İnanıyorum gelecek ay ben buradaki arkadaşlarımın arasına ismimi yazdıracağım.

O kadar yorum okudum ama verdiğim kıyaslamadaki ince detayı cevaplayan ve ona göre yorum yapan arkadaş görmedim. Herkes haklı olarak kendi anladığı, algıladığı gibi yorumlamış. Şimdi tekrar sormakta mahsur görmedim. Tekrar detaylı şekilde soruyorum: "Mini etekli birisinin bacağına dikkatli şekilde bakmakla koluna dikkatli şekilde bakmak arasındaki fark nedir?"  Eğer bacağına baktığınızda taciz suçu oluyorsa koluna bakmak da taciz suçu sayılmalı. Eğer koluna bakmakla bacağına bakmak arasında fark varsa ve bacağına bakmak cinsellik içeriyorsa mini etekli kadın teşhir suçu işlemiş oluyor mu? Yok eğer koluna bakmak suç değilse bacağına bakmak da suç olmaması gerekmiyor mu?

@onurgozupek arkadaşımın dipnotuna da katılmıyorum. Orada özetle Celal Şengör'ün tezini savunmuş. Yani Celal Şengör özetle diyor ki: "Allah korkusundan dolayı hırsızlık yapmıyorsanız bu sizin ahlaklı olduğunuz anlamına gelmez, çünkü korktuğunuz için hırsızlık yapmıyorsunuz." İşte bu kadar bağnaz bir düşünce Allah korkusunu küçümsemiş oluyor. Katılamama nedenimde şu:"İnsandaki Allah korkusu onun zaten dürüstlüğünden gelir. Dürüst olduğu için Allah'tan korkar ve Allahtan korktuğu için dürüsttür, Allah korkusından dolayı bir kadının özeline bakmıyorsa o zaten bakmayacak karakterde olduğu için Allah korkusu mevcuttur." Allah korkusu olmayan dürüst zaten değildir. Bu tezime katılmayabilirsiniz. Burada Ateistlerin Allah korkusu olmadan neden dürüst göründüklerini açıklama mecburiyetinde de değilim. Ama sadece şunu söyleyim onlar da kanunlardan ve özgürlük kısıtlaması korkusundan dolayı dürüst davranma mecburiyetindeler. Onları kanunların olmadığı bir ortama bırakın fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için kendilerini engelleyecek bir ahlak yapısının olmadığını göreceksiniz. Çünkü onlara göre ceza yok, tanrı yok, öldükten sonra hayat yok... Ahlakım var diyen bir ateist gerçek ateist değildir. Zerre kadar da olsa tanrı inancı mevcuttur. Neyse konumuz bu değilfi ama yorumları okudukça cevaplama gereği duydum. Siz yine de yukardaki soruma bir el atın.

Özellikle çocukluktan beridir ekmek benim ana katık unsurum oldu ekmeksiz gerçekten de doymuyorum. Dışarıda kahvaltı yapmayı sevmiyorum çünkü benim gibi ekmeğin arasına peyniri domatesi doldurmadan yediğim zaman doymuyorum abi. Bir de sulu yemekler yok mu sulu yemekler kaşık kullanmadan koca kaseyi bitiriyorum. Bir kase çorbanın yanında 2-3 ekmek yiyebilen bir insanım Canan Karatay görse benim o halimi kalpten gider kadıncağız. Öyle alışmışım ki ekmeğe yok abi yok olmuyor yani ekmeksiz doymak. Bir de bunu bana alıştıran en büyük unsur şu olmuştur. Kara fırın pidesini fırından sıcacık çıktığında ortasından kesersin içine bol bol tereyağı sürersin kaşar peyniri maydonoz vb ürünleri doldurur kapatırsın dilim dilim kesip yersin uffff dehşet olur Türk işi pizza gibi en uygun şeklidir. Yani normaldir bu sıralamada 1.olmamız hatta 1.olmada %1'lik oranı ben etkiliyor bile olabilirim. Çünkü bazı restorantlarda benden çorbanın değilde ekmeğin parasını istedikleri bile olmuştu yani

Hocam güzel konu açmışsınız. Dünya kupası için yapılan inşaatlarda da direkt kölelik şartlarında işçi çalıştırdıklarını görmüştük. Hatta bu yüzden boykotu bile gündeme gelmişti ama arapların parası konuştu ve onlar açısından sorun çıkmadı. İşçilerin kaldıkları yerler falan rezalet ama rezalet ötesiydi. Yanlış hatırlamıyorsam onların da pasaportları alınıyordu falan öyle bir şey vardı. Adamlar ülkelerine de geri dönemiyordu. Ultra kötü bir durum. Bu çağda bu zenginlikte ülkelerin böyle şeyler yapmaları felaket.

Biraz geyiği çok yapılan bir şey oldu ama normal bir beyaz yakalılık da aslında gerçekten kölelik. Müdür olana kadar minimum bir maaş alabiliyorsunuz, sadece maaş ile ev araba almak hayal. Şirket sizi müdür olana kadar köle gibi çalıştırıyor. Siz diyelim 20bin maaş alıyorsunuz ama şirkete belki milyon kazandırıyorsunuz. Müdür olursanız aldığınız para ile Roma imparatorluğu zamanındaki özgürlüğünü alıp vatandaş olan köle gibi oluyorsunuz. Benim gördüğüm yaşadığım bu şekildeydi.

Şu Bacha Bazi sapıklarını hala ülkede tutuyoruz ya aklım fikrim almıyor. Taliban’dan kaçan sapıklar, geçmişte eli silah tutmuş askerler hepsi ülkemde cirit atıyor. Sinan Oğan’ı Babala’da izlemiştim ve 2 milyon eli silah tutan göçmenin Türkiye’de olduğundan ve bu büyük tehlikeyi ülke için öncelikli yapılması gereken önlemlerden olduğunu söylemişti. Şimdi bu görüntülerden sonra ittifakı olduğu gruba baskı yapabilecek mi mülteciler için acaba? İstanbul dünyanın en modern şehirlerinden birisiyken artık sokak araları Türk olmayanlarla doldu taştı. Bu sapıklıklara ne zaman dur denilecek acaba?