20.000 dolar yaklaşık 100.000 TL yapıyor. az bir para değil. doğru düzgün bir yatırım planlaması yapmalısınız.
Ancak öncelikle bazı soruları cevaplamalısınız.

1) Bu paraya ne kadar süre ihtiyacım olmayacak?
2) Ne kadar risk alabilirim? Bu yapacağım yatırımdan getiri beklentim nedir?
2a) Ana paramın yarısını kaybedersem intihara sürüklenirim.
2b) tamamen gözden çıkardığım bir para bu riskim de kazancımda büyük olsun.
2c) hiç risk alamam bir daha bu kadar parayı bir araya getirmem için x yıl çalışmam gerekir

Bu sorulara objektif bir biçimde cevap vermelisiniz. Ancak ondan sonra yatırımcı profilinize göre öneriler sunabiliriz.

Rahmetli baba annemin bir sözü vardı "çok yiyim diyen boh yir!" derdi antep ağzıyla. pozisyon açtım sonra ufak bir kaza geçirdim. 2 gün hastanede kaldım. pozisyon terse düşüyor. bir süre sonra collectral yetmeyince likidasyon yapıyor borsa. çok kötüydü çok!. sonra tövbe ettim zaten. ben kim margin trade kim.

Bu adam bankamatik kullanabiliyor mu acaba? veya Internetin dinamiklerine hakim mi?
Ağzı olan konuşuyor. Bitcoin'in 100 USD lere inmesi bence mümkün değil. üretim maliyet yaklaşık 3000 USD iken, 100 USD ye inmesi için ancak SHA256 nın patlaması lazım.

Bu forumda kaç kişi hedef koyarak yatırım yapabiliyor ki?
Ayrıca kar ve zarar kime ve neye göre?
Örnekle açıklayayım,

2014 de 3 bitcoin aldım 400 USD den. Bir daha da para yatırmadım bu mecraya.
trade ve ico yatırımları ile bu 3 bitcoin 2017 başında 12 bitcoin e ulaşmıştı.
sonra poloniex margin trade felan derken 6 bitcoin'e indik.
mayıs 2017 de bitcoin 1600 - 1700  USD ( TL olarak 6000 TL idi) 2 Bitcoin satıp 12.000 TL ye bilgisayar malzemeleri aldım.
elimde kalan 4 bitcoin ile yatırımcılık oynamaya devam ettim.
1,5 bitcoin de forumda fonlar döneminde buhar oldu.
salak yatırımlar ile çarçur ettiğimi görünce elimde kalan 2,5 bitcoin in bir kısmını paper wallet lara attım.
bu gün itibariyle elimdeki altcoinleri satsam 1,4 bitcoin anca eder.

şimdi,

1 bitcoin bu gün itibariyle 6.200 USD olduğuna göre 8680 USD ediyor elimdeki.
ben 2014 de 1200 USD yatırmıştım. buna göre 4 yılda 7 katına çıkmış.

Şimdi soruyorum?
karda mıyım, zararda mıyım?

Unify ı proje olarak inceleyecek olursanız gayet yapılabilir geliştirmeler ile ulaşılabilir hedefler olduğunu göreceksiniz. Adamlar biz kuş konduracağız, teknolojik devrim yapacağız iddiasında değiller.
Bu nedenle yol haritasından sapmadan olağan deviniminde ilerleyen bir projeleri var. Zaman içinde değerlenecek. sbdomains nickli geliştirici biraz yavşak ancak ekip ondan ibaret değil. Topluluğu da ilginç bir şekilde projeye sahip çıkıyor. Telegram kanalını takip ederseniz when moon mesajlarını görmezden gelip yazışmaları takip ederseniz, topluluğun baya coin i sahiplendiğini göreceksiniz.

Ağın yoğunluğu ve online kalabilen cüzdan sayısı sürekli değiştiğinden günlük stake değişiyor ama fikir vermesi açısından şöyle bir bilgi paylaşa bilirim.



10 Temmuz 4
9 Temmuz 4
8 Temmuz 3
7 temmuz 7
6 temmuz 10
5 temmuz 12
4 temmuz 6
3 temmuz 7
2 temmuz 8
1 temmuz 6

48.000 adet var bu cüzdanda. günlük ortalaması 6 adet.
Ama dediğim gibi ağın durumuna göre günlük payı değişiyor. ben günde 20 geldiği günde bilirim.

Değerli forum sakinleri,
NEO alımları devam ediyor.
yatırımcım başka bir kanaldan 28 Haziran da 130 TL birim fiyat ile 20 adet daha NEO almış.
Kalan bütçemiz 1650 TL olup alımlar devam etmektedir.

Siz anonim yatırımcılardan fon toplayıp bir bakıma onlar adına şirketlere ortaklıklar yapacaksınız. Sizin bu yaptığınızın literatürde bir ismi var anonim yatırım ortaklığı.
Ancak Türkiye de borsaya kote olmayan çok ortaklı şirketlerin ortak bilgilerinin deftere kayıt edilmesi zorunluluğu var.
Bende benzeri bir çalışma yürüttüm. https://bitcointalk.org/index.php?topic=4488986.msg40358756#msg40358756
Dolayısı ile Tüm şirketlere siz (veya şirketiniz) ortak olacaksınız.

Benzeri bir düşünce akche projesinde de vardı. hatta onlar bir tık yukarı çekip startup.com gibi bir yapı ile yatırımcılardan para toplayacaklardı.
Burada ön göremediğiniz başka sıkıntılar olacak. Yatırım yaptığınız şirkete resmi ortak olduğunuzda karına da zararına da ortak oluyorsunuz.

Fikir olarak güzel ama uygulanabilirlik noktasında çok sıkıntılar var.

Ben kendi projemde belli bir miktar token i borsadan toplayana reel şirketten hisse devri gibi opsiyonlar da düşünmüştüm.

Zor bir yola girdiniz allah sabırlar versin.



Size forum imza kampanyası hazırlanması, kampanyanın yönetimi takibi, waves üzerinde asset çıkarılması ve genel olarak kripto para uzayı ile ilgili olarak katkı verebilirim.

Bu sarmaldan kurtulmak imkansız. Bunun tek yolu dış borçları reddetmek.
Bunun için yasal zemin hazırlıyorlardı aslında. Uluslar arası hukuka göre, eğer bir ülkede rejim değişikliği olursa (devrim veya cumhuriyet den başkanlık rejimine geçiş gibi)
o ülkenin dış borçlarını yok sayma hakkı var. Dolayısı ile bu gün kamu çıkıp yok borcum der ve kamu nun dış borcu sıfırlanır.

Bu durumda iç borçlar ve özel sektörün dış borcu ne olacak?

Yine aynı şekilde devletin iç borçlarını da yok sayma imkanı var. Yani bir kanun çıkarılıp kamu iç borcu da reddedilebilir.
Ancak bunun etkileri olacaktır. Çünkü Türk bankacılık sistemi yurt dışından kredi alıp devlete borç veriyor yıllardır.
Bu durumda bu bankaların hepsi batar.



çok acayip bir sarmalın içindeyiz. Hükümet IMF borcunu bitirdik derken özel sektörün borcunu katladı.

Yıllarca Sinüzit olduğumu sanarak bu geniz akıntılarına karşı çözümler denedim. Geniş spektrumlu antibiyotiklerden acı turp a kadar denemediğim şey kalmadı.
Uzun yıllar sonunda bir iş seyahati sırasında bir emekli  KBB uzmanına denk geldim. Durumumu anlattım ve bomba cevap geldi. Meğerse ben sinüzit değilmişim.
Teşhisim Alerjik Nirit (saman nezlesi) idi ve genelin aksine benim alerjim polen toz ve bunun gibi şeylere değil sigara dumanına imiş.
Günde 3 - 4 adet den fazla sigara içtiğim anda burnum tıkanıyor. Benim için iyi bir frenleyici oldu bu.

o çocukcağız böğüre böğüre kusar okaliptus lu buhar ile. Açık ve net olarak eziyet ediyorsunuz. Kısa zamanda bir KBB uzmanına gidip alerjit Nirit ile ilgili olarak tetkikler yaptırmanızı tavsiye ederim.

100 Üzerinden aldığım notu hatırlamıyorum ama Önsöz fazla laubali olduğundan mütevellit, B- idi galiba.


Borcu öteleyebildiğiniz sürece bu çark döner. Öteleyemez hale geldikleri zamanlar oluyor, o zaman da elde kalan kit leri satıyorlar oda bittiği zaman HES lisansı satıyorlar, oda bittiği zaman elektrik dağıtım işini özel sektöre satıyorlar, oda bittiği zaman aynı şeyi doğal gaz, su ile devam edecekler. onlarda bittiği zaman madenleri satmaya başlarız.. ay pardon madenleri zaten satmıştık dimi.   Bu böyle gider merak etmeyin.


Olabilir aslında, zaman ayırıp olayı detaylandırmak lazım.

Değerli forum üyeleri,
2009 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesinde Bilgisayar programcılığı okurken, Genel Ekonomi dersinde bir dönem ödevi verilmişti.
Bir kaç gündür forumda Ekonomi başlığı altında okuduğum yazılar bu ödevi aklıma getirdi. olduğu gibi aşağıda paylaşıyorum.

ÖDEV KONUSU :
“Türkiye’nin 2000 yılından bu yana kamu borçlarındaki gelişmeleri ve borç yapısındaki değişmeleri analiz ediniz”

ÖNSÖZ VE KAYNAKÇA

Sayın Hocam,
Ödev konusu okuduğumda önce bu konuda Internet üzerinden ulaşabileceğim kaynakları toparlamaya karar verdim. http://www.hazine.gov.tr adresinde Hazine Müsteşarlığı tarafından her ay süreli yayın olarak yayınlanan Kamu Borç Yönetimi raporlarını indirerek işe başladım. Her bir rapor ortalama 50 sayfa olup pdf formatındadır. Sistemde kayıtlı en eski Rapor 2003 Nisan ayına aittir. Yaklaşık 72 adet doküman bulunmakta. 50 şer sayfadan, 3600 sayfanın okunup irdelenip tabloların aylara ve yıllara göre karşılaştırılması gerekmekte.

Bir diğer bilgi kaynağı ise, Devlet Planlama Teşkilatının Elektronik Kütüphanesi (http://ekitap.dpt.gov.tr) dir.
Bir kaç farklı başlık altında analiz edilebilir verilere ulaşmak mümkün.
DPT nin süreli yayın arşivinde,
2001 – 2009 Temel Ekonomik Göstergeler yayınları,
1999 – 2009 Mali Piyasalarda Gelişmeler yayınları,
1998 – 2009 Ekonomik gelişmeler yayınları,
Aylık yayınlar halinde bulunmakta, arşivde yaklaşık 240 pdf doküman bulunmakta her biri ortalama 25 sayfa olmak üzere, 6000 sayfanın okunup irdelenip tabloların aylara ve yıllara göre karşılaştırılması gerekmekte.

Diğer bilgi kaynakları ise Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (http://evds.tcmb.gov.tr/)  ve Türkiye İstatistik Kurumu (www.tuik.gov.tr) çevrimiçi arşivleri ve süreli yayınlarıdır. Bu adreslerde detay bilgisini verdiğim ilk iki kaynaktan çok daha fazla veri bulunmaktadır.

Bunların dışında çeşitli üniversitelerdeki master tezleri, işletme finans dergisi gibi birçok dergide yayınlanmış makaleler mevcut. Bunların da özet ve derlenmiş bilgiler olmaları açısından kısa yoldan özet bilgiye ulaşmak adına incelemek gerekmektedir.

İncelenip derlenmesi gereken veri miktarı 10.000 sayfanın üzerindedir. Ayrıca elimizdeki bu verileri hangi yöntemlerle analiz edeceğimiz yönünde bizi yönlendirmeniz gerekirdi diye düşünüyorum. Sonuçta biz bilgisayar programcılığı bölümü öğrencileriyiz. İşletme, iktisat, maliye gibi bir bölümde okumuyoruz.

Tüm bu bahsettiğim kaynaklardan ölçeklenebilir ham veriler derlendikten sonra, yapacağımız analizlerde ADF Birim Kök Testi, Johansen Eş-Bütünleşme Testi veya  Granger Nedensellik Testi testlerinden yararlanmamız mı gerekirdi? (Bunların ne olduğu hakkında detay bir bilgim yok sadece incelediğim bir kaç makalede ve kitap da karşılaştığım testlerin isimleri.)

Bu kadar kaynağı çok yüzeysel olarak ilgimi çeken başlıkları okuyarak, özetin özetini çıkararak incelerken, bizden bir doktora tezi değil kendi kişisel analizimizi yapıp bunu olabildiğince yalın bir dille kompozisyon şeklinde sunmamızı istediğinize kanaat getirdim.
Bu bilgiler ışığında yaptığım analizi anlatan kısa kompozisyonum aşağıdadır.







SON ON YILDA KAMU BORÇLANMASININ ANALİZİ

Son on yılda ülkemizde iktidar olan hükümetler politik kaygılarla kamu harcamalarının finansmanını tamamen borçlanma ve özeleştirme gelirleri ile karşılamaya çalışmıştır. Bu tür politikaların bir sonucu olarak ülkemizde kar eden tüm işletmeler satılmıştır. Buna rağmen kamu borçları sürekli olarak artmaktadır. Borçlar daha uzun vadeli borçlar alınarak ödenmekte ve ülkenin geleceği ipotek edilmektedir. Şahsen devletimizin borçlanmasına karşıyım ve alınan borçların genellikle verimsiz alanlarda harcanmasıyla birlikte bir süre sonra devletin iflas edeceği endişesini taşımaktayım.


Kaynaklara göre, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk Kamu borçlanması 1933 yılında Fevzi Paşa-Diyarbakır demir yolu inşaatının finansmanı için yapılmış. 1980 li yıllardan itibaren ise borçlanma alışkanlık haline getirilerek hükümetler tarafından sıklıkla başvurulan bir finansman aracı haline getirilmiş.


Zamanla kamu borçlarındaki artışlar, ekonomide likidite azalmasına yol açtığından faiz oranlarını artırmakta ve bu etkileşim hem reel hem de mali sektör üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Son on yıl incelendiğinde, yıldan yıla bütçelerde, borçların faiz ödemelerine ayrılan pay sürekli büyümektedir bu bilgi ışığında ülkemizin borç-faiz sarmalına girmiş durumda olduğunu söyleyebiliriz.


Bunun yanında geçtiğimiz on yılda borç miktarı büyürken buna paralel olarak ülkede ekonomik büyümede gerçekleşmiştir. Bu bilgi ışığında son 10 yılda Türkiye ekonomisinde meydana gelen büyümenin en büyük kaynaklarından birisi borçlanmadır diyebiliriz. Yani, Türkiye ekonomisi borçlanarak büyümektedir.


Geçtiğimiz 10 yılda dış borçların azaltılmasına çalışılmış ve oransal olarak bu başarılmıştır. Buna karşılık iç borçlanmaya ağırlık verilmiştir. İncelediğimiz dönemde ülkemizin toplam dış borcunun detayına baktığımızda kamunun dış borcunun azaldığını bunun yanında özel sektörün yurt dışına borçlanmakta olduğunu görüyoruz.


Bu bilgi bize bankalarımızın mevduat sahiplerinden topladığı likiditeyi sanayi işletmelerine kredi olarak vermek yerine hazine ihaleleri ile olduğu gibi devlete aktardığını ve büyük sanayi İşletmelerimizin ise Türk bankacılık sisteminden sağlayamadığı likiditeyi yurt dışından temin ettiğini söyleyebiliriz. Nitekim yaşanan bankacılık krizi neticesinde el konulan bankalar ve TMSF operasyonları Türk bankacılık sistemi ile ilgili tespitin haklılığını ortaya koymaktadır.

Devletin borçlanma dışında en büyük ikinci geliri ülkemizde fahiş oranlarla alınan dolaylı vergilerdir. Bunlardan en bilinenleri Katma Değer Vergisi, Özel İletişim Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi dir.

2009 yılında küresel krizden dolayı Türkiye planladığı şekilde borçlanamadı bunun üstüne birde piskolojisi her yıl gittikçe kötüye giden vatandaşımız 2009 da kendini tamamen kapatıp, tüketimini minimuma çekince gıda ve sağlık dışındaki tüm sektörler kitlendi. Bundan dolaylı vergi tahsilatı ciddi oranda düşünce ülkemizde kamu maliyesi likidite sıkışıklığı noktasına geldi. Yapılan bir kaç aylık vergi indirimleri ile vatandaş yeniden tüketime sevk edilmiş piyasalar canlandırılmış ve dolaylı vergi tahsilatlarıyla hükümet günü kurtarmaya çalışmıştır.

2009 yılında yaşananlar göstermiştir ki, borçla büyüyen ekonomilerde olası bir likidite sıkışıklığı büyüme hedeflerine ulaşmada en önemli risklerden birisi olup, ekonomik istikrarı alt üst edebilmektedir.

Sonuç itibariyle, Ülkemizde istikrarlı ve sağlam bir ekonomik yapı için,
1) Borçlanmaya ilişkin düzenlemelerin
2) Vergilendirme sistemine ilişkin düzenlemelerin
3) Bankacılık sistemine ilişkin düzenlemelerin
4) Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasına yönelik yapılan düzenlemelerin
Çok ciddi şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Değerli konu takipçileri,
benim tepkim tribünlere oynayan titivitır dayılarına. Uygulamanın külliyen yanlış olduğunu bende biliyorum.
İnşaat sektörüne para pompalamak yerine katma değeri yüksek ar-ge projelerine destek verilmesi gerektiğinin farkındayım.

Ancak sizlerin anlamak istemediğiniz bir nokta var. Bir örnek ile açıklayayım,
Ülkemiz Bor madenleri açısından zengin kaynaklara sahip ama maalesef bu boru işleyecek teknolojimiz yok ve bu teknolojiyi ithal edemiyoruz.
Tek çare bu yönde Türkiye'de yapılan ar-ge çalışmalarını desteklemek. Ama unutmayın ki teknoloji geliştirme işi zaman isteyen bir iştir.
9 kadını bir odaya koyup 1 ayda çocuk yapamazsınız. Bilimsel gelişme zamana ihtiyaç duyan bir mekanizmadır.
Bu noktada sorum şu : Teknolojiyi geliştirecek insan kaynağımız ve paramız var diyelim, bu teknoloji gelişene kadar geçecek sürede ne bok yiyeceğiz?

Yani teknoloji geliştirip katma değerli ürünler üretene kadar ne yapacağız? Ülkenin bu bekleme dönemini bekleyecek sabrı var mı?

Bu noktada benim aklıma gelen tek çözüm yazılım üretimidir. Yani oturup yeni bir programlama dili üretmek yerine, mevcut programlama dilleri ile sektörlerin ihtiyacı olan yazılımları dünya standartlarında üreterek dünya çapında pazarlamak gibi bir yaklaşımımız olmalı.

Tüm ülkeler Dış borç ile büyümeye çalışıyor. Her ülkenin dış borcu vardır. Burda önemli olan dış borcunuzu ödeme daha doğrusu maliyetini düşürerek öteleyebilme  kabiliyetinizin olup olmamasıdır.
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD aynı zamanda en büyük dış borca sahip ülkesidir. Bunu Japonya takip etmektedir.

Son olarak bu gün itibariyle Dünya da 10.000 blok zinciri geliştiricisi yok. Türkiye'de tek tek saysan 1 düzüne blok zinciri geliştiricisi yok.
ama kriptoloji konusunda ciddi bilimsel çalışmaları olan bölümlerimiz var.

Özetle aslında siz ali veli diyorsunuz ben veli ali diyorum aynı şeyleri söylüyoruz.

Temel analiz konusu
Madem temel analizi atlamamak lazım. Birisi bana kripto değerler için bir temel analiz metodu söyleyebilir mi?
Bir şirket olsa, aktifi pasifi bilançosu, bedelli bedelsiz hisse potansiyeli, pazar payı raporları vs olur. Oradan yapılır bu işlem. Bir coin için böyle bir değerleme yapmak imkansız gibi geliyor bana.
Ama benzetim ile ilerlediğim bir noktayı paylaşmak isterim;

Borsa işlemlerinde sıklıkla kullandığımız bir oran vardır ;
Piyasa Değeri / Defter Değeri oranı olarak bilinen bu değer hissenin piyasada nasıl fiyatlandığını ortaya çıkarır.

Bitcoin özelinde ben 1 bitcoin'in üretim maliyetini defter değeri olarak kabul ediyorum.
Bana göre bitcoin fiyatı için dibin dibi 1 bitcoin in güncel üretim maliyetidir.

Duygusallık konusu
Kripto para uzayı tahmin ettiğinizden çok daha fazla duygusal kararlar alınan bir uzaydır. Bu uzay, borsalarda al sat yapan bir grup trader dan ibaret değil.
bu uzayı var eden topluluklardır.  Dolayısı ile ben dahil bir çok kişi duygusal yatırımlar yapabiliyor. Sırf projesini beğendiğim için uzun zamandır zarar da olmama rağmen satmadığım bir çok token asset ve coin var elimde.

bende bu paylaşıma cevaben bir başka konuda yazdığım cevabımı paylaşma gereği duydum.

Türk dizilerini beğeniyorum ama bazılarını,
Misal son 1 ayda 2 diziyi başından sonuna oturup izledim.
Hayat Şarkısı ve Baba Candır.
İki dizi de Kore dizilerinden uyarlama olarak yapılmış ama ikisini de çok beğendim.

Hayat Şarkısı
otoriter anne, cadı gelin, güçlü baba, süper karizma ağabey, şımarık idealist zengin bebesi asıl oğlan, ezik ama çok güzel hırslı takıntılı aşık kız.
Hülya - Kerim aşkı, çocukluktan tanışıklık, dram ağırlıklı bir dizi keyifle izledim.

Baba Candır
Aile bağları üzerine yoğun durum komedisi içeren bir dizi. 66 bölüm dizide 1 kere dudaktan öpüşme bile yok. trt dizisi olduğunu oradan yakalıyoruz.
66 bölümden aklımda kalan sanal kalpler

https://www.youtube.com/watch?v=vEgpZd6aH_g
sanal kalp nasıl yapılır? trip kalkanı nedir? https://www.youtube.com/watch?v=45ow2sCVmGQ

yoo aksine, DEX kullanmaktan taraftarım ben.
siz ben o bu şu hep beraber waves idex switcheo kullansak aktif olarak hatta zamanı geldiğinde oax kullansak istiyorum.

Bazı şeyleri elde etmek için fedakarlık yapmak gerekir bu doğru. Misal ben waves, bitcoin, boost, unify, digibyte için node çalıştırıyorum.
bitcoin ve digibyte da  POS yok dolayısı ile hiç bir şey gelmiyor.
waves, boost ve unify dan gelen coinleri toplasan sunucu parası çıkmıyor ama çalıştırıyorum. niye? çünkü bunu çalıştırarak bu projelere destek verdiğimi biliyorum.

Ama tek yaptığım bu değil bu projeler için,

bir escrow servisi işletiyorum boost ile ödeme alıyorum.
Boost da ayrıca proje yönetim ekibindeyim.

Bilen bilir, waves için baya uğraşmış biriyim. (alım hizmetleri, topluluk destek proceleri vs vs.)

Digibyte'ı teknik olarak başarılı bulduğum için destek veriyorum. Bana göre mikro ödeme işini gerçekten çözen tek coin.

Unify ise çok uzun vadeli yatırım yaptığım bir proje. Zaten elimde tutuyor olduğum coin için stake geliri olması açısından node olarak çalıştırıyorum.
akmasa da damlıyor.

Ben talibim.
biraz donanım haber ölücüleri gibi bir teklif yaptım ama MTC-ETH-TL dönüşümü komisyonlarını düşünecek olursak çok da insafsız değil aslında.

Geçenlerde İstanbul da idim. Katıldığım toplantıda da katılımcılardan biri hayat bayram olsa herkes node çalıştırsın ağ node çalıştıranlara ödül versin gibi bir duygusal patlama yaşamıştı. 1 milyon node un olsa ne olacak? aldığın blok ödülü payı sunucu masrafını çıkarıyor mu önemli olan nokta bu.

Size şunu sormak istiyorum, bir coin çıkardınız. bir blok zinciri var ve POS ile ilerliyor yani madenciliği yok. POS da ufak bir blok ödülü var diyelim.

İyide,
 o coin bir borsada işlem görmeli, web sitelerinde alışveriş için kullanılabilmeli ki bulunan bloğa işlem yazılsın.
insanlara gelen blok ödülü payı o cüzdanı açık tutmak için harcadığı elektrik parasını çıkarmalı ki adam cüzdanı / node u açık tutsun.

işlem ücreti olmazsa bu ağ sadece blok ödülünü mü pay edecek node lara?

Boyut sorununa tonla çözüm var. bakınız : monero - digibyte
Siz defterikebir mantığını anlamamışsınız. önce biraz daha okumanızı öneririm.
blok zincirinin mantığı geriye yönelik trace edilebilir olması ve bir kere zincire kayıt olan bir verinin orda kalması üzerine kurulu

Aklın yolu bir, olması gerekenler belli ise sıkıntı para ve ekip mi?
Yüksek ve muhtemel 1 yıldır siz başkaca bir işte tam zamanlı çalışırken bu projeye zaman buldukça bakmışsınız.
Ben yerinizde olsam bir yatırımcı ile anlaşır projeyi bir iş modeline oturtup akabinde yazılım ekibini büyütürüm veya yatırımcının gücüne göre
mevcut işimi bırakır komple bu işe kanalize olurum. Eğer bir iş planı çıkarılabilir ise bunun ICO su da yapılabilir.
üye oldum ilk izlenimlerim kesinlikle olumlu. Eğer kodları sıfırdan kendiniz geliştirdiyseniz ilk fırsatta görüşelim. ICO öncesi ön yatırımcı olabilirim.