Show Posts
|
Pages: « 1 2 3 [4] 5 »
|
Oynamak, gol atmak istiyor. gomis bir zamanlar yeni drogba olur mu diye umut baglanan bir oyuncuydu. swansea'de gecirdigi kotu zamanlardan sonra marsilya'da cikis yapti ve 20 gol atti ancak orada kendisine hak ettigi sevgiyi gosteren taraftar ve boyle bir futbol ortami yoktu. galatasaray taraftari onu cok sevdi. o da galatasaray'i, arena'yi ve taraftari cok ama cok seviyor. her mac atabildigi kadar atmayi, aslan sevincini yapmayi ve tribunlere kosmayi istiyor. bununla yanip tutusuyor. sarhos olmus durumda. sahada her seyini veriyor. bu cok ama cok guzel bir sey. gomis galatasaray'da hic gormedigimiz bir seviyeye cikabilir. hocayla olan tartismalari da hirsindan ileri geliyor galiba. boyle seyler her takimda olur. onemli olan tudor'un takim ici dengeyi saglamak saka saka onemli olan ikisinin de uzatmamasidir. bu olay kapanir gider endise etmeyin.
|
|
|
kablo derdi ile uğraştırmadan gayet mobil şekilde müzik dinlemenize yarayan alet. bazılarının üzerinde usb girişi de oluyor fakat bu aletlerin ekranları olmadığı için, sadece usb disk takıp şarkı dinlemek isterseniz, şarkı değiştirmesi zor olacağından biraz gereksiz geldi. böyle bir aletin en kolay kullanımı yine bluetooth ile bir başka aleti bağlamak ve şarkı değiştirme işini bu elinizdeki aletten yapmak. jbl go serisi hem ucuz hem güçlü hem de tasarım olarak bu konuda göz doldurmakta.
|
|
|
başlangıç seviyesinin üstünde ve biraz kulağı da gelişmiş olanlar için youtubedaki bbc'nin extra english başlıklı videolarını izlemelerini öneririm. sanırım ilk on, on beş videodan sonra ingilizce altyazıda kalkıyor. karakterler ve bölümler oldukça eğlenceli ve izlenilebilir. listening için oldukça faydalı oldu bana.
|
|
|
O kadar uzaktan kitap okumak gözlerinizi bozabilir, eğer var ise tanıdığınız bir dürbünden yardım alın.Her gün farklı kitapların farklı bölümlerini okumayın. sezon başında bir kitaba başlayın, her gün aynı kitabı okuyun.
|
|
|
the man from earth (2007) 14000 yıldır yaşadığını iddia eden bir tarih profesörünün iddiasını bir kaç akademisyen çürütmeye çalışıyor. zekice yazılmış bir film. tek bir alanda geçmesine rağmen asla sıkmıyor. düşündürücü.
a beautiful mind (2001) John nash adlı matematik profesörünün hayatını ve nobel ödülü almasını konu alıyor. gerçek bir olaydan alıntı film yani. izleyin.
Oldboy (2003) Güney kore sinemasının pek bi sikici eseri. intikamı konu alan bu kadar güzel bir film zor bulursunuz. 15 yıl boyunca tek bir odaya kapatılan adamın serbest kaldıktan sonraki intikam arayışı diyebiliriz kısaca.
|
|
|
içinde olduğum ve gerçekleştireceğim eylem, aylar kaldı gerçekleşmesine.
burada hayat olmasa da bir yerlerde hayat var. burada umut olmasa da bir yerlerde umut var ve geçen bir ömür var. o saatler bir daha gelmeyecek, o yaşlarda olamayacağız. beni hak etmeyen illerle, insanlarla yaşamayı bu ömre hakaret sayıyorum. sizin bilemediğiniz kıymeti, birileri elbet bilecek. bu çile bitecek, o neşe gelecek. nefesleri boşa harcamaya gerek yok. değişime hazır olun ve gitmeniz gerekiyorsa gidin. geçmişi, geride bıraktığınız insanları düşünmeyin. ileri, daima ileri !
|
|
|
3 ana+ 3 ara öğün yiyin, yağsız salata ve çiğ yenebilen sebzelerden dilediğiniz kadar tüketebilirsiniz. canınız kalorili ve zararlı bir şeyler istediğinde (örn: kola, kızartma, hamburger vs.) sık dişini diyet bitince yiyeceksin diye kendinizi telkin etmeyin*, bunlar benim sağlığım için faydalı değiller, üstelik tüm vücuduma haddinden fazla zararlılar. o yüzden ben bu gıdaları hayatımdan tamamen çıkarmalıyım düsturunu benimseyin. ki bu, diyet sonrası verilen kiloları hızla geri alma durumunu büyük ölçüde engelleyecektir. hedefiniz incecik olmak, güzel kıyafetler giymek, karşı cins tarafından beğenilmek vb değil, hayatınızın geri kalanını sağlıklı bir şekilde geçirmek olsun. unutmayın, bilinen en önemli kanserojen madde sigaraysa, ikinci sırada da yanlış beslenme ve fazla kilolar geliyor. diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarını saymıyorum bile.
|
|
|
ilk olarak geçen hafta deneyimlediğim olay. kuşadasına iki arkadaş izmirden bulup gittik. gayet iyi bir yolculuktu, sıkıntı yaşamadık. sırt çantaları elde çadır, seyyar sandalyelerle bindik araca, araç klimalı ve hızlıydı hemde gayet makul bir fiyatı vardı. oraya üye olan ve seyahat eden insanların kültür seviyesi ve yaşanmışlıkları baya fazla hemen anlıyorsun. düşünün arabada 5 kişi seyahat ettik ve bu beş kişi ( 2 öğretmen, 2 mühendis ve 1 veteriner ) gayet eğitimli insanlardı. hatta 2 si yurt dışında uzun süre kalmış ve birisi de bu olayı yurt dışında deneyimlemişti
|
|
|
çoğu zaman büyük bir hayal kırıklığıdır.
yakın bir zamanda, çok güzel yazılar kaleme alan bir blogger'la buluştum. anlatımı çok sürükleyici, imla hataları hiç yapmıyor, insanı etkileyen şeyler yazıyor.
buluştuk. nasıl varoş. hiçbir ortak yanımız yok. ve hiçbir ortak noktamız da asla olmayacak. yaşadığı hayat hayat değil, kendi hayatımdan utandım. kendimi anlatmaya utandım. okulumdan utandım, evimden, arabamdan, ailemden utandım, anlatamadım hiç bir şey. paylaşamadım.
o anlattı. anlattıkça anlattı. o konuştukça benim içim daraldı.
şok olmuş bir şekilde tıpış tıpış döndüm eve.
|
|
|
yanlış bir önermedir.iyilik ve kötülük bir seçimdir.ortada tek oyun var gibi görünse bile tarafların kuralları farklıdır.kötülerin kaybetme ihtimali vardır.iyilerin kaybetme ihtimali yoktur.uğruna mücadele ettikleri adalet, hak, doğruluk vb. şeylerden vazgeçip hırslarına yenilmedikleri sürece.
|
|
|
1:resident evil 2:return of the living dead 3:28 xx later 4:dead (romero) 5:underworld 6:bruce almighty 7:hababam sınıf 8:home alone 9:scream 10:blade 11:cube 12:child's play
|
|
|
hayal kurmak güzel şey.yani eskiden öyleydi...hayallerinin gerçekleşme ümidi olduğu zamanlar güzeldi..ama artık hayallerin gerçekleşme ihtimali giderek azalıyor, daha doğrusu artık daha realistik hayaller kuruyorsun, olma ihtimali yüksek olan hayalleri ki olduğu zaman hayalini gerçekleştirmiş gibi hissetmek için kendini...
|
|
|
sagopa kajmer - bir pesimistin gözyaşları albümdeki bütün şarkılar efsanedir, albümün kendisi muazzamdır.Dünya çapında eminem derim
|
|
|
dünyanın en anlamsız şeyi. sünnet olur, evlilik olur fark etmez; beni hiç ilgilendirmeyen bir durum yüzünden ben neden para veriyorum yahu?
ben tek çocuk sayılırım, cinsiyetim gereği sünnet de olmadım. akıl sağlığımı yitirmediğim müddetçe evlilik de düşünmüyorum. kimsenin ne bana ne aileme bir şey getirmişliği yok yani, kimseye bir borç ödemek durumunda değilim. lakin yıllardır ailem, son bir iki yıldır da ben sürekli birilerinin düğünlerine iştirak edip takı takmak durumundayız. hatta düğüne iştirak edemesek de hediyeyi sonradan iletmemiz lazım, ayıp çünkü. mesele para da değil aslında, o parayı neden o insanlara vermek zorunda olduğum. o parayı gerçekten ihtiyacı olan birine versem ya da tamamen gereksiz ama kendimi mutlu edecek bir şey için harcasam hiç içim yanmaz ama böylece vermek çok dokunuyor. birileri saçma bir gelinliğe, düğün salonuna, pastaya, havai fişeklere, saçma sapan gösteriş zımbırtılarına para harcayacak sonra da o parayı bizden toplayacak. oh ne güzel memleket.
bugünden sonra protesto ediyorum, kimseye kuruş vermem.
|
|
|
|