Ceterus paribus diyelim ve market fiyatlarının dışındaki tüm etmenleri sabit tutalım ve sadece market fiyatlarına odaklanalım.
Ahmet A mağazasının müdavimi olsun. Ahmet arkadaşımız haftalık olarak ihtiyaçlarını gidermek için cumartesi günleri bu markete giderek yumurta süt et vb ürünleri alarak mutfak alışverişini tamamlamaktadır. Bu alışveriş ile bir haftayı götürmektedir. İlk hafta gittiğinde cebinden 200 tl çıkmıştır. İkinci haftaya geldiğinde ise aynı ürünleri alabilmesi için cebinden tamı tamına 250 tl çıkmıştır. Kendi kendine hayıflanır ulan ne zamnlandı be diye. 3 hafta ise 300 tl ile günü sonlandırmıştır. 4.hafta 350 tl şeklinde devam etmektedir. Ahmet'in maaşı sabittir ancak aldığı ürünlerin fiyatı artmaktadır. Bunda bazı sebepler vardır bunlara bir göz atalım.
1) Herkes Ahmet'in yaptığı gibi yapmamaktadır. Zam gelecek düşüncesiyle her hafta bir öncekinden daha fazlasını alarak stok yapmaktadırlar.
2) Market satın alacağı ürünlere zam gelecek düşüncesiyle fiyatları arttırmaktadır.
3) Ürünler ithal olduğu için dövizlerin yükselmesi bu ürünlerin birim maliyetini arttırmaktadır.
4) Ürünlerin yerli olanları ise imalat sürecinde gerekli olan şeylerin dövizin yükselmesine bağlı olarak birim fiyatını arttırmasıdır.
5) Yerli üreticinin teşvik edilmemesi. Yani yerli üretime verilecek teşvikin sonuçlarının uzun vadeli olması sebebiyle ve yerli üreticinin hakettiği fiyattan çok daha azına ithal edilebilmesi (anlık noktada) ithal yoluna gidilmesinin önünü açmaktadır.
Ahmet arkadaşımız bu ülkenin %42'sinden bir tanesidir
(https://www.veripie.com.tr/turkiyenin-42si-asgari-ucretle-calisiyor/). Market fiyatlarından etkilenen bu ülkenin neredeyse yarısından bir tanesidir. Ancak sosyal medyada hali vakti yerinde olan (Nasıl olduğu muamma olan çoğunluktan bir kısmı) aşırı sağcı zihniyetin şükür et demesine maruz kalmış birisidir. Bir eli yağda bir eli balda olanların ülke çok iyi demesine dişi sıkarak ya sabır demiş birisidir. Yukarıda benim saymayı unuttuğum birçok nokta olabilir. Burada Ahmet'in tek suçu 1. basamaktaki durumu yerine getirmemesidir. Gerçi kendi yuvasını düşünüp böyle birşeyi yaptığı zamanda bu fiyatların sorumlusuymuş gibi muamele görecektir. Yani Ahmet'in işi zordur Mehmet'in işi zordur bu ülkede. Ancak bizi kıskanan Alamancı Hans'ın işi kolaydır, Eyy amariga'daki John'un işi kebaptır, ya habibi diyen arap burada rahatlıkla şişasını ( Nargile ) tüttürebilir ama bizim Ahmet'imiz Mehmet'imiz ömrünü tüketir. Ne zaman ki bu ülkede üretilen bir mamül yurtdışında bizden daha pahalıya satılır, ne zaman ki bizim 18-25 yaşındaki gençlerimiz yaz tatilinde Amerika'ya mı gitsem, Avrupa'ya mı gitsem der işte o zaman düzelir bu devran. O zamana kadar biz bunları konuşuruz, elin adamı hayatını yaşar bu topraklarda.