BÜYÜK KITLIK [1315-1317]1315-1317 Büyük Kıtlığı, 14. yüzyılın başlarında Avrupa'nın büyük bir kısmını etkileyen büyük bir kıtlıktır.[1] Kıtlık, Avrupa'daki bir dizi büyük ölçekli krizin ilkiydi. Açlık, uzun yıllar boyunca milyonlarca ölüme neden olmuş ve 11. ve 13. yüzyıl arasında büyüme ve refah döneminin sonu olmuştur.
Büyük Kıtlık, 1315 ilkbaharında kötü hava koşullarıyla başladı. Tarım hasarları, 1317'deki yaz hasadına kadar 1316 yılına kadar sürdü ve durum 1322 yılına kadar tamamen iyileşmedi. Dönem, yüksek suç oranı, hastalık, kitlesel ölüm ve hatta yamyamlık ile kendini belli etti. Kriz, Kilise, devlet ve Avrupa toplumu için büyük sonuçlara neden oldu.
İRLANDA PATATES KITLIĞI [1852]İrlanda’da yaklaşık
1 milyon insanın ölümüne neden olan Büyük Kıtlık yada diğer ismiyle İrlanda Patates Kıtlığı, İrlanda’da 1845 yılında başlayıp 1852 yılında son bulan kitlesel açlık, hastalık ve göç dönemidir.
İrlanda’da büyük kıtlığa ve halkın temel gıda maddesi olan patateslere bulaşan phytophthora infestans mantarı sebep olmuştur. 1845’te ekilen patatesin %40’ını, sonraki yıl tamamını yok eden mantar yalnızca tarladaki değil ambarlardaki patatesleri de etkilemiştir. Yetersiz beslenme ve bakımsızlık kısa zamanda hastalıkları beraberinde getirdi. Tifo ve kolera gibi bulaşıcı hastalıklar çok sayıda ölüme yol açtı, çaresiz durumda kalanların sığındığı yardım merkezleri yoğunluktan çalışamaz duruma geldi. Çoğu İngiliz olan toprak sahiplerine borçlarını ödeyemedikleri için evlerinden çıkmak durumunda kalan İrlandalılar, çareyi göç etmekle buldu. Bugün kimi kaynaklarda “İngiltere’nin Büyük Kıtlık sırasında İrlanda’ya yeteri kadar destekte bulunmadığı, bu yüzden dönemin, İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesinin de asıl başlangıcı olduğu” savunulur. Bu kıtlık sonucunda halk yedi yıl boyunca açlık çekmiştir. Yedi yıllık kıtlık sona erdiğinde nüfus %20-25 oranında azalmıştır.
BENGAL KITLIĞI [1770]Bu açlık, 1769-1773 yılları arasında Hindistan'ın Bengal kentinde yaşandı 10 milyon insan yaşamını yitirdi. 1769'da başarısız bir musonun ardından kuraklığı ve zayıf pirinç hasadı tetikledikten sonra başladı. Ayrıca artan vergiler nedeniyle halk pirinç ekiminden afyon ekimine yönlendirilmişti. Bu da sonu hazırlayan gelişme oldu. Felaket şu andaki Batı Bengal ve Bihar eyaletlerini, Jharkhand, Odisha'yı Hindistan'da ve Bangladeş'in bazı bölgelerini etkiledi. Hiçbir rahatlama sağlanmadı ve açlığın sonunda, Bengal'in nüfusu üçte bir oranında azalmıştı.
RUSYA KITLIĞI 1921Povolzhye kıtlığı olarak da bilinen 1921-1922 Rus kıtlığı, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'nde 1921 baharının başlarında başlayan ve 1922'ye kadar süren şiddetli bir kıtlıktır. Rus Devrimi ve Rus İç Savaşı bu kıtlığa neden olan sebeplerin başında gelir, ayrıca yiyecekleri verimli bir şekilde dağıtamayan raylı sistemler(tren) tarafından şiddetlenmiştir.
Bu kıtlık, başta Volga ve Ural Nehri bölgelerini olmak üzere, tahminen 5 milyon insanı öldürdü ve köylüler yamyamlığa başvurdu.
BÜYÜK ÇİN KITLIĞI [1956] Kıtlığı getiren :
Yanlış Tarım Uygulamaları ve Serçe ölümleri Hızla sanayileşme çabasıKolektif çiftliklerin kurulmasının yanı sıra, Çin Komünist Partisi, Sovyet tarım uzmanı Trofim Lysenko’nun radikal tarım fikirlerini de uygulamaya karar verdi.
Bu radikal fikirlerinden ilki, tohumların birbirine çok yakın ekilmesinin faydalı olacağıydı. Lysenko’nun aynı türden bitkilerin birbiriyle rekabet etmeyeceği varsayımından hareketle, Çin kolektif çiftliklerinde tohum ekilme sıklığı önce üç katına, daha sonra altı katına çıkarılmış; sonuç olarak bitkiler gayet de birbirleriyle rekabet etmiş ve büyümeleri de sınırlı olmuştu.
Lysenko’nun diğer dâhiyane fikri ise, tarlaların çok derin sürülmesinin daha faydalı olduğuydu. İnsanoğlunun buğdayı evcilleştirip, tarım devrimini başlattığı yıllardan bu güne kadar tarlalar 15-20 cm derinlikte sürülürken, Lysenko, toprağın en verimli yerinin 1-2 metre derinlikte olduğuna ve tarlaları derin sürmenin çok güçlü kök büyümesine neden olacağına inanıyordu. Neden bilinmez, Çinliler sorgusuz sualsiz bu fikri de uyguladılar ve tüm kolektif çiftliklerde tarlalar 1-2 metre derinlikte sürülmeye başlandı. Sonuç olarak 1-2 metre derinlikten yüzeye çıkan verimsiz toprak, kum ve kayalar gene bitkilerin büyümesini engelledi ve bu çığır açan fikirlerin uygulanması sonucunda kolektif çiftliklerden alınan verim oldukça düştü.
Serçe SoykırımıÇin, hem ülke genelinde bulaşıcı hastalıkların önüne geçmek hem de tarım ürünlerine verilen zararı azaltmak için, haşere olarak değerlendirdiği, dört hayvana karşı savaş açtı. Tarihe “Four Pests Campaign” (Dört Haşere ile Mücadele) olarak geçen bu savaşta Çinliler, sıtmadan sorumlu tuttukları sivrisinekleri, vebadan sorumlu tuttukları fareleri, muhtemelen sinir bozucu oldukları için karasinekleri ve tohumları yiyerek tarım üretimine zarar verdiği düşünülen serçeleri yok etmeye karar verdi.600 milyon Çinliden birinin bile aklına “yahu serçeleri yok edersek, bu hayvanın beslendiği hayvanların sayısı artmaz mı?” sorusu gelmediği için, serçelerin soyu tükenme noktasına gelir gelmez Çin kolektif çiftliklerini çekirge ve haşereler basarak tarım ürünlerine zarar vermeye başlamıştı.
1960 yılında Çin Hükümeti hatasını -kısmen- anlamış olacak ki, serçe soykırımının bitirilip, yerine tahtakurularının yok edilmesinin emrini verdi. Kabaca 2 yıl süren bu çılgınlık döneminde, yaklaşık bir milyar serçenin öldürüldüğü tahmin ediliyor. Serçelerin yok edilmesinin yarattığı ekolojik zararın tamiri, yok edilme süresinden çok daha uzun sürdü.
Link: https://www.youtube.com/watch?v=LjRZIW_hRlM&feature=emb_title''Büyük Çin Kıtlığı hakkında yazılmış en önemli eserlerden birisi olan “Mezar Taşı / Tombstone” kitabının yazarı Yang Jisheng, felaketi birebir yaşayanlardan. Jisheng 18 yaşında bir öğrenciyken, yakın bir arkadaşından, babasının açlıktan ölmek üzere olduğunu duyarak hemen köyüne geri döner. Jisheng köyüne döndüğünde içinde ne kedi, ne köpek ne de kuş olan hayalet bir kasabayla karşılaşır. Açlığın boyutu o kadar kötüdür ki, köyde bulunan bazı ağaçların kabukları bile soyulmuş ve yenilmiştir. Jisheng, babasına, yanında getirdiği yiyeceklerden verir ama babası artık çiğneyemeyecek kadar yorgun düştüğü için kısa süre sonra vefat eder.İnsanoğlu açlıktan ölmek üzereyken, korkunç yollara başvurabilir. Dönemin Çin devlet arşivlerinde, insanların yamyamlık yaptığı, başka insanları kaçırıp yedikleri veya ölmüş insanların bedenlerini kaçırıp yediklerine dair binlerce kayıt bulunuyor. Çocuklarını öldürüp yiyen ebeveynler, ebeveynlerini öldürüp yiyen çocuklar gibi düşünmesi bile insanın kalbine bıçak gibi saplanan vakalar yaşanıyordu.''