Gelir dağılımı eşitsizliği artıyor

[gospodin]

ülkeye o kadar çok kaynağı belirsiz para ve kişiler sokuldu ki bu bile başlı başına tüm dengelerin bozulması için bir sebep. şu an kimse çalışmak istemiyor çünkü çalışırsa daha çok borca giriyor:) lan herifler nasıl bir sistem yapmış hala anlamadım arkadaş. çalışmazsın borcun olmaz ama işe girersin kol gibi harcamaların artar.
ne diyordum ha tüm dünyada dengeler bozuldu ama özellikle pandemi ile birlikte bizim ülkemiz iyice yamulmaya başladı. özellikle bordrolu çalışan en büyük eşitsizliği yaşıyor.

[karabiber]

ülkeye o kadar çok kaynağı belirsiz para ve kişiler sokuldu ki bu bile başlı başına tüm dengelerin bozulması için bir sebep. şu an kimse çalışmak istemiyor çünkü çalışırsa daha çok borca giriyor:) lan herifler nasıl bir sistem yapmış hala anlamadım arkadaş. çalışmazsın borcun olmaz ama işe girersin kol gibi harcamaların artar.
ne diyordum ha tüm dünyada dengeler bozuldu ama özellikle pandemi ile birlikte bizim ülkemiz iyice yamulmaya başladı. özellikle bordrolu çalışan en büyük eşitsizliği yaşıyor.

Bordrolu çalışanlar işletmelerden daha fazla vergi veriyor olabilir. İşletmelerdeki KDV çakallıkları gün yüzüne çıktıktan sonra bir kez daha anladım ki oyunu kuralına göre oynayan herkes kaybediyor. Borç konusunda da çalışanın daha fazla borca girmesi çok normal artık. Çünkü dışarıya adım attığımız an bakiye eksiye düşmeye başlıyor. Bir simit alsak 15 TL yanına bir çay diyelim 20 TL. Sabah 35 TL bakiyeden düştük. Toplu taşımayla iş yerine gidiyorsak 20 TL’den ordan gidiyor etti mi 55 TL. Bunun daha öğle yemeği var. Orta halli bir yemek yesek minimum 200 TL. Akşamüzeri yenilen içilen çay, kahve, atıştırmalıkları saymazsak günlük 250 TL hayatta kalma faaliyetlerine anca yetiyor. Sadece bu masraflar bile ayda bir asgari ücretin yarısına yaklaşıyor. Geçim sıkıntısı ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin her geçen gün artması insanları çalışmamaya itiyor. Çünkü çalışınca eline bir şey geçmeyen ne yapsın çalışmayı.

[totti67]

ülkeye o kadar çok kaynağı belirsiz para ve kişiler sokuldu ki bu bile başlı başına tüm dengelerin bozulması için bir sebep. şu an kimse çalışmak istemiyor çünkü çalışırsa daha çok borca giriyor:) lan herifler nasıl bir sistem yapmış hala anlamadım arkadaş. çalışmazsın borcun olmaz ama işe girersin kol gibi harcamaların artar.
ne diyordum ha tüm dünyada dengeler bozuldu ama özellikle pandemi ile birlikte bizim ülkemiz iyice yamulmaya başladı. özellikle bordrolu çalışan en büyük eşitsizliği yaşıyor.

Bordrolu çalışanlar işletmelerden daha fazla vergi veriyor olabilir. İşletmelerdeki KDV çakallıkları gün yüzüne çıktıktan sonra bir kez daha anladım ki oyunu kuralına göre oynayan herkes kaybediyor. Borç konusunda da çalışanın daha fazla borca girmesi çok normal artık. Çünkü dışarıya adım attığımız an bakiye eksiye düşmeye başlıyor. Bir simit alsak 15 TL yanına bir çay diyelim 20 TL. Sabah 35 TL bakiyeden düştük. Toplu taşımayla iş yerine gidiyorsak 20 TL’den ordan gidiyor etti mi 55 TL. Bunun daha öğle yemeği var. Orta halli bir yemek yesek minimum 200 TL. Akşamüzeri yenilen içilen çay, kahve, atıştırmalıkları saymazsak günlük 250 TL hayatta kalma faaliyetlerine anca yetiyor. Sadece bu masraflar bile ayda bir asgari ücretin yarısına yaklaşıyor. Geçim sıkıntısı ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin her geçen gün artması insanları çalışmamaya itiyor. Çünkü çalışınca eline bir şey geçmeyen ne yapsın çalışmayı.

Hocam borç konusunda çok enteresan noktalara geldi insanlar, birkaç sene öncesine kadar borç, belirli konulardaki teminler için, imkanlar çerçevesinde ödenebilir miktarlardaki fazla para demekti, ama artık bazı şeylerin temininden daha çok, hayatın devamı için bir zaruret haline geldi. Saydığınız örnekler birebir gündelik hayatın içinden alınmış gerçek örnekler, bunu standart bir evin tüm gereksinimlerinin asgari düzeyde teminin için düşünürsek, kirada değilseniz bir nebze şanslısınız, ama kiradaysanız, iki çocuğunuz varsa ve de eşiniz de çalışmıyorsa büyük geçmiş olsun. Hani eskiden şöyle zordu böyle yokluk vardı falan diyorlar ya, ben 80 leri yaşamış biriyim, babam memurdu, kiradaydık, annem de ev hanımıydı ve 3 kardeştik, ne 80 lerde, ne 90 larda yaşadığımız sıkıntılar şimdiki muadili ailelerin sıkıntılarıyla kıyaslanamaz.   

[Gencecikmen]

Sizin söylediğinizi çok güzel açıklayan bir atasözümüz var, balık baştan kokar diye. Tam anlamıyla öyle bir durum. Baştaki balık ülkeyi bölerse, alttaki kraldan kralcı balıklar da liyakata değil particiliğe bakıyor. Daha yeni milli eğitim bakanı mülakatın kaldırılmayacağını hatta "Bir meslek mülakat gerektiriyorsa bunun için en doğru mesleğin öğretmenlik olduğunu düşünüyorum.'' gibi bir açıklama yaptı.

Şimdiye kadar verilen sözler ile yapılan eylemler arasında bir tutarlılık var ise bu tutarlılık adamların söyledikleri ile yaptıkları arasındaki tutarsızlık. Neyi yapacaüız diyip yaptılar ki. Yıllar içinde söylediklerini yapmadan sadece söz ile var etmeye çalışıyorlar bunu yiyen yiyor.. Yiyenin çok olduğunu gösteren gösterge ise seçim sonuçları. Şimdi millieğitim bakanının söyledikleri ne ise ne. Yaptıkları nerde kalmıştık misali.

Başlangıçta söylenenler gibi tüm vaatlerin yerine getirilememesi bence biraz anlaşılır, çünkü tüm koşullar kontrol edilemiyor ve söylenen ve yapılanlarla tutarsızlıktan değil, tamamen duruma ve koşullara bağlı ve bazen bunu anlayabilmeliyiz.
Pek çok insan zor durumda ve bunları kontrol edemiyor ve herkes durumu değiştiremiyor.

Ecevit üçlü koalisyon zamanında sınav şartları ile ilgili bir çalışma yaptırdı ve sonucunda mülakat tarih oldu. O hükümet yanlışmı yapmıştı da sonrasında gelen hükümetler yada hükümet bunu iptal edip mülakatı getirdi. Sınav sorularını seçme yeterliliği olmayanlar mı hazırlıyor ki mülakata ihtiyaç duyuluyor. Eğer öyle ise sınav sorularını hazırlayanları mülakata alıp işi baştan çözsünler.

Hocam mülakat için gereklidir değildir bin tane mevzu var fikir var memlekette. Ben stratejik pozisyonlar için yapılması taraftarıyım ama genel kullanımı bizim ülkede her alanda kendi adamımız olsun kayirmacasini beraberinde getiriyor. Mülakat olsun olmasın dışında asıl problem mülakatı yapanların kendilerine yakın isimleri yazılı puanları ne olursa olsun mülakat puanı ile bir yerlere getirmek olduğu da gerçek. Yani mülakatın tam karşılığı tüm adaylara aynı şartlarda sorular sorarak kimseyi kayirmayarak yapılan işlem olmalı.

Mülakat denen şey bizdeki gibi sevmediğin kişileri elemek için bir araç değil seç,lecek olan kişinin sınavdaki başarısının altında mesleki yeterliliğinin daha ayrıntılı olarak ele alınarak hangi alanda hangi dalda hangi seviyede daha faydalı olabileceğinin kısacası elemek değilde seviyesini tam tesbit etmek için yapılmasını isterim.
Nasıl özel sektörde iş başvurusunda sana sorulan iş ve özel hayat sorularındaki özel soruların olmaması gibi. Sadece iş odaklı.

Hepimiz hatırlarız, bir önceki seçimler öncesinde sayın cumhurbaşkanı meydanlarda mülakatın kaldırılacağı ile ilgili sözler sarfetmişti, gelinen noktada ise iddiaya göre, yakın bir süre önce yapılan parti myk toplantısında bunu dile getiren bir milletvekiline ben öyle birşey söylemedim minvalinde cevap vermiş. Eğer böyleyse gerçekten durumumuz içler acısıdır. Gerçi buna benzer şeyleri daha önce de yaşadık, yani yapmam dediklerini yaptıklarını, yaparız dedikleirni yapmadıklarını ilk kez görmüyoruz ama bu denlisi sanırım ilk kez karşımıza çıkıyor.
Mülakat konusunda en büyük dayanakları FETÖ süreci, yani o dönemde işe alınanların çoğunun sıkıntılı çıkması. Burada aldı işe girenler üzerinde bırakılmaya çalışılsa da asıl sıkıntı mülakatı yapanlarda ama ne hikmetse onlar pek konuşulmuyor. Yani mülakat kendi başına bir sıkıntı olabilir ama asıl sıkıntı bunu yapanların güvenilirliği bence.

Mülakatın olduğu her yerde her an adam kayırmacılığı veya çeşitli usulsüzlüklerin olma olasılığı artar. O yüzden mülakat gibi bazı kişilerin insafına bırakılan olgular olmamalı. Sınavda kim ne yapıyorsa o olmalı. Dün bir öğretmen ile görüştüm, KPSS'den puan almış ama mülakata girecek umudu yok. Ne olsa benim dayım yok beni eler diyor. İnsanların şu ruh halinde olması bile ülkenin geldiği noktayı çok iyi açıklıyor.

[verbakalim]

Sizin söylediğinizi çok güzel açıklayan bir atasözümüz var, balık baştan kokar diye. Tam anlamıyla öyle bir durum. Baştaki balık ülkeyi bölerse, alttaki kraldan kralcı balıklar da liyakata değil particiliğe bakıyor. Daha yeni milli eğitim bakanı mülakatın kaldırılmayacağını hatta "Bir meslek mülakat gerektiriyorsa bunun için en doğru mesleğin öğretmenlik olduğunu düşünüyorum.'' gibi bir açıklama yaptı.

Şimdiye kadar verilen sözler ile yapılan eylemler arasında bir tutarlılık var ise bu tutarlılık adamların söyledikleri ile yaptıkları arasındaki tutarsızlık. Neyi yapacaüız diyip yaptılar ki. Yıllar içinde söylediklerini yapmadan sadece söz ile var etmeye çalışıyorlar bunu yiyen yiyor.. Yiyenin çok olduğunu gösteren gösterge ise seçim sonuçları. Şimdi millieğitim bakanının söyledikleri ne ise ne. Yaptıkları nerde kalmıştık misali.

Başlangıçta söylenenler gibi tüm vaatlerin yerine getirilememesi bence biraz anlaşılır, çünkü tüm koşullar kontrol edilemiyor ve söylenen ve yapılanlarla tutarsızlıktan değil, tamamen duruma ve koşullara bağlı ve bazen bunu anlayabilmeliyiz.
Pek çok insan zor durumda ve bunları kontrol edemiyor ve herkes durumu değiştiremiyor.

Ecevit üçlü koalisyon zamanında sınav şartları ile ilgili bir çalışma yaptırdı ve sonucunda mülakat tarih oldu. O hükümet yanlışmı yapmıştı da sonrasında gelen hükümetler yada hükümet bunu iptal edip mülakatı getirdi. Sınav sorularını seçme yeterliliği olmayanlar mı hazırlıyor ki mülakata ihtiyaç duyuluyor. Eğer öyle ise sınav sorularını hazırlayanları mülakata alıp işi baştan çözsünler.

Hocam mülakat için gereklidir değildir bin tane mevzu var fikir var memlekette. Ben stratejik pozisyonlar için yapılması taraftarıyım ama genel kullanımı bizim ülkede her alanda kendi adamımız olsun kayirmacasini beraberinde getiriyor. Mülakat olsun olmasın dışında asıl problem mülakatı yapanların kendilerine yakın isimleri yazılı puanları ne olursa olsun mülakat puanı ile bir yerlere getirmek olduğu da gerçek. Yani mülakatın tam karşılığı tüm adaylara aynı şartlarda sorular sorarak kimseyi kayirmayarak yapılan işlem olmalı.

Mülakat denen şey bizdeki gibi sevmediğin kişileri elemek için bir araç değil seç,lecek olan kişinin sınavdaki başarısının altında mesleki yeterliliğinin daha ayrıntılı olarak ele alınarak hangi alanda hangi dalda hangi seviyede daha faydalı olabileceğinin kısacası elemek değilde seviyesini tam tesbit etmek için yapılmasını isterim.
Nasıl özel sektörde iş başvurusunda sana sorulan iş ve özel hayat sorularındaki özel soruların olmaması gibi. Sadece iş odaklı.

Hepimiz hatırlarız, bir önceki seçimler öncesinde sayın cumhurbaşkanı meydanlarda mülakatın kaldırılacağı ile ilgili sözler sarfetmişti, gelinen noktada ise iddiaya göre, yakın bir süre önce yapılan parti myk toplantısında bunu dile getiren bir milletvekiline ben öyle birşey söylemedim minvalinde cevap vermiş. Eğer böyleyse gerçekten durumumuz içler acısıdır. Gerçi buna benzer şeyleri daha önce de yaşadık, yani yapmam dediklerini yaptıklarını, yaparız dedikleirni yapmadıklarını ilk kez görmüyoruz ama bu denlisi sanırım ilk kez karşımıza çıkıyor.
Mülakat konusunda en büyük dayanakları FETÖ süreci, yani o dönemde işe alınanların çoğunun sıkıntılı çıkması. Burada aldı işe girenler üzerinde bırakılmaya çalışılsa da asıl sıkıntı mülakatı yapanlarda ama ne hikmetse onlar pek konuşulmuyor. Yani mülakat kendi başına bir sıkıntı olabilir ama asıl sıkıntı bunu yapanların güvenilirliği bence.

Mülakatın olduğu her yerde her an adam kayırmacılığı veya çeşitli usulsüzlüklerin olma olasılığı artar. O yüzden mülakat gibi bazı kişilerin insafına bırakılan olgular olmamalı. Sınavda kim ne yapıyorsa o olmalı. Dün bir öğretmen ile görüştüm, KPSS'den puan almış ama mülakata girecek umudu yok. Ne olsa benim dayım yok beni eler diyor. İnsanların şu ruh halinde olması bile ülkenin geldiği noktayı çok iyi açıklıyor.

Mülakat konusu her dönem için sıkıntılı bir durum. Geçmişte yani yıllar önce işe gireceğim zaman mülakat sınavına da tabi oldum. Ama o zamanki sınav kişinin kazandığı sınavda aldığı puanla ve verilmesi gereken çalışma yerine uygun olup olmadığı yönğnde teknik bir mülakattı. Teknik konularda sorular geldi bizde cevaplarımızı verdik.
Şimdiki sınavlarda akla zarar sorular var.