir. Ayrıca elimizdeki bu verileri hangi yöntemlerle analiz edeceğimiz yönünde bizi yönlendirmeniz gerekirdi diye düşünüyorum. Sonuçta biz bilgisayar programcılığı bölümü öğrencileriyiz. İşletme, iktisat, maliye gibi bir bölümde okumuyoruz.
Tüm bu bahsettiğim kaynaklardan ölçeklenebilir ham veriler derlendikten sonra, yapacağımız analizlerde ADF Birim Kök Testi, Johansen Eş-Bütünleşme Testi veya Granger Nedensellik Testi testlerinden yararlanmamız mı gerekirdi? (Bunların ne olduğu hakkında detay bir bilgim yok sadece incelediğim bir kaç makalede ve kitap da karşılaştığım testlerin isimleri.)
Bu kadar kaynağı çok yüzeysel olarak ilgimi çeken başlıkları okuyarak, özetin özetini çıkararak incelerken, bizden bir doktora tezi değil kendi kişisel analizimizi yapıp bunu olabildiğince yalın bir dille kompozisyon şeklinde sunmamızı istediğinize kanaat getirdim.
Bu bilgiler ışığında yaptığım analizi anlatan kısa kompozisyonum aşağıdadır.
SON ON YILDA KAMU BORÇLANMASININ ANALİZİSon on yılda ülkemizde iktidar olan hükümetler politik kaygılarla kamu harcamalarının finansmanını tamamen borçlanma ve özeleştirme gelirleri ile karşılamaya çalışmıştır. Bu tür politikaların bir sonucu olarak ülkemizde kar eden tüm işletmeler satılmıştır. Buna rağmen kamu borçları sürekli olarak artmaktadır. Borçlar daha uzun vadeli borçlar alınarak ödenmekte ve ülkenin geleceği ipotek edilmektedir. Şahsen devletimizin borçlanmasına karşıyım ve alınan borçların genellikle verimsiz alanlarda harcanmasıyla birlikte bir süre sonra devletin iflas edeceği endişesini taşımaktayım.
Kaynaklara göre, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk Kamu borçlanması 1933 yılında Fevzi Paşa-Diyarbakır demir yolu inşaatının finansmanı için yapılmış. 1980 li yıllardan itibaren ise borçlanma alışkanlık haline getirilerek hükümetler tarafından sıklıkla başvurulan bir finansman aracı haline getirilmiş.
Zamanla kamu borçlarındaki artışlar, ekonomide likidite azalmasına yol açtığından faiz oranlarını artırmakta ve bu etkileşim hem reel hem de mali sektör üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Son on yıl incelendiğinde, yıldan yıla bütçelerde, borçların faiz ödemelerine ayrılan pay sürekli büyümektedir bu bilgi ışığında ülkemizin borç-faiz sarmalına girmiş durumda olduğunu söyleyebiliriz.
Bunun yanında geçtiğimiz on yılda borç miktarı büyürken buna paralel olarak ülkede ekonomik büyümede gerçekleşmiştir. Bu bilgi ışığında son 10 yılda Türkiye ekonomisinde meydana gelen büyümenin en büyük kaynaklarından birisi borçlanmadır diyebiliriz. Yani, Türkiye ekonomisi borçlanarak büyümektedir.
Geçtiğimiz 10 yılda dış borçların azaltılmasına çalışılmış ve oransal olarak bu başarılmıştır. Buna karşılık iç borçlanmaya ağırlık verilmiştir. İncelediğimiz dönemde ülkemizin toplam dış borcunun detayına baktığımızda kamunun dış borcunun azaldığını bunun yanında özel sektörün yurt dışına borçlanmakta olduğunu görüyoruz.
Bu bilgi bize bankalarımızın mevduat sahiplerinden topladığı likiditeyi sanayi işletmelerine kredi olarak vermek yerine hazine ihaleleri ile olduğu gibi devlete aktardığını ve büyük sanayi İşletmelerimizin ise Türk bankacılık sisteminden sağlayamadığı likiditeyi yurt dışından temin ettiğini söyleyebiliriz. Nitekim yaşanan bankacılık krizi neticesinde el konulan bankalar ve TMSF operasyonları Türk bankacılık sistemi ile ilgili tespitin haklılığını ortaya koymaktadır.
Devletin borçlanma dışında en büyük ikinci geliri ülkemizde fahiş oranlarla alınan dolaylı vergilerdir. Bunlardan en bilinenleri Katma Değer Vergisi, Özel İletişim Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi dir.
2009 yılında küresel krizden dolayı Türkiye planladığı şekilde borçlanamadı bunun üstüne birde piskolojisi her yıl gittikçe kötüye giden vatandaşımız 2009 da kendini tamamen kapatıp, tüketimini minimuma çekince gıda ve sağlık dışındaki tüm sektörler kitlendi. Bundan dolaylı vergi tahsilatı ciddi oranda düşünce ülkemizde kamu maliyesi likidite sıkışıklığı noktasına geldi. Yapılan bir kaç aylık vergi indirimleri ile vatandaş yeniden tüketime sevk edilmiş piyasalar canlandırılmış ve dolaylı vergi tahsilatlarıyla hükümet günü kurtarmaya çalışmıştır.
2009 yılında yaşananlar göstermiştir ki, borçla büyüyen ekonomilerde olası bir likidite sıkışıklığı büyüme hedeflerine ulaşmada en önemli risklerden birisi olup, ekonomik istikrarı alt üst edebilmektedir.
Sonuç itibariyle, Ülkemizde istikrarlı ve sağlam bir ekonomik yapı için,
1) Borçlanmaya ilişkin düzenlemelerin
2) Vergilendirme sistemine ilişkin düzenlemelerin
3) Bankacılık sistemine ilişkin düzenlemelerin
4) Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasına yönelik yapılan düzenlemelerin
Çok ciddi şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.