reyizz yine kızacaksın ve belki de tekrar hakaret edip bir şekilde ithamda falan bulunacaksin ama belirtmeliyim ki haldunun
böyle bir sözü yok. hatta bu anlamın çıkarıldığı iber'in önsözü olan mukaddime adlı eserinde böyle bir anlayış da yok. Haldun determinist ve evrimci bir müslüman; dolayısıyla buradaki coğrafyadan kastettiği iklim şartları ve onun insana olan etkisidir. iklim şartlarının insana evrimsel ve günlük yaşam üzerindeki etkisini değerlendirerek konuyu ele aldığı için, "coğrafya kaderdir" anlayışı çıkarılmış. etnik unsurları ya da bölgesel anlayışları temel düşüncesinde çok da sallayan biri değil, ona göre sadece ilksel topluluklar ve ilksel topluluklarin
"çatışma" ile ilerlemek zorunda olduğu medeniyetler var. ilksel topluluklarin ilkselligini de coğrafyaların iklimleri belirliyor. görece avantajlı iklim koşullarına sahip ilksel topluluklar medeniyete daha yakın oluyor ve hızlı ilerliyor. görece dezavantajlı topluluklar ise daha yavaş ilerlemek mecburiyetinde kalıyor.
tarihi kendisinden önceki vaka anlaticilari gibi degerlendirmeyip determinist etkileri ile ele alan ilk kişidir. tarihsel süreci de devlet/toplum anlayışına dahil ederek kendinden önceki tüm paradigmayi değiştirmiştir. kendinden önce
"düşün" tanimindaki iyi kavramına giden felsefe tanımları ile hareket edilirken, haldun tarihin getirdiklerini - mevcutta olanı, olacak olan tahmine tercih ederek- yorumlamıştır.
gerçekten saygı duyulacak biri, fikirlerinin tohumları hegelin diyalektigine ve Marx'ın fikirlerine muhakkak etki etmiştir. makyavel kendisinden öyle böyle değil, ağır esinlenmiştir.
facebook güzel sözler paylaşalim grupları böyle tarihi anlayışları/insanları çarpık curpuk yansıtıp insanların zihninde yanlis analojiler kurmasına sebep oluyor.
senden önce bende konuya ataturkle alakalı farkli bir bakış açısı ekleyecektim ama burada tartışmalar çok da sağlıklı ilerlemedigi için pek girmedim. (Atatürk'ü rahmetle anarak ve kötü tanıma giren tüm suri'leri konu dışa bırakarak) Atatürk elinde başka alternatifler varken bizlere demokrasi anlayışıni bıraktı, bugün her ne kadar memnuyitimiz sorgulanır olsa da elimizde bir sandık var ve bunu ataturke borçluyuz.
bu Suri arkadaşlar ise diktatör oğlu diktatör -yani dogusun deyimi ile babadan ogula olma- bir cani tarafından on yıllardır Berbat politikalar ve faşizan yonetimce derdest edilip çağ dışı bırakılıyor. bana göre düşük seviye medeniyet anlayışlarının sebebi de faşizm denilen her şeyin sorumlusu bu baskı ve dayatma zihniyetidir. dünya üzerinde tek bir medeniyet yoktur ki bu şartlar altında sağlıklı var olabilsin. aksi halde 13. yüzyılda makyavele, hegele ve marxa dolaylı yoldan öncülük ederken bugün bataklığa dönmenin başka acıklaması olamaz.
soru:bugün öyle ya da böyle bir şekilde Türkiye veya başka bir ülkeye kaçmış normal -kotu herhangi bir tanıma girmeyen- Suri olduğumuzu dusunsek, sizce kendi halkini sömüren/katleden faşist diktanin ülkesine geri donmemizi gerektirecek sebep ne olurdu. bir şekilde tüm şartları zorlayıp oraya/cehenneme geri donmemeyi dener miydik?
geçen gün gördüğüm trajikomik bir olay, suri'ler voleybol milli oyuncusu imajı ile avrupaya geçmeye çalışıyor.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-49794088