Gerçekten faydalı bir paylaşım olmuş Jossque teşekkürler. Bu tarz durumlarda bir anlamda sürümden kazanmak gerekiyor. Yani mesela on tanesiyle ilgileneceksin, bir şeyler yapacaksın ki, dokuzu fos çıksa bile bir tanesinde tutturursan tüm çabaya ve yaptıysan harcamaya değsin. O nedenle böyle tek bir ihtimal bilinse bile listelenmiş paylaşımlara çok değer veriyorum.
(Ama artık kalmadığı için pek merit veremiyorum )

Benim anlamadığım şey şu, sen nimetlerinden yeterince yararlanmayı beceremediysen ve doğru dürüst kazanamadıysan burada boğayı bağlayan şey nedir, kendi eksikliğinin faturasını nasıl bir mantıkla boğanın yetersizliğine bağlıyorsun?
Ben de şöyle söyleyeyim, kastettiğin boğada bir çok insan (küçük yatırımcıyı kastediyorum) çok güzel paralar kazandı, hatta pandeminin getirdiği ekonomik yıkımdan boğadaki kripto piyasası sayesinde sağlam çıkabilen çok sayıda insan oldu.
Anlamsız bir başlık olmuş.

Temel değişiklikler bir anda yapılmaz çünkü direnç ve tepki hem hızlı, hem de güçlü gelişir. RTE bunu çok iyi bildiği için yapmak istediği her eksen değişikliğinde son derece küçük adımlarla ve "iki iler, bir geri" prensibiyle hareket ediyor ve işlem tamamlandığında geniş kitleler bunun ne zaman olduğunu anlamıyor bile. Kendisinin "ben ekonomistim" argümanı ülkenin en mizahi yaklaşımı olmakla birlikte toplum mühendisliği, kitlesel davranış bilimleri konusunda kesinlikle "ordinaryüs" ünvanını hakediyor ve şaka ya da iğneleme yapmıyorum, son derece ciddiyim.

Soracaktım ama benden önce davranmışsın 

Ortaçağ dediğimiz çağ insanların henüz doğayı manipüle edemedikleri ve gezegenin işleyişi hakkında bizden de az şey bildikleri, deneyimlere dayalı bir çağdı, dolayısıyla bir ürün basit yetiştirme teknikleriyle yetişebiliyorsa varlığını sürdürebiliyor ve tabii ki ya doğal oluyor, ya da hiç olmuyordu.
Başka bir yiyecek türü bilmeyen insanların doğallık aradığı ifadesi duyduğum en anlamsız argümanlardan birisi olmuş.

Bu kesinlikle doğru, ömrünü Ankara'da geçirip 7 yıldır İzmir'de yaşayan ve eskiden başka kıyı illerde de (sadece turistik bölgeler değil) sık balık tüketmiş birisi olarak en iyi ve taze balığın kesinlikle Ankara'da olduğunu net olarak söyleyebilirim. Bundaki kastım gidip balıkçıdan, marketten aldığın ve ortalama bir mekanda tükettiğin balık, yani geniş kitlelere hitap eden balık ve en iyisi gerçekten Ankara'da.

Dinlerin temel prensibine son derece uygun bir etkileşim yaşanıyor, bu anlamda şaşıracak bir şey görmedim açıkçası. Toplumların disiplin mekanizmasının temel argümanı "düşünme, sorgulama, inan ve itaat et" olarak özetlenebilir, bu gereklilikleri devreye aldığın zaman da rahatlıkla böyle hipnotize olabilirsin.
Nasıl ki daha geriye gittiğimizde insanlar "ulan bu şekli X yıl önce taştan biz yonttuk, kendi yaptığımız şeye niye tapıyoruz?" diye sormamışlarsa, çuf çuf reisin peşine takılmakta da bir yanlışlık görmezler.

Ya gerçekten suç var, suç var. Yapılan bazı şeylere insan belirli bir ölçüde tolerans gösterebiliyor ama bazılarına da tam tersine içi öfkeyle doluyor. Bu şerefsizin yaptığı hiçbir koşulda kabul edilebilir bir şey değil, son derece sadistçe ve aşağılık bir davranış, o kadar rezil bir şey ki, bazı olayları duyunca yine de mesela "belki madde etkisindedir" falan diyebiliyorsun ama bunun hiçbir gerekçesi yok. Umarım cezaevinde koğuştakilerin her türlü ihtiyacını karşılar !

Sadece bunu öğrenmek için yeni üye olmuş ve böyle bir soru soruyorsan nedenini de belirtmen gerekir, sıradan bir soru değil bu ve her türlü suistimale açık bir bilgi istiyorsun. Yok eğer makul ve kabul edilebilir bir gerekçen varsa konuyu ana sayfada değil, madencilik alt başlığında açarsan daha iyi cevaplar alabilirsin.

Gücün gözleri kör ettiği, iktidar sarhoşluğunun yol kenarına devirmesine neden olabileceğinin en somut göstergesi bu dava. Şimdi umursamıyorlar ama önümüzdeki zaman dilimi için iki alternatif var:
Ya becerebilirlerse Türkiye'yi resmen demokrasi dışı, totaliter bir yönetim yapısına çevirecekler (o zaman tabii ki yırtarlar), ya da anayasayı ve Anayasa Mahkemesi'ni sallamamanın er ya da geç çok ağır bir bedeli olacak ve bu bedelin ödetilmesi Tsunami şeklinde olacak.

Balık severim ama ne yalan söyleyeyim pek sık tükettiğim söylenemez, çok meşakkatli geliyor açıkçası. Benim yelpaze biraz daha geniş olmakla birlikte eşim pek sevmediği için ortak noktamız çipura, hemen hemen bir tek onu seviyor, benim de sevdiğim bir balık olduğu için evde sadece çipura yiyoruz. Dışarıda yersek (yani kafayı yemişsek!) ben keserbaş ve lüfer de severim, onları tercih ediyorum.

Stableların güvensizliğine sonuna kadar katılıyorum arkadaşlar ama  onlara da bir anlamda mecburuz. Diyeceksiniz ki borsaların çoğunda fiat da geçiyor, evet geçiyor ama genellikle onlarla yeterince işlem çifti yok, dolayısıyla alım satım yaparken pek de işe yaramıyorlar.
Eskiden ben de tam stable düşmanıydım ama artık alıştım, kendi kendime diyorum ki "ulan elin balinası borsalarda on milyonlarca dolarlık stable tutuyor -ve evet, üstelik borsada tutuyor-, o dertlenmiyor da sen elindeki düdük gibi para için mi tırsıyorsun?"
Aydınlanma yaşadım yani 

Bir cacık olmayacağının temel göstergesi benim şu anda çünkü bir adresime 200 Jup tanımlanmış ama ne Jupiter ile herhangi bir işlem yaptım, ne bağlantılı bir token varsa onu aldım vb. Yani hiçbir şey yapmayana bile dağıtılan bir varlığın değerleneceğini pek zannetmiyorum. Umarım yanılırım da, işlem yapıp yüksek sayıda kazanan arkadaşların dişinin kovuğuna bir şeyler girer.

mandown o iş tam olarak iki ucu boklu değnek ve gerekliliğin çok iyi analiz edilmesi lazım çünkü maskenin bariz bir koruyuculuğu var (aslında o da biraz yanlış biliniyor, bizim kullandığımız cerrahi tip maskenin takanı koruması zayıf, takandan koruması güçlü, hele hem korunan, hem de kaçınılan takıyorsa ciddi koruyucu oluyor) ama bu sefer de işin içine tembel teneke ve alzheimerli bağışıklık sistemimizin "nassa maske var, siğe boşver, ne uğraşacam yeaa"  tavrıyla giriyor ve dahili korumamız büyük oranda zayıflıyor, o zaman da sürekli maske takmak zorunda kalıyoruz. Risk gruplarını hariç tutarak söylüyorum, hasta olmayı göze alıp biraz düşmana maruz kalmak gerekiyor.

@ZekiBeyy, bu mevsimde viral hastalıklarını artmasının iki temel nedeni var ve soğuk buna dahil değil, kaldı ki soğuğa maruz kalmanın insanı hasta etmeyeceği bilimsel olarak uzun zamandır biliniyor.
Soğuk havalardaki etkisi kanıtlanmış temel iki risk faktörü şöyle:
-Soğuktan dolayı kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunma süresinin artması ve bu ortamların virüs ve bakteriler için ideal ısı, nem ve yayılma fırsatı anlamına gelmesi,
-Kışın güneşe maruziyetin azalması nedeniyle UvB ışınlarının virüs ve bakteriler üzerindeki öldürücü etkisinin kaybolması (kış güneşi bile açısından dolayı atmosferde yüksek oranda filtrelendiği için yeterince UvB içermiyor) ve güneş yokken bağışıklık sistemi için çok önemli rolü olan D vitamini sentezi ve miktarının düşmesi.

Bilgimiz arttıkça anlıyoruz ki soğuktan da güneşten de kaçmak doğru bir strateji değil.

Geçen yılın felaketine maruz kalmış insanların halinden en çok Egede yaşayanlar anlıyordur, çünkü evet Egede korkunç büyüklükte depremler beklenmiyor ama coğrafi ve jeolojik yapısından dolayı sürekli sallanıyor, biz İzmir'e taşınalı 7 seneyi geçti ve "sallandık" dedirtecek kaç tane deprem yaşadığımı hatırlamıyorum bile. Ankara'da önlarca yılda iki kere olmamıştır herhalde.
Dolayısıyla büyük deprem yaşadıktan sonra devamında gelen artçılar ve ondan bağımsız süregelen depremlerin yarattığı korkuyu, stresi çok iyi biliriz. Onlar kadar ağırını yaşamamış olsak da, daha düşük dozda benzer ruh halindeyiz.
Durup dururken "olmayan" sallantı hissedip sürekli avizeye vb bakıp kontrol etme, deprem olmadığı halde kesinlikle sallandığını zannetme durumu kolay baş edilecek bir şey değil.

Konu açılmışken de şu uyarıyı yapmış olayım (bir arkadaşım bizzat yaşadı): Eğer herkesten daha fazla deprem korkunuz varsa hiç klasik "Egede bir yerlere yerleşeyim" hayali falan kurmayın, bir seneye kalmaz, tası tarağı toplar, geri dönersiniz. Çünkü burada az ya da orta, sürekli deprem oluyor (lafın gelişi değil, gerçekten sürekli) ve buna alışamazsanız büyük sıkıntı.

Sırf komisyon avantası için açılan yüzlerce gereksiz altyapı ihalesi
Açıldığından beri (çoğuna yıllardır) bir tane bile uçak inmeyen ve inmeyeceği bilindiği halde oy için yapılan havaalanları (şimdi onların birkaçına yeni personel alınıyor)
Rant için, önden ucuza arazi kapatıp dudak uçuklatacak fiyatlara satabilmek için İstanbul'u ortasından yarıp içine sıçma projesi
Padişahın sol taşağı rahat etsin diye günde 11 Milyon Lira harcanan saray
Akıl alamayacak bütçelerle yapılan ama bir sikim hizmet veremeyen, uğruna hemen hemen tüm resmi sağlık kuruluşları kapatılıp halkın onlara mecbur bırakıldığı şehir hastaneleri
Sırf kişisel inatla faiz indire indire canına okunmuş bir para yönetimi
.
.
.
(Biraz düşünen daha onlarca satır ekleme yapabilir)
Böyle böyle ülke ekonomisinin bilerek ve isteyerek  ...na konmasında sıkıntı görmedin de, yıllarca kazandığı paranın neredeyse yarısına devlet zoruyla el konulmuş insanlara geri ödeme sırası geldiğinde daha öncekilerin yararlandığı ama bir anda ellerinden alınan haklarını geri istemeleri mi battı sana?

Kafan güzelmiş, güle güle kullan

İzmir'deyiz, hissettim ama neyse ki hem kısa sürdü (bu gerçekten önemli, 2020'deki 6.9'luk depremde yıkımın ve can kaybının nispeten az olmasının nedeni de kısa sürmesiydi) ve bizim tarafta bence 5.1 olarak hissedilmedi. Google deprem uyarısı da geldi ama muhtemelen merkez çok yakın olduğu için depremle hemen hemen aynı anda geldi, ama yine de önemli bir fonksiyon bu, bir kişiyi kurtarsa tüm çabaya değer.

Heriflerin yan ceplerini besleyen esas damarlardan birisi İstanbul'du, bunun iki bacağı var, merkezi idare inisiyatifinde olan kısımdan operasyon artarak devam ediyor ama esas yenilecek para yerel yönetimin kontrolünde ve şu an o musluktan bir şey akmıyor. İstanbul götürü sisteminin öylesine kilit bir unsuruydu ki, can evlerinden vuruldular.
Farkındaysanız Ankara'da da yedirmeyen birisi var ve doğrudan bulundukları şehir ama o kadar umurlarında değil, çünkü hem para daha az, hem de bulanık iş yapmak Ankara'da daha zor.
İstanbul büyük, kalabalık ve dağınık bir yer olduğu için götürü sistem çalışmaya son derece uygun.

Dışarıdan ahkam kestiğimin farkında olarak ve ukalalık olarak görülmemsi dileğimle gözlemlerimi yazıyorum: İstanbul seçmeni İmamoğlu'nun yarattığı farkın farkında, normal şartlar altında oyunu çoğaltarak kazanması beklenir. Ama bunlar İstanbul'u takıntı haline getirdikleri için (birden çok nedeni var ancak ana sebep tabii ki rant) her yola başvuracaklardır.
Yöntemlerinin hepsini gördük, biliyoruz demeyin, 5 yıldır yapacakları pislikleri kurguluyorlar ve bu sefer CHP tarafında işin başında geçen sefer alayına kök söktüren Canan Kaftancıoğlu yok.

Ek bilgiler için teşekkürler, aklımın kenarına gerçekten yazdım. Umarım kurulum ve daha da önemlisi ayar konusunda kodlama bilgisi falan gerektirmiyordur çünkü kodlama yapabilecek bir yazılım bilgisine sahip değilim. Bunu şundan dolayı belirtme ihtiyacı duydum, bazı sistemleri kurmak çok zor değildir (mesela firewall cihazları), önemli olan doğru ve ihtiyaca uygun bir şekilde konfigüre edebilmektir ve o kısım ciddi bilgi, tecrübe gerektirir.

Statis projesi tarafından çıkartılan ve Euro destekli bir stablecoin olan EURS artık Stellar ağında da mevcut, bunun nedenini Stellar ağının  hızlı, düşük maliyetli ve verimli ödemeler sağlama yeteneğine sahip olması olarak açıklamışlar.
EURS aslında hacim olarak küçük bir proje, 124 küsür milyon maksimum arzı var ama karşılık rezervleri Litvanya Merkez Bankasında tutuluyor ve global ölçekte bir bağımsız denetim kuruluşu olan BDO tarafından denetleniyor.
Stablem olsun ama sadece yues dalır olmasın diyenler için güzel bir seçenektir kendisi.