2025 yılını bitirirken cebimizdeki paranın değerini koruyabilmek için tabiri caizse takla atıyoruz. Ancak biz elimizdeki parayı korumaya çalışırken son zamanlarda dünyada Doom Spending (Kıyamet Harcaması) diye bir akım peydah oldu.
Doom spending kısaca şu mantığa dayanıyor:
“Bu düzende ne ev alabiliyorum, ne araba. Birikim yapsam da anlamı kalmadı. O zaman kendimi sıkacağıma paramı istediğim gibi harcayayım. Dışarıda yiyeyim, telefonumu yenileyeyim, kahvemi evde değil kafede içeyim. Paramı sonuna kadar harcayayım.”
Eskiden kötü günler için kenara para atardık. Şu anda o kötü günleri zaten yaşıyoruz, bari elimizdekinin tadını çıkarayım düşüncesi bir çok insana giderek daha sıcak gelmeye başladı.
Ayrıca turizm ve konaklama alanındaki artış istatistikleri, gıda enflasyonuna rağmen restoran ve hazır yemek harcamalarının yükselmeye devam etmesi bu durumu doğrular nitelikte. Dahası insanların geleceğe dair bu kadar karamsar olduğu bir ortamda bile TÜİK’in Aralık 2025 verilerine göre perakende satış hacmi yıllık bazda %15 artmış durumda.
Peki para biriktirmek gerçekten anlamsızlaştı mı? Bu bir kaçış stratejisi mi yoksa finansal bir intihar mı?
Asıl sormak istediğim şey kötü koşullarda anı yaşamaya çalışmak, geleceğimizden çalmak mıdır yoksa zaten çalınmış bir gelecekten geriye kalan son parçayı kurtarma çabası mı?