Kim mi haklı? Tabiki de sokak hayvanları derim. Bu dünya sadece bizim değil onlarında aynı zamanda. Beraber yaşamayı öğrenemediğimiz sürece onlar haklı olacaklar.

Umarım bugünün önemini gerçek manasıyla insanlarımız idrak edebilir. Nitekim, tarihimizi sadece Tv dizilerinden izleyerek öğrenen her noktasını gerçek sanan, TÜRK tarihini sadece Osmanlı ve Selçuklu ile olduğunu düşünen o kadar insanımız var ki...

Asıl yazmak istediğimi unutmuşum edit: TÜRKÇÜLÜK GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN!

Mutluluk ne para da ne pulda edebiyatı yapmayı çok isterdim ancak bunu diyen insanın elinden lokmasını kapacak bir zamanda ve ortamda yaşıyoruz.  Bu düzen böyle devam ederse de aha bu dayı gibi hissedecek milyonlarca insan olacak ve bunlardan birisi de ben olurum : https://www.youtube.com/watch?v=XDZpbMIqnnE&ab_channel=buremba

Aslında bunların hepsinin başında mental disiplin yer almaktadır. Bu konu hakkında sadece bir ara bir video izlemiştim diye hatırlıyorum ancak genel yapı olarak bakarak şu yorumu yapabilirim. Bu durum aslında birçok toplumda yer almaktadır. Bu topluma sadece savaşçı kitleyi katmamak gerekir. Dini birçok oluşumda da vardır. Ancak toplumun ana gayesi doğrultusunda bu yöntemler değişmektedir. Yanlış bilmiyorsam Mevlana'nın medresesine gelen bir kişi en dipten en yükseğe kadar 1000 küsürlük bir görev zincirine tabi olunurmuş bu görevler her türlü yönden ona bir disiplin vermeyi hedeflermiş. Ya da Yunus Emre'nin senelerce hocasına eğri bir odun bile getirmeyişini düşünün. Bushido'da ise bu biraz daha savaş mentaline daha ağırlıklıdır. Örneğin işkenceler üzerine kişinin bir dayanıklılığa sahip olması için belirli sürelerle işkence altında olması gibi olabilir.

Son olarak aslında bu tarz felsefelerin bana göre en özü şudur: "Yapmak istemediğin birşey varsa inatla onu yapmalısın. Çünkü birşeyde sizden yetenekli birçok insan bulabilirsiniz ancak sevmediği birşeyi bile yapmakta inatçı olursanız eninde sonunda istediğinizi başarırsınız."

Cefasını çekenler kadar sefasını sürmeye senede 3-5 gün gelenlerin ülkenin geleceğinde söz hakkı olmamalı düşüncesindeyim. Ülkemizin durumunu çok iyi bulup ama ısrarla kurulu düzenimiz var deyip gelmeyenler özellikle de lafım size! Sizden bir halt olmaz bu üç beş kuruş kazanıyoruz düşüncesiyle çocuklarımızın torunlarımızın paha biçilemeyecek geleceğini satıyorsunuz!

Bitcointalk Profile Link: https://bitcointalk.org/index.php?action=profile;u=2855320
Current amount of posts: 3521
EARNED merit in the last 120 days: 71
bech32 BTC Address for payouts: bc1q6uwkuz7wlcs4ltpwn20t93l6c645u66vvf9fzd

Kimisinin yaşama arzusu vardır kimisinin yaşama nedeni kimisininde yaşama zorunluluğu. Bu hayatta almış olduğumuz kararlar geleceğimizi hayal edebileceğimizden daha farklı bir şekilde şekillendiriyor. Hatta bir videoda izlemiştim enerjisiz kalkmamızın nedeni uyandığımızda neyle karşılacağımızı bildiğimizden modumuz düşük oluyor. Ancak yorucu bir haftanın sonunda eğer güzel bir hafta sonu planımız var ise çok enerjik uyanırız. Önemli olan yaşamaya değer arzulayabileceğimiz bir hayat planlamakta.

Biz çocukluğumuzu her geçen yıl daha az yaşar olduk umarım bizden sonraki geleceğimiz olan çocuklar her geçen sene daha çok yaşar ümidiyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı kutlu olması dileğiyle...

Cümleten herkesin bayramını kutlarım.

Açıkcası şuanda bile böyle bir durumla yüzyüze olduğumuzu düşünüyorum ancak tam olarak aynısı olmasa da besinsel üretime önem verilmeyip tüketim ürünlerinin tüketilmesine yönelinmesinden kaynaklı olarak.



Dünya nüfusunun artışı su götürmez ancak besinsel üretimin aritmetik bir biçimde arttığını düşünmüyorum. Bunda besinsel tüketim maddelerinin üretim sahalarının gerek küresel ısınma faktörüyle gerekse de insani tahribat nedeniyle azalmakta bu da mahsülün hem kalitesinin düşmesine hemde miktarının azalmasına öncülük ettiğini düşünüyorum.


Kısaca talepkar kişi sayısı artıyor ve talebe karşılık arz olmuyor bunun sonucunda ise gündelik tüketim maddelerine ulaşamayan kişilerin gerek direk (Bu besinlere direk erişemeyenler) olarak gerekse de dolaylı yoldan ( gdo'lu mahsüller, insani tahribatlar sonucu zararlı materyaller barındırmasıyla vs vs)  ölümüne sürüklenmekte olduğunu kabul edebilirim.


Akılcı yöntemler yerine menfaati sonuçlara yönelecek yönetimler olduğu süresince azalması kaçınılmaz bir durum.


Topyekün dünyaya olan alışkanlıklarımızı keskin bir şekilde değiştirmezsek altıncı da olur yedinci de sekizincide...



Evet insanoğlunun içindeki aç gözlülük olduğu sürece bir taraf rahatça yaşayacaktır diğer taraftaki ise en olmadık ızdırapları tadacaktır. Kimi için bu dünya cennet olurken kimisi içinde cehennem olacaktır ve ölümü kurtuluş olarak görecektir.

BONUS:

Daha önce de forumda konuştuğumuz konular vardı. Bunlardan bir tanesi Susuz Tarım - Amerika'dan köyüne dönüp tarım yapan akademisyen . Birçok akılcı ve yenilikçi tarımsal üretim yöntemi mevcut. Gelenekselci yöntemlere bağlı kalan çiftçilere gerekli eğitim verilerek besinsel üretimin daha verimli bir şekilde arttırılması söz konusu olacaktır.


Bir diğeri Doğa'nın İnsanlığı Silkelemesi . Bu da gösteriyor ki doğa ana birden fazla kere kendini yenileme yoluna gitmiş ve bunu yaparkende üzerindeki canlılarıda tahtalı köye göndermiş.

Ulan bi benle dünyayı kurtaramayız diğer ibnelerde bi bok yapmıyor bende yapmayayım düşünceleriniz var ise de her koyun kendi bacağından asılır diyerek Duvarda Sebze Yetiştirme şöyle bir yöntemde izleyebilirsiniz.

Aklıma birşeyler geldikçe karalar eklerim.

Bu da en büyük artılarından birisi abi zaten bir yukarıda konunun ana şablonuna binaen görmüş olduğum eksi yönüne odaklanmıştım. Ancak dediğin gibi de pozitif yönleri çok.

Bizde bunu kullanmayan kaybedecek ilerde ise bunu kullanan çocuklarımız kaybedecek. Tabiri caizse çok cüzi miktarlarda sanki 10'larca çok hızlı ve yüksek kapasitede eleman işe almışsın gibi işlerini hallettirebiliyorsun. Yapay zekayı hakkıyla kullanan birisinin 1 yıldan bile kısa bir sürede işler pasif gelir kapısı oluşturabilecektir. Bununla ilgili olarak bayram tatilinin gelmesiyle detaylı bir aksiyon alma konusu hazırlayacağım.

Ethereum nedir bilirsin alırsın satarsın 5 kazanır 3 kaybedersin ama ethereum blockchaininde işlevsel bir token yayınlarsın 300 500 cıstak cıstak yaşarsın. İşte örneğin yapay zekayı şimdi gündelik işlerde zaman kazanmak yerine  güçlü bir gelecek kurmak için kullanmazsak işte o zaman pişman oluruz

---

Şimdi benim bahsettiğim senaryoyu yaşamayız hocam çünkü hala yapay zekayı ortaya koyabilecek zekalara sahibiz. Ama onun dışında yapay zekaların birden aşırı gelişmesi ile bize baskın olabilecekleri bir senaryoyu ise belki olabilir Hatta 1.noktadaki senaryoyu birazcıkta şeye benzetebiliriz vardır ya bir şehir efsanesi mısırlılar bir zamanlar teknolojide o kadar iyiydi ki ışınlanabiliyorlardı ama sonra bir bakmışsın kediye tapar olmuşlar Çünkü hayat zorken güçlü adamlar ortaya çıkar, güçlü adamlar kolay bir hayat sunar ve son olarakta kolay bir hayat ise güçsüz adamları ortaya çıkartır.

Öncelikle yapay zeka çok hızlı birşekilde gelişiyor hatta Elon Musk'ın bu seslendirme üzerine " Voice ai "bir yapay zeka projesinin yatırımcısı olduğunu görmüştüm. Sadece sesle kalsa yine iyi deepfake adı verilen yöntemle görsel anlamda da çok şaşırtıcı derecede işler ortaya koyuyorlar. Örneğin şu konuda " Sen hep gülümse " bu teknoloji kullanılsın ya da kullanılmasın ile ilk defa o reklamı görenleri bir anlığına dumura uğratmıştır diyebilirim. Ayrıca bu teknolojinin sınırının kestirilemeyişinin ürkütücülüğü var diyebilirim.


Benim AI teknolojileri ile asıl ürkütücü bulduğum nokta konudan biraz off topic olacak ama o da şu ki; İnsanoğlunu tepeye çıkartıp yere çalacak olmasıdır. Nasıl yani meser derseniz şöyle ki bu teknoloji ile neredeyse bir insanın günlük hayatta ihtiyaç duyabileceği herşeye bir çözüm üretebilecek bir yapay zeka aracı hazır ya da hazırlanmak üzere. Bu da insanlığın kabiliyetlerinin körelmesine yol açacaktır. Günden güne insanlık yapay zeka ile zahmetsiz bir yaşama ulaşacak ve kolay günler basit insanları ortaya çıkartacak. Basit insanlar derken yapay zekaya ödevlerini yaptırtan öğrencilerle gelecek, bilimsel araştırmalarda ve deneylerde yapay zekayı kullanan akademisyenlerle gelecek, sanatsal aktivitelerle iki satır yazıp ortaya sanat eseri koyan sanatçılarla gelecek. Ve o dur ki gün gelecek 0 ve 1'in dilinden gerçekten anlayan son insan öldüğünde yavaştan insanlık çökmeye başlayacak. Bu kadar karamsar olma demeyin ama şuan bu yazıları yazdığım bilgisayarlar bile evlerin çoğuna ödev yapmak ders çalışmak için alınmıştı ve gelinen nokta ise ortada yani. Ha biz yaşar mıyız bunları hayır ama kıyamet kopmazsa torunlarımız yaşar

Kısa sürede verdiğin emeklerle forumun yerelindeki herkesin aklında yer etmiş birisisin hocam çabalarının ve başarılarının devamını canı gönülden diliyorum. Ayrıca denk gelirsek o turtadan bir de ben denemek isterim şimdiden söyleyeyim yani

Nice yıl dönümlerine tekrardan

Bana balık verme balık tutmayı öğreti uygulamaya çalışmışlar ama baya bi geç ortaya çıkmış Bu haber bi 5-10 sene önce yayılsaydı @Bthd hocamında da dediği gibi insanlar öğrenince deneyip okumaya çalışırdı belki de bu sayede o maclerin parasını çıkartırlardı Ama geç olsun güç olmasın 3-5 kişi bile bu çalışmanın sonucunda birşeyler öğrenirse kardır.

Öncelikle bir şehit yakını olarak diyecek çok şeyim var ancak dile getirmekte zorlandığımdan bugün birşeyler karalayacağım. Amcam 74 Kıbrıs çıkarmasında şehit düşmüştü ne yazık ki yaşımdan ötürü onu tanımak nasip olmadı. Ancak babam amcalarım babannem hatta onu tanıyan akrabalarımdan çokça onun hikayelerini dinlemişimdir. Ki daha önce birkaç farklı konuda bu hususla ilgili birşeyler yazmıştım bir kişiyi şehit olarak vermenin gururu kadar da yokluğunun ağırlığından. Şehit olmak bakın gerçek anlamıyla çok ağır birşeydir bunu tam anlamıyla idrak edebilmek çok zor iken birçok kişi şehitliğin o yüce şanını kolayca ağızlarına alabiliyor olması ve bunu aslında hiçbirşeyi anlamayıp yapmaları gerçekten de üzücü (aslında birçok şey söylenebilir bu konuda ama üzücü demek şimdilik yeterli diyeyim). Bu vatan için, bu vatanın evlatları için, bu vatanın evlatlarının geleceği için çekinmeden canını veren tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Yerli ve milli aracımız üstündeki nazarı ilk kazasını yaparak atmış. Plakasız trafikte ilerlemesi ne kadar manidar (!). İnşallah şu fotoğraftaki araçla vurulmamıştır değilse adama harbiden acırım.



https://www.haber1965.com/yerli-otomobil-togg-ilk-kazasini-yapti-iste-hasar-maliyeti-69316.html

Ve sen bunları sesli bir şekilde dile getirsen ve sosyal medya da öne çıksa hemen ifaden alınır hocam Bunu yazınca da şu olay geldi aklıma



Ne yazık ki bu ülkeye güzel bir gusül abdesti aldırmadığımız sürece toplanması zor bir hale geldi. Doğru düzgün işleyen birşey bulsak öpüp başımıza koyacağız artık.

Doğa durumunda eşitlik vardı diyemeyiz hocam aslında. Dünyanın hiç bir yerinde jeolojik olarak bir eşitlik söz konusu olmadığı gibi doğal ortamda da bir eşit imkan olmayacaktır. Şöyle ki coğrafya kaderdir deriz ya o hesap demek istediğim. Neolitik dönemi avcı toplayıcılıktan tarıma evrildiği dönem olarak anlatırlar diye hatırlıyorum ancak o zamanda bile göçebelik devam etmekteydi yani o adamlar için bir eşitlik yoktu çünkü o dönemde tarım ile besine ulaşımı sağlayabileceklerine dair bir tweet atamıyorlardı Ya da A ormanında gezinen bir adamın karşısına bir panter çıkıyor ama başka bir adama etçil değilde otçul bir hayvan çıkıyor. Ya da binlerce yıl önce ki insanlardan yine devam edelim kabileleşme o zamanlarda da yer alıyordu birisi ormanın taşlı kayalı yerinde yaşarken diğeri nehir kenarında yaşıyor birisi nehirden balığı alabilirken diğeri ne suya erişebiliyor ne de tarım yapabiliyor.

Hatta bir film önerisinde bulunayım. "Quest for Fire" spoiler vermeden o binlerce yıl önceki ateşe dair eşitsizliği ve adaletsiz bir durumun ortaya çıkardığı macera diyebilirim. Konuyla alakasız ancak örneklerimle alakalı bir film

Ölüm herkes için eşittir deriz ancak o bile adaletli değil yani. Kimisi en güzel anlarını yaşarken kalpten gider, kimisi en kötü günlerini yaşarken. Hatta iki kişi aynı sürede yaşasa bile ölüm hayatın adaletsizliğini pekiştirir.

Çok mu saçmaladım ne Yani velhasılı kelam eşitlik yoktur bunlar hep amariganın oyunları @Dzige hocam


Öyle bir durum bir abimizin başına gelmişti. İş yerinde bir kadın ona suç atmıştı en son sinirden amk siksem içime oturmayacak ama sikmeden sikti deyip hayatımı sikecek orospu diye hayıflanmıştı. Ama allahtan kendini kurtarabildi

Eşitlik sağlanabilir mi evet ancak adaletli olur mu hayır Örnek veriyorum adam trilyonlar kazanıyor sikerim kırmızı ışığını geç şoför diyor 300-400 neyse ödüyor ama sen kırmızı ışıkta durmak için frene asılırsın bir milim kaydı diye hoooop kameradan gönderirler sen de kara kara düşünürsün ulan bu ayın sonunu nasıl getireceğiz diye

Veya evlenirsin ama bir türlü anlaşamazsın boşanmak istersin bu seferde kadın der ki ne varsa yarısı benim. Ama sen neyin varsa kazanmak için sabahtan akşama eben sikilmiştir. Ha bi bakmışsındır sen neyin varsa kazanmak için senelerini vermişsindir ama o karı müsvettesi belki de 3-4 aydır hayatındadır ve yarısını almakla kalmayıp bir de nafaka alıyordur senle. Ki bu nafaka olayı da çok saçma amk karı diyor ki ohhh bulmuşum altın yumurtlayan tavuğu ne çalışıcam deyip sabahtan akşama kadar ossura ossura yatıyordur. Haaa diyelim ki yetmiyor verdiğin nafaka gidip çalışır ama der ki iş verene ben sigorta istemiyorum ya da yanlış bilmiyorsam asgari ücrete tekabül ediyorsa nafaka kesilmiyor ona göre ayar çekiyor. Daha da beteri gidip birisiyle aşk hayatı yaşıyor ve senin verdiğin nafakayla yapıyor evlenmiyor niye senin o nafakan var.

Önceden kız tarafı korkardı ya oğlan ipsiz sapsız olursa diye şimdiyse erkek tarafı korkuyor ya bu kız para için mal mülk için oğlumuzlaysa diye.

Tabi konunun ana temasına odaklanacak olursak davanın detayları johhny depp ve amber heard davasındaki gibi ortaya konulmadığı sürece kim haklı kim haksız bilemeyiz. Ancak görüşüm benim burada Hakimi haklıdır abi boşanıyorsun ve direk yarısını istemek bana biraz aç gözlülük gibi geliyor ne bileyim yani. Sen bu adama bu mal varlığını kazanması için ne verdin de yarısını istiyorsun derim yani.

Dün kendimize dert ettiklerimizin çok azı bugün başımıza gelmiştir. Ayni şey yarınlar içinde geçerli streslerimiz, korkularımız ve kafamızda kurguladigimiz şeyler başımıza gelmeyebilir ancak etkisi psikolojik olarak bizi yipratabilir. O yüzden gereksiz yere stresle mücadele etmek yerine carpe diem yani anı yaşayın!